Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '11

 
Kategori
Blog
 

Unuttuk mu sandınız !

Unuttuk mu sandınız !
 

MB'deki ilk günlerimde şaşkın şaşkın geziniyor, neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordum. Öncesinde de hiç blog tecrübem olmamıştı. Kitaplarımın yazımı bitmişti ve yazma aşkımı solumaya devam edebileceğim kalıcı bir çözüm bulmalıydım. İşte, ben aranıza bu gayeyle katıldım.

O'nun sayfasında ilk dikkatimi çeken gülen yüzlü resmi ve de PAÜ kısaltmasıydı. Benden neredeyse bir sene kıdemliydi ve okunma-yorum sayıları da oldukça yüksekti. Demek ki çok okunan ve beğenilen bir yazardı. Okumaya başladım ben de. Karşımda, hayran olunacak bir zekayla ittifak içinde olan müthiş bir kalem gücü vardı. Tam gülmeye başlayacağım noktada düşünmeye, gözlerim nemlenmeye başlarken de gülmeye başlıyordum. Kısa satır dilimlerinde sizi öyle evirip çeviriyordu ki blog bittiğinde yeniden okumayı arzuluyordunuz. Oldum olası sevdiğim mizah onun kaleminden bir başka dökülüyordu. Kadınlar ve erkekler için harika vitaminler'e, Gripin ve Viagra erkekler-kadınlar'a gülümserken, kadının çilesini anlatan bloglarında kederleniyorduk. Ama, kocanızı bir geceliğine alabilir miyim dediğinde de kaleminin sınır bilmezliğine şapka çıkarıyorduk.

O, early bird Ata ile sabahın altısında Nietzsche'yi konuşabilecek kadar da entelektüel bir sabahçıydı:) Mizahla dramı onun kadar başarılı sentez edeni görmedim.

Sanırım bu senenin başlarıydı. Çok sevdiğim MB arkadaşlarımdan biri beni oldukça tedirgin eden bir blog yazdı. Aslında onu seven herkesi tedirgin edebilecek kederde bir blogdu; ama ben çok endişelendim. Nerede çalıştığını biliyordum, aradım; ama ulaşamadım. O'nu sorabileceğim adres tabii ki belliydi. Hemen MB'den mesaj attım ve o arkadaşımı çok merak ettiğimi, haberi olup olmadığını sordum. Mesajıma; olur da bir gün beni de merak ederse insanlar işte email adresim ve cep numaram, sizde bulunsun dipnotunu da ekledim. Bunu doğaçlama yapmıştım. İçgüdülerim bu soruyu ona sormamı istemişti. O, MB'de saygın ve karizmatik bir konuma sahipti. Hem bilgi donanımı ve o bilgiyi paylaşımdaki becerisi hem de arkadaşlarıyla ılımlı ilişkileri onu bu haklı konuma getirmişti. Bir gün ben de kaybolursam, insanlar beni de mutlaka ona sorarlardı.

Görünür Blogger olmak adına hemen her MB arkadaşımla olduğu gibi onunla da dostluğumuzu MB dışına taşıdık. İlk telefon konuşmamızda, ayağa kalktığımı ve esas duruşta konuştuğumu hatırlıyorum:) Kahkahalar atan davudi bir ses hayâl edin:) O'nunla konuşmak ne keyifti. Her kelimesinden nezaket, sesinin her tonundan zarafet akıyordu. Olanca neşesine rağmen vakurluğunu buram buram hissedebiliyordunuz. O'nun dostluğu ne büyük kazançtı dünyamda. Akıllı, bilgili, entelektüel, paylaşımcı, zarif, hatırşinas bir dosttu. MB kalitesini işte böylesi yazar arkadaşlarımız artırıyordu.

Sonra hepimizi hallaç pamuğu gibi atan MB Beta günleri geldi. Mesleğim olması nedeniyle yeni MB'nin teknik nedenlerini anlayabiliyordum; ama yıllarını eski formatta geçiren bazı arkadaşlarımız anlamakta, uyum sağlamakta zorlanıyordu. Bazı provokatif bloglar da iyice kafa karıştırıyordu. Bavulunu toplamaya başladığını hissettiğim arkadaşlarımla devamlı konuşuyor, vazgeçirmeye çalışıyordum.

Başarılı olamadım! Diğer birçok değerli arkadaşım gibi o da bir veda bloğuyla 15 Eylül 2011'de MB dünyasından ayrıldı. Tabii ki ayrılırken, sadece MB'den ayrılıyorum, yine görüşmeye devam edeceğiz demeyi de ihmâl etmedi. Oysa, MB'deki gibi yoğun ve aile içi bir paylaşım olması mümkün değildi. Yumurta-un-şeker tamam da olsa, su olmadan hamur açılamazdı.

Ben giden arkadaşlarımdan hiç kopmadım. Eskisi kadar olmasa da araştık, mailleştik; ama biz kalanlar, MB'de eski tadımız sürüyor diyemedik. Haberci listelerimiz sadeleşti, yeni arkadaşlıklar kurduk; ama ben eski dostları unutmadım ve onları özlüyorum. Onları geri getirmeden de rahatlayamayacağım. İşte, yeni MB'yi aylardır kullanıyoruz. Ufak tefek sorunlar hâlâ var; ama arabanızdan hiç tıkırtı gelmiyor mu; tamponunda çizik, kapısında gamze yok mu? Sevgiyle kurulan bağlar kolayca koparılmamalı.

O çok onurlu bir kadın. Anne. Hayatta dimdik durabilen, kendi gibi gençler yetiştiren bir eğitmen. O'nu tanıyorum. Tükürdüğünü yalamayacak, dönek (kendi tabiriyle) olmayacaktır. Dönmesinin, var olan saygınlığını ve karizmasını zedeleyeceğini düşünecektir. Peki, bugünlerde ne mi yapıyor, MB'deyken her blog'u yüzlerce kez tıklanan, 20'den aşağı yorum almayan bu usta kalem blogspot'ta yazıyor ve çoğunlukla tek yorum yapanı da ben oluyorum:( Sayfasını ziyaret edenler de Facebook ve Twitter'dan geliyor.

Ben bu durumu kabullen(e)miyorum! Öylesine güçlü bir kalemin uzak bir köşede heba olmasına gönlüm el vermiyor. Ama MB'ye dönebilmesi için de üzerindeki baskının alınması, makûl bir dönüş ortamının hazırlanması gerekiyor. Yoksa, kendiliğinden dönmeyecektir.

Kimden bahsettiğimi anladınız tabi. Soopchinism Felsefesi'nin (Aslında Supçinizm ve bana çok kızıyor) yaratıcısı Emine Supçin'den bahsediyorum.

Emine Hn, kendi haklı gerekçelerinizle MB'den ayrıldınız. Bizlerle email ve cep telefonuyla da haberleştiğiniz için bu hareketinizi arkadaşlarınızı terk olarak nitelemediniz. Ama unutmayın ki bloglarınızı binlerce insan okuyordu. Amaç sizi çoğunluğun okumasıysa, MB en doğru araçtı. Kaldı ki salt arkadaşlık açısından da baksanız, kaç kişide iletişim detaylarınız var ve benimle dahi hangi sıklıkta konuşuyorsunuz artık. Siz de biliyorsunuz ki MB'deki gibi paylaşamayız yaşamı. MB'den siz istediğiniz için gittiniz; ama lütfen biz istediğimiz için dönün. Arkadaşlarımız da eminim ki yorumlarıyla beni destekleyeceklerdir ve lütfen haklı gidiş gerekçelerinizi de alıp öyle gelin. Geride bıraktığınız biz dostlarınız yeni evimizi her geçen gün daha da güzelleştirmeye çalışıyoruz. Kalan eksikleri tamamlamak için de sizi bekliyoruz.

Mizahınızı, güçlü satırlarınızı, hayatla dalga geçişinizi, dostluğunuzu, varlığınızı özledik.

Dönün lütfen Değerli Arkadaşım. Bu sefer de biz istediğimiz için dönün.

 
 
 
 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..