Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '07

 
Kategori
Dünya
 

Türkiye'nin sorunu

Türkiye'nin sorunu
 

PKK İNLERİ


Bu yazı; K.Irak’a ekonomik yaptırım uygulanması konusunda son MGK’da alınan tavsiye kararına da, bu tavsiye doğrultusunda adımlar atmaya hazırlanan Hükümet uygulamalarına da “yanlış yapıyorsunuz, ülke çıkarları böyle korunmaz” deme yazısıdır.

Kendimce haklı gerekçelerim var. İzah edeceğim. Karşı görüş sadedinde daha makul gerekçeleri olanlar varsa onlardan da istifade etmeye hazır olduğumuzu peşinen ifade edeyim. Gelelim gerekçelerimize…

Dünyanın iki ülke arasındaki kesintisiz en uzun kara sınırı hangisi biliyor musunuz?

Sizi yormayayım da cevabını ben vereyim.

ABD ve Kanada arasında… Tam 6 bin 416 km.

BM tarafından defalarca “Dünyada Yaşam Kalitesi En Yüksek Ülke” seçilen Kanada, altı zaman diliminden oluşan geniş bir coğrafyaya sahip olmasına rağmen, nüfusunun büyük çoğunluğu ABD-Kanada sınırına yakın yerlerde yaşıyor.

Bu sınırın bir başka önemli özelliği daha var onu biliyor musunuz? İki ülke arasındaki bu uzun sınırda tek bir asker nöbet tutmuyor. Yani asker yok. Üstelik bu sınır dünyadaki en güvenli alan...

Pekâlâ, nedeni ne?

İki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler o kadar iç içe geçmiş ki, aralarındaki ekonomik ilişkiler iki taraf açısından da yaşamsal değerde. Eli silahlı askerin değil, elinde malı olan tüccarın daha kıymetli olduğunun idrakine varmışlar. İlişkiler yoğunlaşınca, sınırda nöbet bekleyen askere de gerek kalmamış.

Kritik soru…

Kaldı ki gelişmiş ülkelerin büyük bölümü ticaretlerinin yüzde 60’dan fazlasını komşu ülkeleriyle yapıyor. Gelin şimdi bir başka kritik soru daha soralım.

Dünyada komşularıyla en az ticareti olan ülke hangisi onu biliyor musunuz?

Cevabı gayet net; Türkiye…

Bu işte bir yanlışlık yok mu Allah aşkına?

Komşularımızı Türkiye ile hasım hale getiren ve bu husumeti sürekli kılacak fitne tohumları eken ülkeler, bu yolla Türkiye’ye ekonomik açıdan da büyük bir darbe vurmuş oluyorlar. Başka ülkelerin ticaretinde komşu ülkeleri ile yaptığı alışveriş en az yüzde 50 yer tutarken, Türkiye’nin ki 10’da bir bile tutmuyor.

Bu ekonomik kayıp; fakir halk, yetersiz eğitim ve sağlık hizmetleri, kendi silahını üretemeyip başkalarına muhtaç olan bir ordu ve dışarıdan borç dilenen bir ülke gerçeği olarak karşımıza çıkıyor.

Böyle gitmez…

Bakın buradan yüksek sesle ilan ediyorum… Türkiye’ye lazım olan şey K.Irak’a veya başka komşu ülkelere “ekonomik ambargo” uygulamak değil, “ekonomik abluka” altına almaktır. Türk ekonomisine olan bağımlılıklarını artırmaktır.

Örnek mi? Gayet basit…

Türkiye neden verdiği onca şehide rağmen aslanlar gibi adım atma cesareti gösteremiyor? Geçtiğimiz günlerde gazeteci Ünal Tanık bu sütunlarda yazdı. İMKB’nin yüzde 74.5’i yabancıların elinde diye. Yani ülkemizde müthiş bir sıcak para var. Ekonomideki bahar havasının bir nedeni de bu… Doların yerlerde sürünmesini sağlayarak ihracatçının anasını ağlatan da bu…

Ülke savaşın eşiğine gelmiş, borsada işler hala tıkır. Çünkü yabancı para… Ne zaman geleceğine de, ne zaman gideceğine de kendileri karar veriyorlar. Adamlar üçte birini anında çekmeye kalksalar, Ankara’da ne hükümet kalır, ne de başka bir şey. Şimdi anladınız mı, millet sokaklarda “şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye haykırırken, Ankara’nın neden yerinden kıpırdayamadığını.

Elinizdeki silahı kim üretti?

Dahası… K. Irak’a girsin diye gaza getirilmeye çalışılan askerin elindeki silahın, içindeki merminin, bindiği uçağın ya da tankın yüzde kaçı yerli malı? Terörist elini kolunu sallayarak silah temin ediyor da, siz mermileri sıkmaya başladığınızda gerisini temin edebileceğinizin garantisi var mı? Ordunun elindeki teçhizatın yüzde kaçı milli üretim bileniniz var mı?

Şimdi anladınız mı Başbakan Erdoğan neden Beyaz Saray’a gitmek zorunda… Neden beraberinde generaller de var… Neyin müzakeresini yapacaklar.

Başbakan Erdoğan, “muhalefet habire kuru sıkı atıyor, sırtlarında yumurta küfesi yok ki…” derken, küfenin ne olduğunu anlayabildiniz mi? Bırakın devletleri, borsa da parası olan uluslararası sermaye bile kaşlarını çatsa, elini oynatsa, bu şartlarda yerinden kımıldayamaz Ankara…

Acı, kahredici, üzücü, boğucu ama kabul edelim ki şu anki gerçek bu… İmiğimize kadar bağımlıyız.

“Bizi bu hale getirenler utansın…” demek, şu aşamada işin içinden çıkmaya yetmiyor maalesef…

İşte bunun için diyoruz ki, şu ülkenin komşularıyla olan üç kuruşluk kazancını da terörü önleyeceğiz bahanesiyle heder etmeyin. Çözüm bu değil? Aldatmayın kendinizi. Önemli olan her yolla ticareti güçlü kılarak sağlam, kendi ayakları üzerinde duran ekonomi oluşturmak. Ardından birçok sorunumuz ortadan kalkacak.

Köklü çözüm…

Sakın demeyin ki, para candan değerli mi? Açıkça söylüyorum, can böyle korunmaz.

Ne yapıyor terör örgütü? Cevabı basit; Kurşun sıkıyor, şehirlerde bomba patlatıyor, yollara mayın döşüyor.

Pekâlâ, terörist elindeki ağır silahı, profesyonel ordu işi bombaları kendi mi üretiyor? Hayır. Demek ki birilerinden alıyor? Kimden alıyor? Belli? Üzerinde zaten yazıyor. Başta ABD olmak üzere diğer Batılı ülkelerden… Üstelik aynı ülkeler, hem de kendi topraklarımızda havadan ikmallerle yıllar yılı beslemediler mi bu örgütü… Tıpkı şimdi olduğu gibi…

Öyleyse yapılması gereken, Anadolu’da binlerce kamyoncuya, yüz binlerce aileye ekmek imkânı sağlayan sınır kapılarını kapatmak değil, lafı eğip bükmeden muhataplarla Beyaz Saray’da bunu konuşmaktır.

Kuzey Irak'a en fazla yatırım yapan ülke Türkiye. Yılda 5 milyar dolarlık ticareti var. Kuzey Irak'ın bütün temel ihtiyaçlarını Türkiye sağlıyor. Binden fazla Türk şirketi, 20 bin Türk Kuzey Irak'ta iş yapıyor. Bine yakın şirket de sırada.

Ekonomik kriz terörü besliyor…

Kaldı ki Körfez Krizi'nin bedeli ortada... Kriz sonrası ABD’nin ve İngiltere’nin milli geliri 2 kat artarken Türkiye tam anlamıyla çöktü. 2 Ağustos 1990'da, Irak'ın Kuveyt'i işgaliyle başlayan Körfez Krizi, 1990'da hızlı bir büyüme temposu yakalamış Türkiye’ye bir anda ölüm sessizliği getirdi. 1990'da yüzde 9’u aşan büyüme gerçekleştiren ekonominin 1991 büyüme hızı yüzde 0, 5 olarak gerçekleşti. 1990'dan 1991'e iç borç stoku yüzde 63, bütçe açığı yüzde 209 arttı. Enflasyon küçülen ekonomiye rağmen yüzde 55'e tırmandı.

Özetle; Türkiye Körfez Krizi'nden küçülmüş ekonomisi, yoksullaşmış nüfusu ve büyümüş kamu açığı ile zararlı çıktı. Özellikle Güneydoğu krizden büyük zarar gördü. Türkiye o günden sonra bir daha toparlayamadı. 1994’te ekonomi battı. Ardından iki büyük kriz daha yaşandı.

Habur’u kapatarak PKK’nın lojistiğini engelleyeceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bu sadece bu kapıdan yapılan ticaretle geçimini sağlayan binlerce aileyi aç ve açık bırakmaya yarar. Amerikalı düşünce kuruluşu CSIS, Türkiye'nin ABD'ye destek listesini çıkarmış. Buna göre; Irak’ın yüzde 74 hava kargosu İncirlik'ten geçiyormuş. Yani eğer gücünüz yetiyorsa kamyoncuların kullandığı Habur’a değil, İncirlik’e bir sınırlama getirin de, sorunun çözümüne damardan yaklaşın. Çünkü PKK’ya destek verenler Habur’dan değil, İncirlik’ten, yani havadan çalışıyorlar… Öyle ya terör örgütünün eline bu silahlar ve kaynak nerden gidiyor?

Tekrar ediyorum. 1991 Körfez Krizi’nin yoksullaştırdığı bölge halkı arasında bölücü örgüt yandaş buldu. Eğer son alınan ekonomik ambargo kararı bu yoksullaşma sürecini yeniden artırırsa, bu durum yine örgütün işine yarayacaktır. Kaldı ki sizin çekildiğiniz bu pazara başkaları süratle girecek ve bu boşluk muhakkak doldurulacaktır. Yani siz ambargo uyguladınız diye onlar aç kalmayacaktır. Dünya illa ki onlara yine destek çıkacaktır. Ama olan sizin ticaretinize olacaktır.

 
Toplam blog
: 16
: 810
Kayıt tarihi
: 27.12.07
 
 

Samsun doğumluyum. 21 yaşındayım. Açık öğretim iktisat bölümü 3. sınıftayım. İstanbul'da yaşıyorum. ..