Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '08

 
Kategori
Güncel
 

Uyku ölümün kardeşidir…

Uyku ölümün kardeşidir…
 

Uyku Ölümün Kardeşidir…( ve yavaş, yavaş yok olmanın )


Bir zamanlar dünyaya; aklıyla, zekâsıyla meydan okumuş, kıt kanat teknolojisiyle imar ettiği, eserleri hala taş gibi dünyanın her yerinde dimdik kalan, hey gidi Osmanlının torunları… Nasıl bir gaflet mili çekmişler ki gözlerinize görmez olmuşsunuz, nasıl bir ninnidir ki bu ana kucağından daha rahat uyursunuz, nasıl girmişler ki çocuk kanlarınıza hala büyümemiş oyunda hala oyuncaklarla oynamaktasınız…

Gelmişi, geçmişi ve çocuklarımızın geleceklerini savsaklamaktasınız.

Ah! Ne yazık bu günün çocukları bizlerin kulaklarını lanetle çınlatırken, kaç göbek önceki dedelerini özler olacaklar… Gerçi bu gidişle, bu uykuyla onları da unutturacaklar, bir zamanlar eteklerimizi korkuyla öpüp, karşımızda diz çöktürdüklerimiz…


Uyanmanız için sizlere bir Osmanlı tokadı lazım gerek…

Silkelensin toprak, silkelensin kutsal kabirlerden Atalarım

Yoksa bizlere kaldıysa halimiz ızdırab, halimiz vahim, halimiz harap uyumakta ve uyutulmaktayız…

Şöyle uyku çeşitlerimizin ufak, ufak masaya yatıralım ve vuralım hakiki neşteri, görelim bakalım gözden uyku semesi kaçırdıklarımızı deşilen konularda nasibimize ne çıkacak…

Gerçekler…

Senelerdir on binlerce şehit veriyoruz ve hala vermekteyiz. Vatanı parçalamak isteyenler ise tüm “ Milletle” dalga geçercesine meclise kadar girebiliyor, bir katile “sayın” diyerek, hatta överek taze fidanlarımızın kemiklerini yattıkları yerde sızlatıp, analarınsa ciğerlerini yakıyorlar. Dış kuvvetlerini oyunlarına alet olup “ halk “ kavramının ne olduğunu öğrenemeden, Kürsülerde bangır, bangır bağırarak, bu toprağın insanları kendi milletim dedikleri kitlenin beyinlerine nifak tohumları saçıp, onların üzerlerinden senaryolar yazıp ezilmişlik naraları atıyorlar…

Tam Milletim uyanacak, birlik, beraberlik, dirlik olacak derken, hemen koca karı fısıltıları, mahalle kavgaları birden devreye giriyor…

“ Heyyy! Din ve Cumhuriyet elden gidiyor” Ankara yolları tutuluyor pankartlar, bayraklar, meydanlara geriliyor, geriliyor ve kaos…

Uyu Milletim ninniiii, siz bilmezsinizi bu toprağa her daim kurban gerekli…

Ardından…

Çocuklar, gençler, yaşlılar zalim eller tarafından para uğruna şiddet, cinayet, her türlü mafya, uyuşturucu, taciz, fuhuş, alkol, kumar yarışları devletin güvenli olması gereken kurumlarda, köprü altlarında, çöplerde vicdansızca hiç ediliyor… Kimi soyunuyor, kimi soyuluyor, kimi aç kim zevki sefa sürüyor. Bir vatandaş haber yapıyor, kameraya filme çekiyor.

Birden bir sıçrama Milletimde, tam uyanacak anında her türlü masalların cambazları devreye giriyor…

“ Heyyy! Nerde devlet nerde Millet veya darbe “ha babam de baba seçmenler, seçimler mitingler peşin sıra geliyor ve hiç edilen milyon dolarlık bütçe…

Uyu Milletim ninniii, siz bilmezsiniz Vatan elden gidiyordu yapmamız gerekti…

Sonrasında…

Faizi ödenemeyecek kadar borçlar alınıyor, topraklar satılıyor, fabrikalar, kepekler kapatılıyor, krediler, kartlar, taksitler vampir gibi kan emiyor, aşiretler ser sefil köylünün sırtında geziyor, okullar, hastaneler, yollar, öğretmensiz, doktorsuz, mühendisler atanmadan harabeye dönüyor, köyler, tarlalar, tarım terk ediliyor, bankalar hortumlanıp hırsızlıklar çoğalıyor, intiharlar, asmalar, kesmeler, depresyon, stres başları ağrıtıyor…

Tekrar Milletimde kabus biraz kıpırdanma tam uyanacak gibi oluyoruz…

Fırsat kollayan dış kuvvetin atmacaları sessiz çığlıklarıyla anında devreye giriyor…

Büyüklerden biri ölüyor, üşütüyor, öksürüyor tıksırıyor haydiii birden bire enflasyon dolar, euro, altın inip çıkarken bir anda zirveye fırlıyor. Borçlar katlanıp, yokluk işsizlik ve iflas bayrakları çekiliyor ve uzayan kuyruklarda açlık ve ölen yaşlılarımız..

Uyu Milletim, ninni siz bilmezsiniz nasipten öte olmaz rızkınıza bu kadar gerekti…

Ve…

Özenti günler çoğaltılıp örfler adetler gelenekler unutturuluyor, özgür gençlik adına sevgi saygı, aile kavramı yok ediliyor

Ormanlar yanıyor, hayvanların nesli tüketiliyor. Denizler, göller, gökyüzü zehirli atıklarla kirletiliyor, tarihi eserler harabeye dönüyor, aşırı hız, yok eden hırs sürekli değişim doyumsuzlukları arttırıyor. Ekol, moda, trent, hormonlu kanser saçan yiyecekler, diyetler, ilaçlar özellikle yerli malları vitrinde çürütülüyor. Ucuz Çin furyası karınca gibi çalışıp çöp üstüne çöp üretiyor iğrenç kokular ozon tabakası, buz dağları, kazalar ölümler depremler çoğalıyor…

Evet diyoruz evet Millette rüya gibi seyrediyor galiba şimdi uyanacak derken…

Evlerimizin içinde başköşeye koyduğumuz ve gözlerimizi ayıramadığımız Felaket telalarlı devreye giriyor… Arz talebi karşılayan kene, kaz gribi tahripler, Bugün şu şura da adamı 40 yerinden bıçakladı, ceset torbaları hazırlandı, bizzat gösterip şöyle şu oyunla şu kurguyla soydular kızımı kaçırıp, eşimi çaldılar, bedava mallar, top ve hop starlar da büyük finaller, Şu onunla, dünde bununla şura da yakalandı taze ve kelepir yerinden, en sıcak canınızı acıtacak haberler ve daha, dehaları devreye giriyor… Kıyamete az kala hala parsayı kapma telaşı…

Uyu Milletim ninni, boş verrr vur patlasın çal oynasın öyle ya da böyle nasılsa hayat devam ediyor…

Son…

Bu gidişle hiçte iyiye gitmiyor…

Yabancı azınlıklar, provokatörler aramıza sızıp çoğunluğun ezilmesine, devletimizin yıpranmasına, ilerlemenin ve yavaşlamasına sebep oluyor…

Koltuk sevdası, makam kavgası yüzünden kararları, kurallar laçkalaştırılıp adalet gecikiyor

Enflasyon, izinsizlik, üniversiteli işsizler, göçler bereketli torağımı çorak hale getiriyor

Benliğimizi unutturup, DNA kavgalarına sebep oluyorlar, sevgiyi güzel ahlakı merhameti vicdanlarımızda para hırsına dönüştürüyorlar…

Ekranlarda bir iyiliği övüp binin görmezden gelerek bir kötülüğü bin bir haber yaparak insanları psikolojiden çökertiyorlar, evden çıkamaz, araba kullanmaz ve umutsuzluktan iş yapamaz hale getiriliyoruz ve tembelleşiyoruz halkça..

Ey! Adaletiyle, Ahlakıyla Değerleriyle, İlimi, Kültürüyle ile bir zamanlar dünyaya nam salmış Osmanlının ve Cumhuriyetin torunları, bu konular gerçek neşterlerin altında ne yazık ki şimdilik masada kaldı…

Suçlu ne Devlette ne sistemde…

Suç kesintisiz uyuyan, isteyip de çalışmayan, mücadeleden uzak, kolayı seçip hayatı dalgaya vuran, ciddiyetten uzak hülyalarla uykuya dalan ve sadece bugün için yaşayan bizlerin…

Uyanın artık uyanın ve çalışın azimle, inançla helalinden şevkle çalışın…

Dünya ekonomisini elinde tutan ufak tefek Çinlileri yüz misli katlayacak zekâya, boya, kalıba ve inanç gücüne sahipsiniz miskinlikten ve oyunlardan kurtulursanız yarına çok güçlü ve çok güzel bir Türkiye bırakacaksınız…

Unutmayın nasip uyuyanın değil çalışanın kapısına gelir…

Uyanın sabah oldu, kargalar yemeklerin yedi ölüler yıkanıp çoktan yerlerine kondu…

Haddim olmayarak sesleniyorum

Uyanın hadi; çocuklar yoksa açlıktan ölecek…

Saygılarımla

Esra Kaya

 
Toplam blog
: 21
: 615
Kayıt tarihi
: 04.02.08
 
 

sessiz..ada..esra kaya(Şiir düştü)1971 Sivas doğumlu üç çiçeğin annesiyim...Sağı, solu iki kolum far..