Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '07

 
Kategori
Tiyatro
 

Umut fakirin ekmeği. En azından hayal kurmak bedava: Ocak.

Umut fakirin ekmeği. En azından hayal kurmak bedava: Ocak.
 

Turgut Özakman’ın yazıp, Trabzon Devlet Tiyatrosu’nun sahnelediği ‘‘Ocak’’ adlı oyun; dört çocuk, anne, baba ve büyükanneden oluşan bir emekçi ailesinde, yoksulluğun ve yokluğun yol açtığı çatışmaları anlatır. Farklı tellerden çalan 4 çocuk, hayalperest baba, tutarcı anne ve bunak büyükannenin psikolojisini, yokluğun getirdiği çaresizlik, her şeye rağmen ayakta durmaya çalışan ailenin hikayesidir. Turgut Özakman; toplumu oluşturan çekirdek aileyi yansıtırken, içsel düşlemlerini ve devamlı hayaller kuran, gerçekleştirmek içinde çok çabalayan, olmadığı zaman yenisine bakan, umutlarını bir an bile yitirmeyen, bir aileden söz ediyor. 1959 yılında yazılan ‘‘Ocak’’ kısaca ezilenlerin çalıştığı halde, insan gibi yaşayamayanların öyküsüne yer veriyor.

İlk perde aile tanıtımı olarak düşünüldüğü zaman, hafif durgun geçmiş. Yalnız ikinci perdede verilen ani atraksiyon ve iç savaş, ilk perdeyi daha iyi ortaya çıkarıyor. Etki çok çabuk tepkiye dönüşüyor.Sahnede değil, evdeki günlerini geçiriyorlarmış gibi en rahat oyunculuklarıyla oynayan oyuncular, duygu oyunculuklarını en iyi şekilde yansıttıkları kanaatindeyim. Genel olarak, ağır aksak geçen oyunda, espriler iyi satılmış. Oyunculuklar ve karakterler havada kalmamış.

Ev ahalisi

Evin babası Tarık’ın (Fatih Dokgöz) en masum halleri, aileyi bir arada tutmak için verdiği savaş, zaman zaman çaresiz kalsa da, hiç umudunu yitirmeyen bir baba profili çizerek ustalık sergiliyor. Yönetmen yardımcılığı ve evin babası karakterini başarılı şekilde götürmüş.

Evin hanımı olarak seyirci karşısına çıkan Safiye karakterine (Dilek GÜVEN) büyük görev düşmüş. Sadece çocuklarına değil, annesi ve kocasının da nabzını tutan Safiye, oyun başından sonuna kadar ruh halinden asla taviz vermiyor. Bir yandan kocasının umutlarına (inanmasa da) destek olurken, diğer yandan çocuklarının çatışmalarına engel olmak zorunda. Yaşlı annesinin hastalığı bir yana, aksak kızı sevdanın aşk çelişkisine yardımcı oluyor. Analizleri çok iyi ve yerinde.

Evin en büyük oğlu Nihat karakteri rolünde Ufuk Şener; Evin hovardası, sorumsuz, boşverci, hayalci, romeo karakter çizimleri iyi.Ağır havada geçen oyuna kattığı espriler, canlılığı, ses tonu ve rahat oyunculuğuyla oyunu dinlendiriyor.

Evin geçimini sağlayabilmek için babasına tek yardım eden, ortanca oğlu Fazıl karakterinde izlediğimiz Birkan Görgün; oyunun inanılmaz ateşlendiricisi. Babası ne kadar hayalperestse Fazıl o kadar gerçekçi. Abisine bile harçlık vermek durumunda. Her an patlamaya hazır bomba gibi. En küçük kardeşini okutabilmek için babasına yardım ederken, kardeşinin boş vermişliği, bunun getirdiği iç savaşlar, diğer yandan aileyi bir arada tutmak için verdiği mücadele harikulade başarılı. Oynadığı karakteri çok iyi çözmüş, analizini tam yapmış ve karakteriyle bütünleşmiş. Yüreğine sağlık dedirten bir iş çıkarmış.

Oyunculuğun en zor kısımlarından biride, karakteri yansıtırken, en objektif ve yalın haliyle seyirciye yansıtabilmektir. Oyunda bir sakatı canlandırmak zor iş. Oyun boyunca tek falsoyu dahi kabul etmez. Topal karakterini tanımlarken, evin tek kızı , sevda karakterinde Aslı Artuk, oyun boyunca bir kez olsun teklemedi. Ayağını hiçbir zaman unutmuyor. Bıçak üstünde olan bu karakter, ne fazla abartıya kaçıyor, nede en aza indirgiyor. Oyun başından sonuna dek başladığı gibi bitirdi. İlk perdede gereken pozitifliği nasıl verdiyse, oyun sonundaki, pişmanlık ve çaresizliği de aynı başarıyla sergiledi.

Aile’nin en küçük oğlu öğrenci Özcan karakterinde Ozan Karaahmet, karakterini tanımlarken, güçlünün yanında kalarak güçlü kalacağının altını çizen bir oyunculuk sergiliyor. Rüzgar nereye eserse, yelkenlerini oraya çeviren, tipik bir öğrenci tiplemesiyle üzerine düşeni başarıyla yapmış.

Diğer zor karakterlerinden birini üstlenen büyük anne rolünde, Duygu Dokgöz; tıpkı Sevda karakteri gibi özel bir oyunculuk isteyen karakterini başarıyla sergilemiş.Bunak ve hiç kaçırmadığı yaşlı ses tonu, sallanan sandalyede saatlerce hiç kıpırdamıyor. Sağa sola hareket etmiyor. Yürüdüğü zaman sırtının iki büklümlüğü tam yerinde ve oyun boyunca devam ediyor. Duygu Dokgöz, ayakta alkışlatan bir iş çıkarmış.

Ensar Kılıç , bizi bize anlatıyor.

Ödüllü yönetmen Ensar Kılıç; oyunu yönetirken metni çok iyi çözmüş. Metindeki karakterler üzerine çok yoğunlaştığı belli. Giriş çıkışlar tam. Sahne trafiği yerli yerinde. Betimlemede havada kalmamış bir eser çıkmış ortaya.Böyle kırık hikayesi olan aile çok. Bizi bizle yüzleştiren bir anlayış içerisinde. İçimizden biri gibi.Yalnız ışıklar kapalıyken ocağın altı otomatik yanıyor ve ışık açılınca kapanıyor. Oyunun bir bölümünde ışık açıkken pişen yemeğin altının yanmadığı göze çarpıyor. Birde oyunun sonunda şarabın sarılı olduğu kağıt, sevda karakteri gelene kadar yerde. Haliyle 3 ay yerde kalmış görünüyor. Aile reisinin mutfak tıraş olması da anlamsız gelenlerden. Bunların dışında genel olarak başarılı.

Dekor

Bir Mutfak’ta geçen oyun, tek dekor anlayışıyla sürdürülmüş. Trajedinin en güzel örneklerinden biri olan ocak adlı oyuna, dekorun yardımı ne denli büyük katkıda olduğu daha perde açılırken hissettiriyor. Yanlarda diğer odalara açılan kapılar ve tam ortada mutfak görünümüyle enfes bir dekor anlayışı.Yerleştirilen tahta raf ve içine düzülen ala minyon tencereler, tabaklarla dışavurumculukta hiç zorlanmıyor. Bunu eski tip radyo, halı ve yemek masasıyla zenginleştiren, mutfaktaki askı dışında Sertel Çetiner başarılı.

Kostüm

Özge Şenol; genel kostümlerde başarılı. Oyun, uzun bir süreci anlatınca değişen kıyafetler sırıtmıyor. Ama neden sevda karakteri kıyafeti değiştirmiyor. Bunu anlamış değilim. Bunun dışında karakterlere uygun kostümlerde eli ayağı düzgün bir iş çıkarmış.

Işık

Işık Tasarımında Burhanettin Yazar’ın genel koreografisi başarılı. Yer yer nokta ışık kullanmış. Oyuna katkısı büyük. İkili konuşmalarda nokta ışık kullanıp diğer tarafları hafif karartmış. Konuşmaların ardından hafifçe aydınlatmış. Dikkat ve titiz bir çalışma sunmuş.

Müzik

Müziklerde Türk sanat müziği kullanılması oyuna uyumlu. Giriş müziği Müzeyyen Senar’dan, final müziğinde ise Zeki Müren’den ‘‘dönülmez akşamın ufkundayım’’ adlı parçası iyi düşünülmüş.

Oyun boyunca hiç düşmeyen temposu, çatışmaların kaçınılmaz olduğu, her şeyden önce başarılı oyunculuklar izleyebileceğiniz bir oyun. Bizi bize anlatan ‘‘OCAK’’, onca olumsuzluğa rağmen ayakta ve dağılmadan bir arada kalmayı başaran ailesiyle seyircisini bekliyor.

İyi seyirler.

 
Toplam blog
: 73
: 10115
Kayıt tarihi
: 24.02.07
 
 

Tiyatro eğitimi için 3 bölgede yaklaşık 35'e yakın şehirde bulundum. 1999 yılından itibaren Tiyatro ..