Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '09

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye halkı açılımı nedir?

Türkiye halkı açılımı nedir?
 

Genelkurmay başkanının yeni açılımı Türkiye'de en çok konuşulan konulardan biri oldu. Bu açılımın konusu da çok önemli; Türkiye halkı.

"Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu bir devrimdir. Devrimin amacı ise bir ulus-devletin yaratılmasıdır. Bu düşünceden hareket ederek Atatürk, Türk milletini şu şekilde tanımlamıştır:

“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, Türkiye halkına, Türk milleti denir.”

“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kimdir?”

Cevap, Türkiye halkıdır. Görüldüğü gibi buradaki halk ifadesi, sınırları çizilen bir coğrafyada - ki burası Türkiye’dir - yaşayan halkın bütününü, yani hiçbir dini ve etnik ayrım yapılmaksızın, Türkiye halkını işaret etmektedir."

Peki Genelkurmay başkanına bunları söyleten şey nedir? Kamuoyu baskısı mı? Seçim sonuçları mı? Avrupa Birliği süreci mi? Obama mı?

Kuşkusuz bu saydıklarımızın hepsi Türkiye'nin içinde bulunduğu süreçlerin ürünü ve her biri için "evet" diyebiliriz. Ancak bir gerçeği kaçırmış oluruz. O da Türkiye'nin geldiği noktadır.

Çocukluğumda televizyonda haberleri izlerken babama şu soruyu sorduğumu hatırlıyorum.

"Bu Amerika Başkanları her ülkeye gidiyor, neden Türkiye'ye gelmiyor?"

Babam da sanırım şöyle bir cevap vermişti.

"Ne işleri var Türkiye'de?"

Oysa Özal'ın çok yakın dostu (?) baba Bush ile başlayan, Clinton'ın son yılında devam edip, oğul Bush'un ikinci döneminde gelenekselleşen ziyaretlerin en anlamlısı Obama ile çok önemli bir hal aldı. Üstelik bu ziyaret öncesinde ABD'nin dış işleri bakanı da gelip haber verdi.

Türkiye dünyanın en büyük yirmi ekonomisi içinde yer alıyor. Yirmi yıl sonrası için de ilk ona adım atma ivmesini de taşıyor.

Türkiye üç yüz yılda yıkılmış emperyal bir devletin mirası üzerine kuruldu. Yıkılma sürecinin son yüzyılı aynı zamanda yeni ve modern bir devletin kurulma sancılarını da taşıyordu. Osmanlı doğulu bir devletti; yönetim şekliyle olsun, halkıyla olsun batının değerlerinden, ilkelerinden çok farklıydı. Ancak dünyada hegemon olan güç batı dünyasıydı ve onunla bütünleşmek, benzemek ve gibi olmak istiyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin 90 yıla yakın zaman dilimi dâhil olmak üzere 1826'dan itibaren bu benzeme süreci artarak devam etti.

Osmanlı üstyapısal bir değişimle bunu aşabileceğini sandı ya da öyle algıladı. Ancak 1923 İzmir iktisat kongresi ile batı gibi olmanın ölçütünün altyapısal dönüşümle gerçekleştirebileceği karara bağlandı; bunun iktisadi formasyonu da kapitalizmdi.

Kapitalizmin çalışmasını sağlayacak motor ortada olmadığı için önce o motorun geliştirilmesi, yapılması, yaratılması gerekiyordu. Motor sıkı bir çalışma rejimi altında yapılabilirdi. Belki de çalışma kampını andıran kaba güçle idare edilen bir ülke görünümü veriyordu dışarıdan; başka türlüsünün mümkün olup olmayacağını hiç bilemeyeceğiz. Ancak görünen o ki motor ortaya çıktı ve çalışmaya başladı.

Bundan on beş yıl öncesine kadar ihracatın 50 milyar dolara dayanması kutlanırken; bugün hedef 500 milyarın üzeri. bir kaç yıl içinde bir trilyon dolar hedefleniyor. On yılda on misli büyümeden söz ediyoruz.

Türkiye'nin ekonomik gücü arttıkça kartları da güçleniyor kuşkusuz. Ekonomik güç bir anlamda geliri arttırıyor, bu gelir tabanla paylaşıldıkça da sistem biraz daha batıdakine benzer bir çarkla çalışmaya başlıyor.

Kuşkusuz bütün bunlar üstyapısal dönüşümleri de sağlayacaktır. Demokratik taleplerin giderek devlet katında anlaşılır hale gelmesinin nedeni de budur.

Büyük devletlerin büyük ve derin devletleri de olur. Ancak derin devletin de şekil değiştirmesi, batıdakine benzemesi gerekir. 1996'dan itibaren Türkiye'nin derin devleti de dönüşüm ve büyük bir temizlik içinde.

Aynı zamanda Türkiye içinde barındırdığı etnik kimlikleriyle biraz daha rahat yaşayabilir hale de gelmiştir. AKP'nin güneydoğu bölgesinde yapmaya çalıştığı şey DTP'den çok daha farklıdır. Daha fazlası yapılmalıdır. İnsanlar ekonominin içine ne kadar dahil edilirse, gelir tabana ne kadar yayılırsa arkaik ideolojilerden biri olan milliyetçilik, etnik kimlikçilik, cemaatçilik, tarikatçılık o kadar geriletilebilir.

İşte "Türkiye Halkı" açılımının şifresi budur. Genelkurmay başkanının ağzından bu kadar kolay dökülebilmesinin anlamı burada gizlidir.

Türkiye'de herşey çözülmedi, işler tıkırında değil, ancak "sistem" içinde epey yol alındığının işareti olarak algılanmalıdır.

Uzay Gökerman

İlk kitabım, "Adalar ve Kıtalar" çıktı.

<ımg height="265" hspace="0" src="http://www.indigodergisi.com/adalar_ve_kitalar_uzay_gokerman_indigo_dergisi.jpg" width="170" border="0">

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..