Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Ünivesite mezunu olanlarla olmayanların tarihsel karşılaşması-4-

Ünivesite mezunu olanlarla olmayanların tarihsel karşılaşması-4-
 

.


1950’li ya da 1970’li yıllarda Türkiye’de üniversite mezunu olanlar, yüksek tahsilli, entelektüel, münevver insan olarak itibar görürdü.

Ve hatta en son 1990’lı yıllara kadar bu durum aynen devam etti.

Ancak daha önceki bölümlerimizde ayrıntılarıyla anlattığımız sebeplerden ötürü yüksek öğrenimin kalitesi düştükçe, artan işsiz nüfusun da buna eklenmesiyle üniversite mezunları artık eskisi gibi itibar görmemeye başladı.

Bu yazımızda üretici güçler yani çalışanlar arasında 1990’lardan sonra ortaya çıkan yeni bir ilişki biçimine dikkat çekeceğiz.

Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, artan işsizlik sebebiyle özellikle 1990’lı yıllardan sonra üniversite mezunları ‘şayet iş bulabilmişlerse’ artık 1960’lı ya da 1970’li yıllardaki üniversite mezunları gibi iş yerlerinde, öyle yüksek mevkilerden yani doğrudan yüksek bir kariyerden işe başlayamıyorlar.

1990’lı yıllardan sonra üniversite mezunlarının çoğunluğu iş yerlerinde hiyerarşinin alt ve hatta birçok işyerinde en alt basamağından işe başlamaya başladı.

Bu ise, aynı işyerinde daha önce çalışmakta olan ve yükseköğrenim görmemiş diğer çalışanlarla aralarında bir takım gerginliklerin doğmasına sebep oldu.

Yani dünyanın bütün ülkelerindeki iş yerlerinde ve hatta en medeni olduğu iddia edilen ülkelerdeki iş yerlerinde bile çalışanlar arasında yaşanan bu klasik iş yeri çekememezliği, ülkemizde farklı bir boyutu ile yaşanmaya başladı.

1990’lı yıllardan önce, üniversite mezunu olmayan çalışanların bulunduğu kadrolarda yine üniversite mezunu olmayan kişiler istihdam edilirdi.

Elbette yüksek öğrenim görmemiş bu kişilerin aralarında da, çekememezlik, kıskançlık ya da ‘ayağımı kaydırabilir’ temelinde gelişmiş pürüzler yaşanırdı ancak o dönemler üniversite mezunları, zaten merdivenlerin daha yüksek basamağından işe başladıklarından, üniversite mezunu olmayan çalışanlarla, üniversite mezunu olan çalışanların birbirleriyle bu şekilde zıtlaşacakları ya da somut olarak birbirleriyle bu şekilde karşılaşacakları bir düzlem, bir çalışma ortamı oluşmazdı.

İşte anlattığımız bu tablo 1990’lı yıllardan sonra artan işsizlik ve artan kalitesiz üniversite mezunları yüzünden değişti.

Artık üniversite mezunları, aldıkları kalitesiz eğitim sebebiyle, okulu gerek akademik gerekse genel kültür anlamında çoğunlukla bomboş olarak bitiriyor ve iş yerlerinde istihdam edilirken de, işsizliğin dominant etkisiyle birlikte alt ya da orta kademelerden işe başlıyorlar.

İşte bu noktada tarihsel karşılaşma gerçekleşiyor ve iki ayrı eğitim düzeyindeki kitle, yani üniversite mezunu olanlarla olmayanlar, daha önce hiç karşılaşmadıkları bir ortamda ve daha önce karşılaşmayı akıllarından bile geçirmedikleri bir pozisyonda birbirleriyle muhatap olmak zorunda kalıyorlar.

Bu ise yüksek öğrenim görmemiş daha önceki çalışanlarla, yüksek öğrenim gören çalışanlar arasında, şu ana kadar daha önce hiç yaşanmamış şekilde gerginliklerin doğmasına sebep olabiliyor.

İşte son yirmi yıldır mantar gibi çoğalan sözde üniversitelerin mezunları ile işsizlik biraraya geldiğinde, yukarıdaki acı tablo ortaya çıkmaktadır.

Bir sonraki yazımızda üniversitelerde yabancı dille eğitim sorununu çok farklı bir açıdan inceleyeceğiz.

Sabrın sonu ile

 
Toplam blog
: 269
: 1885
Kayıt tarihi
: 08.01.07
 
 

Kabataş Erkek Lisesi Matematik (1992) Marmara Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Mak..