Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '15

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Türkiye Yüksek Teknolojik Silah-Sistem üretiyor mu? Suriye'de neden güvenli bölge kuramadık (2)

Türkiye Yüksek Teknolojik Silah-Sistem üretiyor mu? Suriye'de neden güvenli bölge kuramadık (2)
 

Büyük Devletler, Rekabetçilerinin imkanlarına-teknolojilerine muhtaç olmayan devletler'dir.


Eğer, Türkiye’nin elinde hali hazırda Uzun Menzilli Hava Savunma sistemleri olsaydı, Türkiye şu anda orada (Suriye'de) güvenlik bölgesi'ni kendi kendine kurmuştu. Sizin orada karşı karşıya gelme riskiniz bulunduğunuz bir rejim var. Siz, uçaklarınızla bölgede bombardıman yapmaya başlarsanız, belki Amerika birleşik devletlerini vurmak konusunda, belki Suudi Arabistan’ı vurmak konusunda Suriye bir çekince içerisinde olabilir. Ama daha önce bizim uçağımızı pekâlâ düşürdüler.

Yani, bizde iki tane, bir helikopteri, bir uçağı düşürdük. Dolayısıyla Türkiye’yi vurma konusunda bir çekince içerisinde olmadığını gördük. Esad’ın.

Siz orada güvenli bölge kurduğunuzda, sizin bulunduğunuz bölgeye gönderilecek olan bir SCUD  füzesi, ne yazık ki, elimizdeki imkanlarla, kabiliyetlerle  bertaraf etme şansımız bir imkanımız yok.

Türkiye’nin elinde de daha önce Çin’de aldığı “Atılgan” olarak geliştirdiği ve kendi yenilediği füze sistemleri var ama bu füzelerde evet vurabiliyor ama, uzun menzilli değil, ama çok uzaklaşamıyor uçaklarınız sınırdan fazla uzaklaşamıyor.

Bu da ortaya bir sorun, sıkıntı çıkarıyor.

Bunun içinde uluslararası aktörlerin istediği şekilde hareket etmek zorunda kalıyorsunuz. Hani  tampon bölgeyi oluşturmasında çekimser kalmasında temel çekincesi bu. (1)

**

1967 yılında, Yunanistan Kıbrıs'a bir tümen kadar asker çıkarıyor ve ada Türkleri'ne taarruza başlıyordu. Bu olay; Demirel'in başbakanlığındaki hükümete adaya çıkarma kararı aldırıyordu. Adaya çıkarma yapma kararımızın ciddi olduğunu gören ABD, Türkiye ile Yunanistan arasındaki krizi çözmek için bir aracı görevlendiriyordu.

O görevli de bir gecede 2 defa Ankara'ya, 2 defa da Atina'ya gitmek suretiyle krizi çözdü; bizim isteklerimizi Yunanistan'a kabul ettirerek, Yunan tümenin geri çekilmesini sağladı. Adadaki Türk köylerine saldırılar durdurulunca, biz de asker çıkarmaktan vazgeçtik.

"Aslında bu olaydan Türkiye'yi Allah korumuştu. Hiç de çıkacak durumda değildik. Çıkarma gemimiz olmadığı için asker, jeep ve topları yük gemilerine yükleyip, çıkarmayı yük gemileriyle yapmayı planlıyorduk. Bu askeri açıdan son derece zor ve başarı şansı çok az bir harekat olacaktı. Yük gemileri içlerindeki top, tank ve askeri ancak iskele ye yanaşarak çıkartabilecekti. Böyle bir harekatın askeri mantığı yoktu. Yanaşacak iskele yoktu. Peki ne yapacaktık? Elimizdeki birkaç kırık--dökük tekneye, yük gemilerindeki malzemeyi vinçlerle yükleyecek, karaya çıkacaktık.” (2)

**

“..Kıbrıs'ta 1974 yılında Rumlara karşı yaptığımız savaşta kendi uçaklarımızın, Kıbrıs'a asker ve teçhizat getiren Yunan gemileri zannıyle kendi gemilerimizi bombalaması ve Akdeniz'in 54 denizcimize mezar olması...

54 şehidimiz, ölürken Yunanlılar tarafından saldırıya uğradıklarını sanıyorlardı.

Kocatepe kendi uçaklarımız tarafından batırılırken, Adatepe ağır yaralanıp bakıma alınıyor ve hafif hasarlı M.Fevzi Çakmak ise BAF sahillerini bombalamaya devam ediyordu.

…9 Haziran 1945'te Amerikan donanmasının hizmetine giren ve 20 yıl hizmet gören muhrip, 7 Temmuz 1974'te Deniz Kuvvetleri'ne devredilmişti. Teslim alındıktan 14 gün sonra batacağını ve 54 denizcimize mezar olacağını nereden bilebilirdik ki?” (3)

**

Bu olayı, gemilerimizi bombalayan (Batıran) pilotlarımızdan (o tarihte binbaşı) Zeki Kılıç anlatıyor;

-“Bize savaş harekat merkezinden emir verilmişti Baf Limanı’nda gördüğünüz bütün yüzer cisimleri batırın diye. Ama gemilere irtibat subayı verilmemiş…
Baf’a doğru havalandık, havada gazları açtık. Ankara’dan Baf 24 dakika sürüyor. Bir muhrip bize uçaksavarla salvo ateşine başladı. Ancak hedefimiz o değildi. Hedef Baf’a çıkarma yapacak konvoyu yok etmekti. Onun için biz bu ateş eden gemiye saldırmadık. İşte olaylar burada başlıyor. Baf’ın hemen yakınında üç savaş gemisi vardı. Gözlerimizle gördük onları orada. Limanın neredeyse içindeler. Bize uçaksavar ateşi açtılar. Çevremizde filmlerde falan gördüğümüz şarapnel parçaları tıkır tıkır dolaşıyordu. Onların arasından dalıyorduk. Gemilere roket taarruzu yaptık, sonra top taarruzuna geçtik…..Sonra biz bu gemilerde Türk Bayrağı olduğunu gördük. Ama bize hiç kimse bunlar Türk gemisidir, ateş etmeyin demedi.

…Kendi kendimize acaba diye soruyorduk ama bir yandan da harp sahası ilan edilen o bölgede bizim gemilerimizin olmayacağını düşünüyorduk…
Savaş gemilerimizle uçaklarımız arasında telsiz bağlantısı yoktu…”(4)

**

Amerikalıların NATO tatbikatında batırdığı TCG Muavenet (DM-357) Muhribi

“..Ege Denizi'nde gerçekleştirilen NATO Kararlılık Gösterisi-92 Tatbikatı sırasında 1 Ekim 1992'de USS Saratoga (CV-60) uçak gemisinden atılan 2 Sea Sparrow füzesiyle vurulmuştur.

Bu olayda gemi komutanı Kurmay Yarbay Levent Kudret Güngör, Uçaksavar Yardımcı Subayı Teğmen Alper Tunga Akan, Tesis Astsubayı Serkan Aktepe, İkmal Çavuşu Mustafa Kılıç ve Er Recep Atak hayatını kaybetti ve 22 asker de yaralandı. Dönemin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Lawrence Eagleburger haberi Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir'e "Geminizi batırdık özür dileriz" diye iletti.

ABD bu olayın kaza olduğunu açıkladı. Ancak kaza açıklaması "Saratoga mürettebatının iki atışının da tam isabet kaydetmesi; "Sea Sparrow" füzelerinin ateşlenebilmesi için 6 ayrı karara ihtiyaç olması, ayrıca bu işlemlerin ayrı ayrı odalarda bulunan personel tarafından yapılmakta olması" nedeniyle füzelerin peşpeşe kazayla ateşlenmesi kamuoyu tarafından inandırıcı bulunmadı ve olayın kasten yapıldığı düşünüldü..” (5)

**

Bir de Kıbrıs ambargosu ile ilgili ibretlik uçak lastiği üretimi hikâyemiz var. (meraklıları devamını verilen adresten okuyabilirler.)

“…Org Tahsin Şahinkaya’dan on defa daha iyi ve doğru bilenler ne derse desin., imamın, Şâhinkaya’nın dediği doğru kabul edilir; gerçekten de öyle oldu. Bunu ve toplantı mevzuu konuşmaları biraz açıklayayım:

Kıbrıs ambargosu sebebi ile çok büyük sıkıntı çekildiği; uçakların tâlim-terbiye için dahi uçurulamadığı; sıkıntının, ancak, söz konusu tekerlek lastiklerinin kendi ülkemizde imal edilmesiyle giderilebileceği; bunun için de, bu ihtiyâca mahsus üretim yapacak bir fabrikanın kurulması icap ettiği ifâde edildi. Şu anda sebebini-gerekçesini hatırlamıyorum ama, yer olarak da Kırşehir’in seçildiği söylendi…” (6)

Aramızda, Haşim Bayram’ı bilenimiz azdır. Ancak, “Kombassan”, “Yeşil Sermaye” olayını bilmeyenimiz nerede ise yoktur. Bakalım bunların (engellenmelerinin), silah Sanayi veya yerli teknoloji üretimiyle bir ilgileri olmuş mudur?

Bu konularda biz bir yorum yapmadan, konu ile ilgili iki ayrı makale öneriyoruz. Meraklıları, okuyacaklarını,  yazılanlarla birleştirerek bir yorum yapabilir.

 

Devam edecek;

-Bugün teknolojik silah-sistem üretiminde hangi aşamasındayız?

 

www.canmehmet.com

Resim: www.denizhaber.com.tr

Kaynaklar:

(1) TRT1, Gündem Programı, saat: 08.15. 21 Temmuz 2015

(2) daha fazlası için bakınız; http://www.aksiyon.com.tr/kapak/turkiye-yerinde-sayiyor_501784

(3) Daha fazlası için bakınız;  http://www.habervaktim.com/haber/26767/kocatepe-muhribini-kim-batirdi.html

(4)Daha fazlası için bakınız; http://www.sozcu.com.tr/2014/yazarlar/emin-colasan/kocatepeyi-nasil-batirdik-pilot-anlatiyor-558491/

(5) Daha fazlası için bakınız; https://tr.wikipedia.org/wiki/TCG_Muavenet_%28DM-357%29

(6) Devamı için bakınız;  

a) http://www.canmehmet.com/darbeciler-kime-hizmet-ederler-herhalde-bundan-daha-acik-anlatilamaz.html

b) http://www.canmehmet.com/yesil-anadolu-sermayenin-huzunlu-hikayesi.html

 

 

 

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..