Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '07

 
Kategori
İstanbul
 

Uygarlık kültür'e sıfat verirse...

Uygarlık kültür'e sıfat verirse...
 

Avrupa Kültür Başkenti

Avrupa Kültür Başkenti fikri ilk kez 1985 yılında dönemin Yunanistan Kültür Bakanı Melina Mercouri tarafından ortaya atıldı. Aynı yıl Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi projenin kapsamını belirledi ve uygulamaya koydu. 1985'ten 2000 yılına kadar Avrupa Birliği'ne üye olan ülkelerin kentlerinden biri Avrupa Kültür Başkenti olarak seçildi. 2000 yılına gelindiğinde, yeni bin yıl nedeniyle Avrupa Kültür Başkenti unvanı hem birden fazla kente, hem de AB Adayı olan ülkelerin kentlerine verilmeye başlandı.

Avrupa Kültür Başkenti [AKB] Seçilen Kentler
1985 Atina -Yunanistan
1986 Floransa -İtalya
1987 Amsterdam -Hollanda
1988 Berlin -Almanya
1989 Paris -Fransa
1990 Glasgow -İskoçya
1991 Dublin -İrlanda
1992 Madrid -İspanya
1993 Anvers -Belçika
1994 Lizbon -Portekiz
1995 Lüksemburg
1996 Kopenhag -Danimarka
1997 Selanik -Yunanistan
1998 Stockholm -İsveç
1999 Weimar -Almanya
2000 Avignon -Fransa, Bergen -Norveç, Bologna -İtalya, Brüksel -Belçika, Helsinki -Finlandiya, Krakov -Polonya, Reykjavik -İzlanda, Prag -Çek Cumhuriyeti, Santiago de Compostela -İspanya
2001 Porto -Portekiz, Rotterdam -Hollanda
2002 Bruges -Belçika, Sallamanca -İspanya
2003 Graz -Avusturya
2004 Genova -İtalya, Lille -Fransa
2005 Cork -İrlanda
2006 Patras -Yunanistan
2007 Lüksembourg, Sibiu -Romanya
2008 Liverpool -İngiltere, Stavanger -Norveç
2009 Linz -Avusturya, Vilnius -Litvanya
2010 Essen -Almanya, Peç -Macaristan, İstanbul -Türkiye
2011 Turku -Finlandiya, Tallinn -Estonya
2012 Guimarães -Portekiz, Slovenya
2013 Fransa, Slovakya
2014 İsveç, Latvia
2015 Belçika, Çek Cumhuriyeti
2016 İspanya, Polonya
2017 Danimarka, Kıbrıs
2018 Hollanda, Malta
2019 İtalya

Hal böyle iken, bu sıfatı üstüne alma yarışı içerisindeki kentleri de görünce, alınmalı, olmalı, niçin olmasın diyiveriyorsunuz...

Bu unvan önemli mi?

Tarihin derinliklerine doğru bir yolculuk yaptığınızda, site devletler, bunların yanyana-yakın alanlarda öbekleşerek oluşturdukları krallıklar, imparatorluklar derken hakimiyet alanını genişletme isteği ve yayılmacılık v.sair hareketlerle yaşananlar, yıkıntılar, yeniden yapılanlar...

Kültür oluşumunun kendi içindeki gelişim sürecini tamamlamasını engelleyen şey, farklı bir kültür-uygarlık etkisi ile de olabilir, kendi içerisindeki uygarlık-medeniyet kültür farklılaşmasının getirdiği yozlaşma ile de olabilir.

Sonuç olarak; sizden önceki kültür ve uygarlık mirasını koruduğunuzda, geliştirdiğinizde, eklentiler yapabildiğinizde kültür ve uygarlığınız diğer kültür ve uygarlıklarında hayranlığını, örnek alınmasını, benimsenip uygulanmasını sağlayabilir.

Eğer hedeflenen bu ise unvanın bir önemi ve anlamı olabilir!

21. yüz yıl dünyada > kentler yüzyılı olarak biliniyor.

Kentler > , kültürlerini koruyarak, geliştirerek, ileriye taşıyarak ve birbirleri ile paylaşarak oluşturuyorlar.

Eğer uygarlık-medeniyet kültürde erozyon yaratmamış ise, birbirlerini, kültür vasıtası ile daha iyi anlıyor ve daha iyi tanıyorlar.

Kentsel gelişim de, kültürün günlük yaşama katılması, kentlilik bilincinin gelişimi için olmazsa olmaz bir durumdur.

Yerel_Ulusal yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının, bu konularda hem katılımcı hem de yönlendirici olmaları gerekiyor.

İnsana dair sosyal yapıdaki gelişimle beraber, hem uygarlık hem de kültür de ilerleme olunca > Avrupa Kültür Başkenti seçilen kentler zenginleşiyor, küreselleşen kültürler de zenginleşiyor.

İstanbul, 2010'da Avrupa Kültür Başkenti olursa ...

Bu ben istedim oldu, ben yaptım oldu, afişler, posterler, resepsiyonlar, kokteyller ve sair etkinliklerle(bunlarda olmalı) kotarılabilecek bir durum olmamakla beraber, tüm kentin, tüm halkın, ulusal kültürü özümsemiş bir halde, yansıtabileceği ne ise > aktif katılımla sağlamanın mümkün olduğu bir durumun sonucunda, liyakati varsa alınabilecek bir sıfattır.

Formula 1 pistini yapıp, organizasyonunu ya da yıl içerisinde verimliliği azami düzeyde hizmet üretir bir tesis haline getiren siz değilseniz, yaptığınızın göstermelik, tesisin bedeli ödenmiş(?) uygarlık, kültürün de yılda bir kere ödünç alınan bir organizasyon olduğunu kabul ettiğiniz bir durum ortaya çıkar ki, olması olmamasından, samimi olarak söylüyorum daha iyidir.

Neden 2010 yılı?

AB üyesi olmayan ülkeler için son başvuru yılı... AB yasaları çerçevesinde adaylığın kesinleşmesiyle, adaylığın gerçekleşeceği tarih arasında beş yıllık bir hazırlık süresi olması gerekiyor. 2006 yılı Mart ayında AB Parlamentosu’ndan iki, AB Konseyi’nden iki, AB Komisyonu’ndan iki ve Bölgeler Komitesi’nden bir kişinin katılacağı jüri karşısında projeler savunulacak ve sunuşun ardından jüri heyeti görüşünü bir tavsiye şeklinde AB Komisyonu’na iletecek. Komisyon da sonuç hakkında AB Konseyi’ni bilgilendirecek ve böylece, 2010’a ilişkin karar 2006’da alınmış olacak. Aday kentlerin “Avrupa Kültür Başkenti” olmasının kesinleşmesinden sonra, 2006-2010 yılları arasındaki dönemde AB’nin ilgili birimlerinden temsilciler bu kentlerin çalışmalarını izleyecek, görüş alışverişinde bulunacak, projelerin başvuru dosyalarında yer aldığı şekliyle gerçekleştirilmesi için katkıda bulunacaklar. 2010 Adayları 2010 yılı için Avrupa Kültür Başkenti adayları AB ülkeleri arasından Macaristan ve Almanya olarak belirlenmişti. Böylece Macaristan'ın Peç, Almanya'nın Essen ve Görlitz kentleri 2010 yılı için adaylıklarını belirttiler. AB üyesi olmayan ülkeler arasında başvuruda bulunan diğer adaylar ise, Ukrayna'dan Kiev ve Türkiye'den İstanbul. Adaylar arasından seçim 2006 Mart sonunda yapılacak... (İstanbul Valiliği sanal sayfasından)

4 Elementin Kenti
İstanbul, yüz binlerce yıllık tarihinde, üç büyük imparatorluğun başkenti, üç semavi dinin, birçok medeniyetin buluşma noktası ve en önemlisi çağlar boyunca birlikte yaşam kültürünün hayat bulduğu bir kent. Biz de yaşamın sırlarını simgeleyen 4 elementi bu kentin özellikleriyle birleştirdik ve projeleri Toprak, Hava, Su ve Ateş elementleriyle temsil ettik. Dedik ki: İstanbul, '4 Elementin Kenti' başlıklı dosyasıyla, kendi gerçeğini görerek dünyayla bütünleşsin. Kendisini çağlar ötesine taşıyacak yeni kültürel projelere imza atarken İstanbul’un adı toprak, hava, su ve ateş kadar vazgeçilmez olsun... (İstanbul Valiliği sanal sayfasından)

Yazının başında da belirttiğim gibi, bu konu Yunanistan > tarafından öne sürülen bir proje ve farklılaşarak, içeriği geliştirilerek bu günlere gelen ulusal-uluslar arası paylaşım boyutu olan, barışçıl bir yaklaşım sergileyen, sıfat(?) kazandıran bir proje...

Uluslar arasından önce bu yaklaşımın ulusal kazanım anlamında hangi beklentileri tetiklediğine bir bakalım!


Eğer...

İstanbul, Avrupa Kültür Başkenti olursa; İstanbul’un adı, 2006 yılından itibaren tüm dünyada kültür ve sanatla anılacak, Avrupa Birliği'ne adaylık sürecinde, Türkiye'nin sembolü İstanbul'un, aslında, Avrupa kültürüyle yüzyıllardır karşılıklı etkileşim halinde olduğumuz projelerle ortaya konacak, Kültürel miras sürdürülebilir bir biçimde yönetilecek, kenti daha da bir çekim noktası haline getirecek.

İstanbul; kentsel dönüşüm, şehircilik, çevresel ve sosyal anlamda kalıcı kazanımlara kavuşacak, kültür varlıklarımızın korunacağı ve sergileneceği yeni müzeler kurulacak, tarihi binalar yenilenecek ve yeni işlev kazandırılarak halka açılacak, İstanbullular farklı sanat disiplinleriyle kucaklaşacak, genç ve yetenekli insanlar sanatsal yaratıcılıkla daha yakın bir ilişki kurma olanağına kavuşacak.

Genel olarak; iletişimden organizasyona, eğitimden tasarıma, yönetimden yaratıcılığa pek çok kişi için istihdam yaratılacak, kültür ve sanat projelerini izlemek için gelenler İstanbul'un kültürel zenginliğini, camilerini, kiliselerini, saraylarını, müzelerini de gezecek, kültür turizmi hareketlenecek, gelişecek, > İstanbul Avrupa Kültür Başkenti unvanıyla anıldığında, turizmde ki azami artış beraberinde gelir artışı da getirecek.

Avrupa Kültür Başkenti seçilmek; İstanbullular kentlerinin güzelliği(?) ve sahip olduğu değerleri keşfederken, böyle bir kentte yaşadıkları için gurur duyacaklar, Avrupa ve dünyanın çeşitli ülkelerinden pek çok kültür sanat insanı, yazılı ve görsel basın mensupları İstanbul'a gelecek, Avrupa ile kültürel ilişkilerin yanı sıra ekonomik ilişkilerin de geliştirilmesine katkıda bulunacak, bu çerçevede İstanbul'un tanıtımına ve marka haline gelmesine olumlu katkı sağlanacak.

Bu sinerjinin oluşması, yeni yapısal çalışmalarla, yöneten ve yönetilenler hep birlikte, el ele, bilgi ve deneyimlerini paylaşırken gelecek için kalıcı ve sürdürülebilir bir modelin de oluşmasını sağlayacak.

Evet, beklentiler genel hatları itibariyle bunlar.

Beklentilerin gerçekleşmesi, hedeflenenlerin yüksek bir başarı yüzdesi ile gerçekleşmesi mümkün mü?

The Economist'in hazırladığı dünya kentlerindeki yaşam kalitesi endeksinde (128 şehir arasında) İstanbul 104. sırada yer aldı.
06 Eylül 2007 Perşembe 00:07
İstanbul, geçen yılki 102. sıradaki yerinden iki sıra gerileyerek 104. sıraya düşmüş oldu.

Dünya kentlerinin değerlendirilmesi sırasında Economist araştırmacıları tarafından 5 ana kriter göz önünde tutuldu.

İSTİKRAR

SAĞLIK HİZMETLERİ

EĞİTİM HİZMETLERİ

KÜLTÜR

ÇEVRE+ALTYAPI

Bu kriterlerin sonuçlara yansıtılmasında ise farklı ağırlık puanları uygulandı.

Örneğin kentlerin istikrar açısından aldıkları puan sonucu yüzde 25 oranında etkilerken, sağlık hizmetlerinin puana etkisi yüzde 20, kültür ve çevre koşullarının etkisi yüzde 25, eğitim hizmetlerinin etkisi yüzde 10 ve altyapının etkisi de yüzde 20 oldu.

Bu değerlendirmeler ışığında dünyanın en ''yaşanılası'' kenti Kanada'daki Vancouver (Avrupa Kültür Başkenti listesinde yok, farkındayım kıtası farklı) oldu.

Geçen yılın da birincisi olan Vancouver'ı, yine geçen yıl da aynı sırada yer alan Avustralya'nın Melbourne (Kıta farkı var) kenti izledi.

Söz konusu kentleri ilk iki sıraya taşıyan en belirgin özelliklerin düşük suç oranları, çok az olan istikrarsızlık ve terör tehdidi ile iyi planlanmış altyapıları olduğu belirtildi.

Üçüncü sırada, geçen yılın da üçüncüsü olan Avusturya'nın başkenti Viyana( AKB'de, Avusturya Graz-Linz ile listede), 4. sırada geçen yıl da aynı sırada yer alan Avustralya'nın Perth kenti ve 5. sırada da Kanada'nın Toronto kenti yer aldı.

6. Sırada Avustralya'nın Adelaide kenti, 7. sırada Finlandiya'nın başkenti Helsinki, 8. sırada Kanada'nın Calgary kenti, 9. sırada Danimarka'nın başkenti Kopenhag ve 10. sırada da Cenevre yer aldı.

Japonya'nın başkenti Tokyo 15., Fransa'nın başkenti Paris 24., Hollanda'nın başkenti Amsterdam 25., İrlanda'nın başkenti Dublin 50. sırada yer alabildi.

İngiltere'den sadece Manchester kenti 48. sıradan endekse girerken, başkent Londra'ya ise bu yılki sıralamada hiç yer verilmedi. Roma'nın 59. olduğu listede, Atina 61., Rusya'nın başkenti Moskova 73., Romanya'nın başkenti Bükreş ise 86. sıraya oturdu.

104. sıradaki İstanbul'un ardından 105. sırada Cidde, 110. sırada Yeni Delhi, 116. sırada Endonezya'nın başkenti Cakarta, 120. sırada İran'ın başkenti Tahran yer aldı. Listenin son ve 128. sırasında ise Zimbabwe'nin başkenti Harare yer aldı. (AA)

Avrupa Kültür Başkenti sıfatına verilen önem, dünyada yaşanılası kent/ler sıfatına verilmiş olsa, bu amaçla yola çıkılsa, hedefe yaşayanların ortak katılımı sağlansa, uygarlık-kültür sadece İstanbul'a has değil tüm kentlere yansıdığı gibi, içlerinde> tüm dünyanın takdirini kazanması sebebiyle, belki de Dünya Kültür Başkenti sıfatını alabilirdi, yedi tepeli güzel kentimiz...


Sağlıklı Şehir/ Yaşanılası Şehir...

Dünya Sağlık Örgütü’nün son derece kapsamlı yaklaşımı bir rehber olarak kabul edilse de, yöresel veya yerel dinamiklerde dikkate alınarak yürütülecek planlı bir çalışmadan sonuç alınabilir mi?

Avrupa’da Sağlıklı Şehirler ile ilgili bir konferans yapılmıştı, kararlar alınmış ve uygulanacağına dair taahhütler de verilmişti.

Amaçlanan sağlıklı ve sürdürülebilen bir hayat alanı/ları yaratmaktı.

Avrupa’ da ki genel kabul, hedeflere ulaşmada şehir yönetimlerinin hayati bir rolü olduğunun altını çizerek dile getirmişlerdi. Bu sebeple katılımda en yüksek oran da yerel yönetimler ve kadrolarınındı.

Ulusal ve kurumsal bir programının, son derece gerekli aktörü/leri olarak da Sektörler ve bunlar arasında sağlık-eğitim-kültürel etkileşim v.s. için katılımın ve toplumun güçlendirilmesi de hedeflenerek planlanması öngörülmüştü.

Öncülüğün şehir yönetimlerinin temsilcileri tarafından yapılacağı, kadınlar, çocuklar ve erkeklerle birlikte hareket etmek suretiyle, şehirlerde sağlığın ve yaşam kalitesinin geliştirilmesi konusunda çalışmanın, birlikte çalışmanın önemi vurgulanmıştı.

Bölgesel ve küresel Herkes İçin Sağlık politikaları, Rio zirvesi Uluslar arası Nüfus ve Gelişme Konferansı ve Beijing Zirvesi aracılığı ile üzerinde anlaşmaya varılmış olan önerilerin, yerel düzeyde uygulanması konusunda taahhüt verilmiş ve uygulamaların denetime açık olduğu belirtilmişti.

1.Eşitlik, sağlık ve tüm alt yapı hizmetlerinde verilen bir taahhüt olmuş, toplumsal farklılıklara göre yaklaşımın, insana, insanlığa hakaret olduğu kabul edilmişti.

2. Sürdürülebilirlik, yoğun nüfusa sahip olan şehirler ve kentsel bölgeler çevresel, ekonomik, sosyal ve sağlıksal hedefleri birleştiren önemli politikaların uygulanması için sürdürülebilir gelişme prensiplerini belirleyerek, politika haline getirip, uygulamalarının takibi ve denetime açık olacağı söylenmişti. Sürdürülebilir gelişme eğitim sağlayan, altyapıyı geliştiren (ulaşım ve kamu hizmetleri dahil olmak üzere), ticareti destekleyen, istihdam olanakları yaratan (kadınlar ve erkekler için eşit), refahı geliştiren ve çevreyi koruyan politikaları birbiriyle ilişkileridir. Zayıfı korumaya, cinsiyet ve ırka ilişkin eşitliği desteklemeye ve tüm vatandaşlarımızın yaşam kalitesini yükseltmeye yönelik çevre için hassas ekolojik politikalar uygulayarak yerel düzeyde ve küresel bir temel üzerinde, çalışma yapılacağı da taahhüt edilmişti.

3. Sektörler Arası İşbirliği

Sağlık en etkin şekilde, çok sayıda sektörde yer alan kurumların bir arada çalıştığı ve birbirinden bir şeyler öğrendiği zaman gelişir. Sağlık herkesin işidir. Erkeklerin, kadınların, çocukların ve tüm toplulukların özel ihtiyaçları da dahil olmak üzere şehrimizin geleceğinde pay sahibi olan herkesi sağlık potansiyelini ortaya çıkarmak için politik desteğimizi

vereceğimizi taahhüt ediyoruz, denmişti.

Belediye yönetiminin her bir bölümü sağlık gündeminin geliştirilmesinde önemli bir rol oynayabilir ve sürdürülebilir gelişmeyi sağlayabilir, denmişti.

4. Dayanışma

Eşitsizliğin azaltılması, birlikteliğin güçlendirilmesi ve dünyanın diğer bölümleri ile ilişkilerin geliştirilmesi için daha güçlü bir kolektif çaba gereklidir. Herkes için sağlık küresel bir taleptir ve bizler Sağlıklı Şehirleri dünya barışına katkıda bulunarak küresel bir hareket haline getirmekteki rolümüzü oynamak konusunda kararlıyız. Şehirler ve bölgeler arasında uluslar arası dayanışmanın sağlanması, karşılıklı destek ve kaynakların, bilginin, enformasyonun ve deneyimin paylaşılması konusunda politik taahhüdümüzü bildiriyoruz, denmişti.

İlaveten; Değişim için gereken ön koşulları yaratacağız ve şehirlerimizi ağların yanı sıra liderlik ve yetkilendirme yoluyla; değişim amaçlı ortaklıklar ve altyapılar kurmaları sağlık ve sürdürülebilir gelişme için entegre planlama yapıları için teşvik edeceğiz, denmişti.

Herkes için sağlık, denmişti.

Yaklaşımda bunlar bulunmuyor ise sağlıktan, kişi sağlığından, kent > sağlığından bahsetmek pek mümkün görünmüyor...

Bireylerin, yaşadığı kentlerin sağlıklı olmadığının emareleri, gazete ve/veya medya da günlük olarak takip edilebilirken, sadece ismen, sıfat, unvan olarak alınacak bir yeni namın > bir bedel karşılığı alındığı gelenler tarafından kolaylıkla anlaşılacaktır.

Bu biraz da “Kayserili uyanık tüccarın eşeği boyayıp satmasına” benzer bir durumdur yani...

Bu tarz, yeni bir kimliğin oluşumunda, bireylerin, bireylerin yaşadığı kentlerin, sağlıklı, yaşanılası alanlar harici olduğu ortada net iken, sağlıksız bir uygarlıkla, kültüre olan yaklaşımdaki sağlık zaten tartışılır olacaktır.

Sonuç olarak; Avrupa (aslında bu Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bir faaliyetidir, biz kerhen ilave edilenlerdeniz) uygulama olarak, yaklaşımındaki tutarsızlıkla bizim bir aralar çok sık başvurduğumuz bir yöntemi benimsetmeye çalışır haldedir.

Nedir O..?

Basın mensubu olmadığı halde “Sarı basın kartı” sahipleri, Diplomat olmadığı halde “Diplomatik-Kırmızı Pasaport” sahipleri, Bürokrat veya önemi devlete hizmet etmiş olmak kaynaklı değilken “yeşil pasaport” sahipleri, olması gibi, İstanbul’umuzda Avrupa Kültür Başkenti sıfatı/İsim sahibi olacak/oldu.

Ne diyelim, hayırlı olsun...

Saygılarımla
 
Toplam blog
: 72
: 1708
Kayıt tarihi
: 09.08.07
 
 

"Beklentiler denizinde boğulmaktansa, gerçekler ve gerçekleşenler nehrinde yıkanarak arınmayı tercih..