Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '07

 
Kategori
Blog
 

Uzaktaki yürekler

Uzaktaki yürekler
 

“Yazmak hep bir tutkuydu benim için!” denilir ya, bende hiçbir zaman tutku olmadı. Hoş, tutkuların sarıp sarmaladığı bir insan da olmadım sanırım bu güne kadar…Hatta yazdığımın bile farkında değildim; meğerse yazıyormuşum bir şeyler … Küçükken hediye olarak hazırladığım anneler günü ya da yaş günü yazıları hala çekmecenin içinde duruyorlar. Kendimce şiirler yazmışım . Özellikle Yerli Malı Haftası’nda elma ve portakal üzerine yazdığım çok dokunaklı (!) şiirlerime bile rastladım. Renk renk kalemlerle kenar süsleri yapmışım ve çiçeklerle bezemişim… Ortaokul yıllarımda iki tane öykü yazmıştım tam da Kemalettin Tuğcu kıvamında. Samanlı kağıtlara, mavi tükenmez kalemle yazılmış trajikomik sanat eserlerim! İyinin, çok iyi, kötünün de abartılı kötü olduğu karakterlerle dolu … Onları da ara sıra okuyup, gülüyorum yazdıklarıma. Bir ara burada da yayınlayayım da siz de gülün biraz…

Blog yazmak, içimden geçenleri bir şekilde yazıya dökmek anlamına geliyor benim için… Bazen bir olay karşısında hissettiğim duygularımı, bazen de düşündüklerimi anlatmaya çalışıyorum dilim döndüğünce; yüreğimin en açık haliyle… Sanki karşımdakine anlatır gibi, olanı biteni…Bazen düşünüyorum da, aslında , çevremde beni tanıdığını zanneden bir çok insandan daha fazla şey biliyor, burada yazdıklarımı okuyanlar. Kendimle ilgili biriktirdiklerimi sakladığım yamalı bohçamı sanki alıp döküvermişim gibi ortalığa …Hani şöyle baştan sona incelediğimde, ailem, sevgilim, işim, yolculuklarım, sevdiğim filmler, müzikler, gel-git ruh hallerim, sevinçlerim, hüzünlerim… O kadar çok şey anlatmışım ki; bazen şaşırtıcı gelse bile , bir o kadar da hoşuma gidiyor. Çünkü onlar “ben”im ve onlar benim! Yaşantımda benim için özel olan bir çok “an”ı burada paylaşmaktayım, paylaşacağım da…

Bir yandan bir şeyler yazmaya çalışırken, buradaki diğer blogları okumaya başladım elbette eş zamanlı olarak. Sonra…Sonra hepimizde olduğu gibi, bazılarını kendime daha yakın hissetmeye başladım. Blog habercilerimin sayısı gün geçtikçe arttı.Yazdıklarını okuduğumda “Ben de aynı böyle hissediyorum!” dediğim türde, yeri gelip beni şaşırtan, su gibi akan , sıcak bir yaz günündeki ağaç gölgesi gibi rahatlatan yazılardı bunlar…Okudukça , “Bir sonraki yazısı nasıl olacak acaba?” diye merakla beklediğim… Okudukça güldüğüm, ağladığım;bir daha, bir daha okumak istediğim, beni içine çekiveren ; bir çoğumuzda olduğu gibi…

Zaman geçtikçe, hoşuma giden yazıları yazanları merak etmeye başladım. Mesajlaşmaların ardından, telefon numaraları alındı verildi. Mail adresleri izledi onu. Yeri geldi sürpriz telefonlar açıldı sevgi dolu… Bir zaman sonra bir de baktım ki , daha önce yazılarından takip ettiğim insanları, yaşamıma dahil etmeye başladım teker teker…Ben de onların yaşamlarında bir yer edindim kendime, sıcacık, kuytu bir yürek köşesinde. Yazdıklarından tanışık olduğum, kamera ya da fotoğraflar dışında yüzlerini görmediğim, ama yumuşacık seslerinin titreşimlerini bildiğim, gördüğümde sımsıkı kucaklamak istediğim dostlarım oldu. Her birisiyle tanışmaya can attığım dostlarım… Birbirimizin her yaşadığından haberimiz vardı, iyi ve kötü günde. Hep birbirimizin yanında olduk; olacağız da!

Tüm bunların dışında, aslına bakarsanız “Milliyet Blog Ailesi” tanımlaması da hiç de yersiz değil. Çünkü hepimiz , birbirimizle ilgili olarak, kimin bebeği olduğunu, kimin bir yakınını geçmişte ya da yakında kaybettiğini, kimin sevdiğinden ayrıldığını, kimin hasta olduğunu, kimin ne iş yaptığını ya da yapamadığını, hangi filmi izlediğini ya da ne tür müzik dinlediğini , hayallerini, beklentilerini, ümitsizliklerini biliyoruz. Hayata dair, hayatın tam da içinden geçen yazılar yazılıyor çünkü burada . Her ailede olduğu gibi, yeri geliyor fikir uyuşmazlıkları, tartışmalar, kırgınlıklar, öfke nöbetleri de oluyor elbette… Bazı kardeşler iyi anlaşıyor, bazıları didişip duruyor. Sinirliler, her şeyi çok ciddiye alanlar, uyumlular, aklı beş karış havada olanlar, etliye sütlüye karışmayanlar, kendi halinde olanlar, ailenin neşe kaynağı olan matraklar… Ama gene de yeri geldiğinde, herkes tek yürek olup , sesini duyurup, varlığını hissettiriyor bir şekilde.

Aile planlamasında fena halde başarısız olmuş çok çocuklu bir aile bizimkisi. Gerçek yaşamdan en belirgin farkı ise, burada kendi ömrümüzü kendimizin biçebilmesi sanıyorum. İstediğimiz sürece bu ailenin bir ferdi olarak yolumuza devam edeceğiz. Belki de aile olmanın anlamı budur. Zor veya mutlu günlerde bir arada olmak, onun dışında da her telden çalmak. Bence çok seslilik, çok renklilik her zaman için zenginlik getirir, bizim ailemizde olduğu gibi… Güzel yürekli, kocaman bir aile….

10 yaşındayken bir Yerli Malı Haftası’nda yazmış olduğum facia şiirimle sözlerime şimdilik son veriyorum. Gülümsemeye çok ihtiyacım var çünkü…Yaşamınızdan sevgi ve gülümseme eksik olmasın.

Al al yanaklarım

Yeşil yapraklarım var

Ortada çekirdeğim

Amasya elmasıyım

Beni yersen kan yapar

Yemişlerin hasıyım

Tatlı bir kokum vardır

Amasya elmasıyım



NOT: Bu yazı, burada tanıdığım ve gelecekte tanıyacağım bütün dostlar içindi...

 
Toplam blog
: 78
: 1658
Kayıt tarihi
: 04.10.06
 
 

30 yıldır Antalya'da yaşıyorum. Akdeniz Üniv. Tıp Fakültesi mezunuyum. "Tıbbiyeden her şey çıkar, ar..