Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '13

 
Kategori
Sosyoloji
 

Ulus devletin gereği buymuşta, ondanmış(!)

Kürt Sorununu kabullenmeyenler, anlamak istemeyenler, söyle mazeretler getirirler:

"Türkiye'de yaşayan halklar, kendini 'Türk Milleti' diye adlandırmalılar; çünkü Türkiye bir ulus devletidir; Kürtler için savunduklarınız saçmadır; dünyanın neresine giderseniz gidin ulus devletleriyle karşılacaksınız ve model Türkiye şeklidir, derler. Ve örnek verirler: İngiltere, Fransa veya Almanya, bu üç devlette yaşayan bir Türk'sünüz, ya da başka bir milletten birisiniz; sizler, oralar da yaşarken, o ülkelerin vatandaşlığını, dilini ve kültürünü kabul etmiyor musunuz, etmiyorlar mı, kendilerini oraların adlandırmalarıyla adlandırmıyorlar mı?

Türkiye'de yaşayan Kürt vs. başka etnik milletlerin, kendilerini 'Türk' olarak adlandırmasının nesi yanlış" şeklindedir mazeretleri...

Sanmıyorum, batılı devletlerin baskı ve dayatma yaptığını; ama yapıyorlarsa onları da kınıyorum.

Şimdi, dönelim bizim meseleye...

Kısa sürecek Anatomi dersimize...

Masada yatan cesetler soğumadan açalım, parçalayalım:

Türkler ve Kürtler...

Bu topraklarda ne zamandan beri yaşamaktadır?

Kürtler, 4000 yıldır yaşıyorlar; Sümer'in, Babil'in, Asur'un ve Urartılar'ın neslidir; Mezopotamya Uygarlığının bir kalıntısıdır.

Türkler, 942 sene önce bu zamanlar, Anadolu'nun kapısını zorlamaktaydı; tarihten bir kaç ay sonra o kapıyı yıktı geçti, parçaladı; Anadolu'ya yerleşti, akın akın.. Hoş geldi, sefa geldi.

İki millet dostça, kardeşçe yaşadılar; yüzyıllar geçirdiler;

kız alıp, kız verdiler;

kapı bir yaşadılar;

tavukları, horozları birbirine karıştı;

kahvaltıyı birinin evinde yaptılarsa, akşam yemeğini öbürünün evinde yediler..

Halkların bir sıkıntısı yoktu, ama hükümran olan Türk devletleri hep öteledi, Kürt Halkını...

Yüzyıllarca Osmanlı egemenliği altında kaldılar;

Sanılmasın ki, Osmanlı yönetimi, ders kitaplarındaki gibi masalsıydı; börtü böcek, çiçekten ibaretti...

Baskı, zulüm, kin, adaletsizlik,

Bütün kanunsuzluklar mevcuttu.

Osmanlı, Kürt halkını yalnız vergi ve askerlikte hatırlıyordu..

Halk, bu adaletsizliğe hep isyan etti.

Ama Osmanlı, yöredeki aşiret ağalarını, beylerini ve şeyhlerini kendi adamı yapmıştı.

Halk bir memnuniyetsizlik gösterdiğinde ağaları, beyleri tarafından susturuluyor,
şeyhleri tarafından uyuşturuluyordu.

Yüzyıllar geçti böyle..

Koca imparatorluk Osmanlı, dünya savaşına girmiş ve yenik çıkmıştı.

Yenilmiş Osmanlı'nın topraklarını galip devletler işgal etmeye başlamış, yüzlerce yıldır beraber yaşayan Türk ve Kürt halkı, omuz birliği etmiş, işgalcileri def etmişti.
İki halk temsilcilerini göndermiş, Ankara'da bir halk devleti, bir Cumhuriyet kurmuşlardı.

Ama, ne olduysa iki halkın emeğiyle kurulmuş yeni devlet, başarıyı yalnız Türk halkına mal etmişti.

Neden oldu, nasıl girdiyse şeytan, anayasasına girmişti, tepeden bakıp pis pis sırıtarak...

'Ne Mutlu Türk'üm diyene' dedirtmiş;

'Türk, Övün, Çalış, Güven' diye kibirli sözleri sokmuş lugatine, kitabına, anıtına, dağına, taşına...

Türklük öyle bir övülmüş ki, vicdan sızlatır...

Kürtler, 1925'te bu düzene baş kadırmış; İngilizlerin oyunu denilerek, kanlı bir şekilde bastırılmıştı.

1938'de Dersimli'ler baş kaldırmış; gazla, bombayla kanlı bir şekilde susturulmuş, boyun eğdirilmişti.

70'lerde, 80'lerde ve 90'larda hak verilmesini geçtim, yok sayılmış; 'Kürt yoktur, kart kurt vardır' diye dangalakça söylemler yapılmış, 'Onlar, dağ Türk'üdür' adlandırılmaları getirilmiş.

Biliyorum, yüzeysel oldu; ama sorunun anlaşılmasına umarım yardımcı olur.

Son söz, bir soru olsun.

Ülkücüler'e, Kemalistler'e ve diğer Türk milliyetçilerine...

Dağınıza, taşınıza, caddenize, sokağınıza 'Ne mutlu Kürd'üm diyene' yazıldı;
her sabah çocuğunuza bas bas bağırtıldı; hiç Kürtçe bilmeyen çocuğunuz, Kürtçe eğitime tabi tutuldu, ne yaparsınız?

-Mustafa Yıldırım - 7 Nisan 2013

 
Toplam blog
: 480
: 715
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

Konyalıyım. Edebiyat okudum. Amatör yazar ve şairim. ..