Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ocak '07

 
Kategori
Sivil Toplum Kuruluşları
 

Türkiye'min dernekleri!

Türkiye'min dernekleri!
 

O derneği, bu derneği, şu derneği. Derneğinde derneği, derneklerin içinde en derneği; benim derneğim; senin derneğini döver.

Hikmetinden sual olunmazmış ama Hikmet' ten özür dileyerek soruyorum:
Nedir alla sen. Bu aklı karalı, allı morlu dernek bolluğu. Hangi amaçlarla kurulup, hangi amaçlara hizmet ediyorlar?

Niye kapılarında "üye olmayan giremez" yazıyor?
Bu derneklere üye olabilmenin ölçütü nelerdir?
Niye kapılarını çaldığınız zaman yüzünü bile göremediğiniz bir sesten "Ne istiyorsunuz?" sorusu geliyor.
Böyle bir soruya nasıl yanıt verebiliriz?

"Şey; affedersiniz, tabelanızı şey etmiştik de, pardon, okumuştuk da"o bakımdan yani diyebilir miyiz, yanlış bir şey yapmışçasına.

Şimdi tekrar soruyorum! Kuruluş aşamasında onlarca prosedürü yerine getirmek zorunluluğu olan bu dernekler, niye akabinde veya detayında denetlenmiyor. Denetlenmeyecekse niye ilk aşamada onca prosedür isteniyor. Ya bu derneklerde neler döndüğü bilinmiyor, ya da bile bile lades deniyor. Ayrıca ne gerek var bu kadar derneğe, biz aynı topraklar üstünde birlikte yaşamıyor muyuz, aynı havayı, aynı güneşi, aynı sorunları paylaşmıyor muyuz?

Birbirimizden alış veriş yapmıyor muyuz? Yoksa kafa kâğıdımı istiyoruz alış veriş yaparken! Örneğin ben sormuyorum hiç kimseye, siz Akdenizli mi, Karadenizli mi, Egeli mi, Doğu veya Güneydoğulu musunuz?, diye...kimsenin de soracağını zannetmiyorum!

Bu aklı karalı, allı morlu derneklerin de asli görevi, insanları küme küme gruplara ayırmak yerine, farklı kültürdeki insanları birbirleriyle kaynaştırmak olmalı.
Şimdi de gelelim yarı açık dernek veya kurumlara. Bunların için de en içler acısı durumda olan da adının başına veya sonuna eğitim ibaresi konanlar. Neyin eğitimi alınıyor veya veriliyor oralarda, eğitim adına ne üretiliyor, ne paylaşılıyor allah aşkına? Birle on üç rakamları üzerine doktora tezi mi hazırlanıyor? Diploma veriliyor mu bari? Hiç olmazsa bir kütüphane ve birkaç kitap bulundurun da davetsiz misafirlerinize mahcup olmayın.

Eyyy! Geleceğimizi, çocuklarımızı emanet ettiğimiz siz değerli eğitimcilerimiz. Neyle iştigal gördüm ve tanık olduğum bu manzarayı hiç yakıştıramadım sizlere. Biz, sizlere geleceğin yegâne teminatı olan çocuklarımızı emanet ediyoruz. Onlara şekil verin, yön verin, eğitin diye... Bunun içinde emek gerekli, çaba gerekli. Birle on üç rakamları arasında öldürdüğünü zamanlarınızı, bilim, felsefe, psikoloji okuyarak değerlendirmenizi dilerdim.

Yoksa onlara ulaşamazsınız, nitelikli eğitim veremezsiniz, sosyal ve psikolojik açıdan doyuramazsınız. Onların gerisinde bile kalabilir, ansızın karşınıza çıkacak bir soru karşısında afallayabilirsiniz. Böyle bir duruma düşmekte hoş olmaz tabii. Sizlere olan inancımızı da kaybedersek; nasıl güvenle bakabiliriz geleceğe? Kendi ayakları üzerinde durabilecek kendine güvenen, inanan, azimli, çelik gibi gençler yetiştirebilmek için, haydi kalkın o masaların başından da, yeni eğitim ve öğretim yılı için sıvayın kolları.

Yeni eğitim öğretim yılında hepinize kolay gelsin der, başarılar dilerim.
"Unutmayın! Sizlerin karne notu, yetiştireceğiniz gençlerin kariyerlerinde saklı" olacak...

***Bu arada kendini eğitime adamış ve bu uğurda hiçbir özveriden kaçınmayan eğitimcilerimizi bu yazının içeriğinden muhaf tutar, kendilerine binlerce kez teşekkür ederim.

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..