Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '21

 
Kategori
Efsaneler
 

Ümmü Kız Efsanesi/Teke/Burdur

 

Ümmü Kız Efsanesi/Teke/Burdur- (Gülce BAHÇE)

 

Harun YİĞİT

 

‘’Yaşadığın en büyük mutluluk çektiğin en büyük acı’’

Deseler de

Hasretlik zor

Acı çekmekse külfet

Vurulursun sırtından

Düşersin bir gün aşk od-una

*

 

Yokuşu ben çıkmışım

İniş senin olsun

Zehir-i ben içmişim

Su senin olsun

 

Biz anlatalım

Ümmü kızın efsanesini

Gayrı siz düşünün ondan ötesini

 

Burdur, Teke yöresinde bir zaman

Beyin kızı Ümmü varmış

Ahmet’i görünce garip gönlünü

Sevda denen ateş sarmış

 

Töre diye Ümmü kızı zorlayıp

Yüreklerde ateşleri korlayıp

Sevdiğini fakir diye horlayıp

Babası yâd ele vermiş

 

Ateşler üstünde çıplak ayakla

Yürümek daima ziyandır akla

Beş nefesin dördü nefsini yokla

Sevenlere dünya darmış

……..Ahhh,

………Gözü

……….Kör olsun

………..Fakirliğin.

…………Buzda yanarmış

………….Fakirin ekmeği

…………..Fırında da donarmış

 

 

Giyinip gelinliği yola çıkmış Ümmü kız

Umudu kesilince candan bıkmış Ümmü kız

 

Ahmet dayansın eli kucaklayıp sarmanı

Zalim baba eliyle yazmış bir kez fermanı

Yürümeye kalmamış dizlerinde dermanı

Giyinip gelinliği yola çıkmış Ümmü kız

 

Etrafına bakınıp sevdiğini aradı

Boyun büküp yazgıya ayağını sürüdü

Köprünün ortasına ağlayarak yürüdü

Umudu kesilince candan bıkmış Ümmü kız

………Bıkmış Ümmü kız bu hayattan

……….Hayattan umudunu keserse insan

………..İnsanlıktan çıkmaz demen sakın

…………Demen sakın

………………….Sakın

…..……… Ay balam sakın

 

 

Yürüyen mezara dönmüş Ümmü

İçi başka

Dışı başka

Hangi yürek nasıl dayanır

Söyleyin ay balam

Böylesi aşka

Ve nihayet

Tercih etti ölümü, atlayarak çaya

Bir gün görmedi Ümmü, hayatta doya doya

Sonsuzluk ilacıydı, acıyı kesecek

Çekemedi bu zulmü, sığındı ol suya

……..Suya verdi canını

………..Bıraktı ardı sıra

………….Gül yüzlü cananını

 

 

Ardın-dan atladı kurtarmak için

Ardın güçsüz ise yan için için

……..Giden gitti ay balam

………Geri dönecek sanma

………..Ümmü’yü yuta çay balam

…………Geri verecek sanma

 

Çırpınır Ahmet

Ne etse

Ne yapsa

Kurtaramaz sevdiğini

Kaybolmuştur

Azgın sularda sevdiceği.

Suçlar

Kızın babası, Ahmet’i

‘’Kızımı çaya bu itti” der.

Suçlu bulunarak

Atılır mahpus damına

Acısı gönülden kopup vurur diline

Bir türkü dökülür yanık yanık

Her gün hücresinde

Hem ağlar hem söyler

“Çaya da düştü tutamadım kolunu

Uzak ta gitti bilemedim yolunu

Güzel de Mevla’m kısmet etmiş ölümü

Akmayası çaylar nerelere koydun Ümmü’mü

Suna boylu yârim…”

Kadı’nın evi yakındır mahpusa

Duyar her gün bu türküyü

Duyar da işler içine

 

“Ses''

Dedin

Ay oğul

Ya duymazsa

Körler, sağırlar

Bağır avaz avaz

Zamanı gelir elbet

Bir duyan olur elbet.

Sessizliğin sesi

Yıkılacaktır.

Sermayendir

İnanmak

İnan

Can.

Can çıkmadıkça düşme umutsuzluğa

Umutsuzluğa düşersen eğer

Eğer eksik olmaz sırtından.

Sırtından geçinen asalaklar

''A-Salaklar'' diye güler

Güler kahkahayla sana.

 

Diren, genç adam.

İnanan bir tek kendin kalsanda

öğren, inannmanın gücünü

Gücünü özünden alan

Yollarda kalır mı sandın

Kalbini avcuna alan

Yalınız olur mu sandın.

 

Her gün

Yanık yanık söylenen türküyü

Duyar kadı

Duyar Ahmet’in sesini

Düşünür

Taşınır

Karar verir sonunda

Ahmet’in suçsuz olduğuna

Serbest bırakır

O günden sonra

Türkü

Her geçen gün

Dolaşır halkın dilinde

“Çaya da düştü tutamadım kolunu

Uzak ta gitti bilemedim yolunu

Güzel de Mevla’m kısmet etmiş ölümü

Akmayası çaylar nerelere koydun Ümmü’mü

Suna boylu yârim…”

 

Harun YİĞİT

 

 
Toplam blog
: 7
: 155
Kayıt tarihi
: 07.12.08
 
 

1961 yılında Ilgın'ın Beykonak kasabasında doğdu. İlk ve ortaöğrenimi orada tamamladı. Küçük yaşlar..