Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '08

 
Kategori
Felsefe
 

Usulca düşüncelerime sokulan ‘ünlem’lerim!-Kısa kısa...

3. Krizi geçmeyen kalbin kayıp efsanesi: Aşk

Aşk. Ne kadar da kısa ömürlü, kısa nefesli, gelip geçici, varlığı hecesi dahi kendisi, değil mi, şu ‘aşk’ diye ağzımızdan çıkan kelime... İnsan daha ağzına aldığını bile anlayamadan kaybolup gidiveren bir kelime, ‘aşk’... Bazen insana yüzeysel gelebilecek kadar bayağılaşabilen bir kelime, değil mi, şu ‘aşk’ dediğimiz. Ama ‘aşk’ın sûreti canlıdır; insanın binbir gözüne görünür. Biri gördü mü de diğer bini görmeye doymadan rahat vermez. ‘Aşk’ın kalbinin attığı an, kavuşmaktır. ‘Aşk’ın kanı kavuşmaktır.

‘Aşk’ın ‘ne?’sini bir insanın kendi başına cevaplaması mümkün değildir! Değildir, çünkü ‘aşk’ın matematiği ‘iki’yle başlar! Bir insanın ‘aşk’ın ‘ne?’sini cevaplayabilmesi için ona ‘o’su gerek ‘o’su.

Aşkın nârasını atmaya hazır kabadayı her yalnız insana, satırsal yalnızbaşınalıklarında, illahi bir iş düşecekse, en fazla, ‘aşk’ın gereksiniminden konuşma işi düşsün.

‘Aşk’ gereklidir, çünkü insanlığın seviyesinin yüksekliği, ‘o’suların sayısının çokluğuncadır.

Seviyesi yüksek bir insanlığın ‘aşk’ı kendine has bilişi de o derece içten, hesapsız ve tertemiz olacaktır.

Neden mi?

‘Aşk’, yaşayıp, yaşatmayı sevdirir insana.

‘Aşk’, hayatın başkentidir.

‘Aşk’, bir metropol gibidir; cıvıl cıvıl yaşamdır.

‘Aşk’, birini diğerine yaklaştıran, tanıştırandır.

Korkmayın, hep olağanüstü olmanızı bekleyen günbegününüzün dayattırmalarına sırtınızı dönüp, sıradanlaşıverin, normalleşin, aşık olun, yüzünüz kızarmadan, bayağılaştığınıza sizi inandırmaya çalışan modanın sahte renkli sayfaları reytinglere aldırmadan, yalnızca bir insanın kucağına sığmak isteyecek kadar fakirleşerek zenginleşin!

 
Toplam blog
: 47
: 537
Kayıt tarihi
: 09.04.08
 
 

Freiburg Üniversitesi Nörolengüistik ve Felsefe bölümü mezunuyum. H..