Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Tüy sikletiz

Tüy sikletiz
 

Onun kadar kötüsü herhalde yok. Bizi bu kadar çaresiz bırakan, bu kadar hırpalayan yaralayan tek bir şey daha yok. İşkence demek geliyor içimden ama o kadar kafa karıştırıcı ki, bu tanımlama da ağır olabilir. Aslında ona “aşk” diyoruz, ne kadar masum üç harfli bir kelime. Ama tecrübe etmiş olanlar neyin ne kadar masum olduğunu çok iyi bilirler. Profesyonel bir boksör karşısında amatör olmak ve hatta tüy siklet olmak gibi bir şey. Karşısında durmak mümkün değil. Bu örnek bile daha adil olabilir aslında. Fiziksel acıların hepsine varız çünkü. Ringdeyken kesinlikle bir bağ kurmazsınız. Siz orada ne yapmak için bulunuyorsanız, rakip de aynı amaç için orada ve sizi tanımıyor bile. Gonk çaldığında arkasını dönüp gidecek. Peki ya aşk? Bu kadar onurlu mu acaba? Gonk duyar mı? Aşkta tarafların amacı bambaşkadır aslında, tek bir art niyet bulunmaz. Fakat nasıl oluyor da bu kadar zarar verebiliyor? Bitmiyor ve arkanızı dönemiyorsunuz. Bunu ben de bilmiyorum ama bu durumda tüy siklet olsaydım dediğim çok zaman olmuştur. İsmi sevgi olan bir boksör, kaile almıyorsunuz, adını komik buluyorsunuz ama hayatınızın rakibi olmuş haberiniz yok. Orada sizi tek raunt da yere seriyor, centilmenlik dışı bir şekilde ona yalvarmanızı sağlıyor. Gururunu onurunu kimsede bırakmıyor. Zaten o kadar canımız yanmış ki, vazgeçmişiz. Geçmiş zamanlı cümlelere itiyor bizi. Eskidendi ben gurur sahibiydim.

Belki az da olsa güzel yanları var, yok değil. Sabah kalktığınızda ilk aklımıza gelendir, her şeyden önce, bir madde bağımlısı bile olsanız ilk aklınıza o gelir. Sürekli görmek istersiniz, engelleri kaldırmak için dünyanızı küçültürsünüz, sevginizi paylaştıramazsınız. O kadar büyük bir sevginiz var ki aslında ama hepsi tek bir yere kanalize olmuştur. Histerik yaşarsınız, her anınız ona adanmıştır. Bazen döner döner sorarsınız kendinize neden bu kişi ve neden bu kadar çok? Cevap yok ki. Alışmışız acıya, vazgeçemiyoruz. Çok da hassaslaştık bu arada. Kırılgan olduk. Ama bir gün geldi artık dur dedik, çünkü felsefemiz değişti, hata olduğuna kanaat getirecek kadar kendimize geldik. Mantıklı aşk yoktur varsa bile artık elimizde olanı düzenleme gibi bir ihtimal kalmamıştır. Kemikleşmiş napalım kaskatı. İşte o zaman bir cümle reklâm panolarında dönen sloganlar gibi aklımıza giriyor. “Onunla üzülmektense, onsuz üzülürüm daha iyi” Mantıklı değil mi? Onsuz olduğunuzda onsuzluğunuza üzülüyorsunuz doğal olarak ama onunla da olamıyorsun zaten bunu da biliyorsun. Ama onunla üzülürken tam olarak ne için üzüldüğünü bilmiyorsun. Onsuz üzülmenin bir sonu var elbet, her zaman daha iyisini buluyoruz çünkü. Aslan kafesine elimizi ikinci kez sokmak istemiyoruz. Maalesef geçmiş karanlık tek sorun bu...

 
Toplam blog
: 52
: 507
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

Yeni mezun bir maden mühendisiyim. Yükseklisans yapıyorum. Bunun yanında, kalkınma antropolojisi, ci..