Sivil toplum kuruluşunda post

Anlatacağım olay birkaç yıl önce oldu. Bahçeli bir sitede oturuyoruz. Kendi bahçe sınırımızın dışındaki yeşil alan belediye sorumluluğunda olmasına rağmen çer çöpten bir türlü kurtulamıyor. Bilirsiniz bizde ortak alanlar, üvey evlat davranışına maruz bırakılır. Bu bende genellikle büyük rahatsızlık yaratıyor. Evimizin önündeki yeşil alanda çıkıp tek başıma yapabildiğim kadar temizlik ve bakım yapmaya çalışıyordum. Komşuları da çağırırdım ama nafile… Derken bir gün bahçemizde kahvaltı ederken, yürüyüş yapmakta olan bir hanım, durdu, selam verdi ve bizi hep birlikte bahçe temizlemeye davet etti. Sitede her gördüğüne akşam saat altıda randevu verdiğini söyledi. Aman nasıl memnun oldum. Akşam o saatte randevu yerine gittiğimde benim gibi iyi niyetli 8-10 kişinin toplandığını gördüm, bizi organize eden hanım da geldi. Ve ne oldu bilin bakalım: Hanımefendi bize ayaküstü siyasi nutuk çekmeye başladı! Hadi başlayalım çöplere girişelim, di mi! yok, önce bizi oraya toplamayı başarmış kişinin, bunun tadını çıkarmasına fırsat tanımamız gerekti.

Bu da ilk ve son oldu, çöp temizleme harekatımız başladığı yerde bitti.

Bu olay benim için STK ları özetler. Mesela Hayvan Hakları, Kadın Hakları Derneklerinde veya klüplerde çok da rastladığım bu tavır, elbette meslek odalarında da yoğunlukla yer alıyor. Bu tür kuruluşlar safiyane kuruluş amaçlarını koruyamıyorlar. Bazı şahısların ‘’Post’’ ele geçirme yerlerine dönüşüyorlar. Meslek odalarında mesleğin hakları korunup, geliştirileceğine siyaset yapılır oluyor. Hayvan Hakları derneklerinde ön plana geçen bir kişi başka şahsi amaçlar peşine düşüyor. Partilerimizin durumu da böyle değilmi zaten… Verdiğimiz oyu, parti başkanı kendisine verilmiş sayıp, diğerleri üzerinde hegemonya kurmuyormu? Bugün geldiğimiz noktada maalesef ne oy verecek demokratik ve etkin bir parti bulabiliyoruz, ne gönül huzuruyla sadece hayvanlar için çalışıldığına inanacağımız bir dernek, ne de bir klüp…. değilmi!