Ulusalcılık nedir?

Son yıllarda ülkemizde bir grubu adlandırmak için kullanılan ünlü bir söz "ulusalcı"... 

Ulusalcılığı benim anladığım şekliyle sizlerle paylaşmak istememin sebebi bu konuda çok farklı, bazen birbiri ile çelişen yorumların yapılması. Kendini muhafazakar olarak niteleyenlerin de sosyalist olduğunu düşünenlerin de çeşitli nedenlerle eleştirdiği, bazen ise suçladığı ulusalcılığın ülkeye dair görüşleri şu şekilde sıralanabilir: 

İlk etapta "ulus" sözcüğünün günümüz modern Türkçesi ile "ortak milli değerleri olan halk" anlamına geldiğini düşündüğümüzde "milliyetçi ve halkçı" bir görüşe sahip kişilerin benimsediği ve Türkiye'ye özgü bir düşünce yapısı olarak nitelenebilir. 

Siyasi anlamda tam bağımsız; milliyetçiliğe, halkçılığa, devrimciliğe ve laikliğe bağlı demokratik bir hukuk devleti anlayışı olan ulusalcılık Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu cumhuriyetin bugün ülke dahilindeki iş birlikçileri yüzünden zayıflatıldığını ve vatanın emperyalist güçlerce yarı sömürge haline getirildiğini savunur; ülke bu kesimlerden arındırılmalıdır. Ülkeler arası ilişkilerde vatanın tam bağımsızlığına saygı duyan ülkeler dost ve müttefik olarak adlandırılabilir. Ancak herkesin bildiği bazı modern istilacı devletler düşman olarak değil muhtemel tehlike olarak görülür, düşman olmak ile işbirlikçi olmamak arasındaki çizginin üzeri çizilir. 

Bireyin karşısındakinin hakkını gasp etmeyecek derecede özgür olmasını ve dini duygularını istediği şekilde yaşayabilmesini savunan ulusalcılara göre özgür bir basın ile bilime dayalı modern bir eğitim sistemi halkın gelişmesi ve özgür olarak yaşayabilmesi açısından temel yapıtaşlarıdır. Devletin parasız eğitim ve sağlık hizmeti vermesi ve yurttaşlar arasındaki gelir farkının açılmaması elzemdir. 

Ortak bir kültür ve ülkü farklı etnik temeldeki ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan toplumların tutkalı olarak nitelendirilir. Ülkemizde çokça dile getirilen farklı dillerde eğitimi isteyen herkesin alabileceği anlayışının yanında (bir kesim buna karşı çıkıyor) Türkçenin milli dil olmasından taviz verilmez. Ülkedeki silahlı kuvvetler önemli bir yer kaplar; askere cumhuriyetin bekçisi gözü ile bakılır. 

Serbest piyasanın yanında devlet teşebbüslerinin ve müdahalesinin de bulunduğu bir iktisadi anlayışı savunan ulusalcılık, halkın ihtiyacı olan ancak özel yatırımcının girmediği sektörlerde ihtiyacı karşılayacak kamu kuruluşları kurmayı devletin görevi olarak görür. Özelleştirme olgusuna kökten karşı olmamakla beraber, kamu kuruluşlarının (yani halkın kuruluşlarının) yalnızca, halkı mağdur etmeyecek özel maddeler ve makul bir satış fiyatı ile özelleştirilebileceğini savunur. 

1960'ların sonunda solda bir akım olarak ortaya çıkmış ancak bugün pek bilinmeyen Milli Demokratik Devrim anlayışına yakın bir siyasi cephe olan ulusalcılıkta ülkenin kendisini kuşattığı iddia edilen emperyalist güçlerden nasıl arındırılacağı konusunda fikir ayrılıkları mevcuttur. Bir grup bunun tamamen demokratik yollarla ve propaganda ile halka gerçekleri anlatarak iktidara geldikten sonra (şu anda bu yöndeki en güçlü siyasi oluşum CHP) tam bağımsızlık adımları atılabileceğini benimserken, diğer kesim katı bir askeri darbe ile ülkenin yeniden rayına oturtulabileceği fikrindedir. Hatırlatmak gerekirse Milli Demokratik Devrimde devrimin idealist ve genç subaylar ile öğrencilerin hareketiyle tabandan yayılarak yapılması hedeflenmiştir. Ayrıca iki görüşü ayıran en temel fark MDD'nin milli değerler ile sınıfsal kavramları da yanında getirerek ilk devrimin ardından aşama aşama işçi devrimine geçiş yapılacağı görüşünü dillendirmesidir. 

Herhangi bir siyasi partiye aidiyet hissetmeyen benim kişisel olarak sıcak baktığım bu görüşün biraz içeriden biraz da dışarıdan görünüşü zihnimde böyle şekillenmiş durumda diyebilirim. Muhalif görüşlü yurttaşları ortak bir paydada buluşturacak ve onları mücadeleye kanalize edecek bir siyasi oluşum kurulması halinde başarılı olacak ve halktan çok önemli bir destek görecek potansiyelin de ulusalcılık cephesinde mevcut olduğu fikrindeyim. 

Ulusalcılığın sadece bir görüş olarak mı kalacağı yoksa geniş kitlelere kendini tanıtarak Türk siyasetinde önemli bir yer mi edineceğini önümüzdeki yıllar bizlere gösterecektir. 

Serhat ÇETİN 

19.08.2011