Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '11

 
Kategori
Seçim
 

Vaadler ve seçimler

Vaadler ve seçimler
 

Parti Liderleri


Partiler arası rekabet başladı. 

CHP fakir ailelere 600 lira vereceğini söylüyor. Nerdeyse tüm televizyon kanallarında bunu reklam ediyor. Ayrıca açıklamalarında bu miktarın, duruma göre 1200 liraya kadar çıkacağını da anlatıyor. 

Ben emekliyim ve henüz bu kadar para alamıyorum. Biri bana bedavadan 1200 lira verseydi, vallahi kolumu bile kıpırdatmazdım! Zaten çalışmayı pek sevmiyorum! 

Bir markette kasiyerlik yapsam verecekleri en fazla 600 lira. Üstelik sabah dokuzdan akşam 22 ye kadar çalışmak zorundasın. Kemal bey, bunu ve daha fazlasını otururken verecekse, niye boş yere tatlı canımı üzeyim ki? Gider kahvede okey oynarım. 

Peki, CHP'nin bol keseden attığı bu seçim arefesinde MHP sessiz mi kalacaktı? Vatandaşa hiç bir vaatte bulunmayacak mıydı? Böyle şey olur muydu? Tabi ki, olmazdı. 

O da her fakir ailenin eline bir hilâl kart veriyor. Kartı kapan alışveriş için çarşıya dalıyor. Ekmek alıyor, makarna alıyor, kömür alıyor, giyim kuşam alıyor. Hilâlin kutsiyetinden olsa gerek, mübarek bir türlü bitmek bilmiyor. Sanki içindeki miktar harcadıkça artıyor. 

Yalnız, CHP'nin verdiği nakit parayla hilâl kart arasında çok önemli bir fark var. Malûm para her yerde harcanabilir. İstediğin mekana, istediğin alışveriş merkezine gider, istediğin mağzadan alışveriş yapabilirsin. 

Hilâl kartla öyle aklına gelen her yerde harcama yapamıyorsun. Alışveriş edeceğin yer ve aldığın ürün milli olacak! Dışarıdan ithalat yoluyla gelmiş olmayacak. Yalnız burada bir problem var. Gıdadan giyime, elektronikten mekanik aygıtlara kadar yerli olarak imal edilen her ürünün içinde az ya da çok yabancı madde veya parça bulunur. 

Meselâ, yediğimiz ekmeğin mayası yahut mayanın ana maddesi, elektronik ve mekanik cihazların parçaları, giydiğimiz elbisenin kumaşı ya da onu diken makina yabancı mamülü olabilir. İşte bu hususlarda nasıl bir yol izleneceği hakkında malumat bulunmuyor. Ham maddenin veya üretimde kullanılan parçaların yüzdesine mi bakılacak, yoksa ürünün nihai imalatçısı mı esas alınacak bilinmiyor. Sayın Bahçeli konuşmasında, hilâl kartla yerli malı alacağımızı söylüyor ama "yerliden kasıt nedir" orasını açıklamıyor. Ya da ben duymadım. 

İki muhalefet partisi, seçim öncesinde böyle bir rekabete girmiş olmalarına rağmen Ak Parti'nin, vatandaşa yönelik benzer bir vaadi bulunmuyor. Bedava paranın ve para yüklü hilâl kartın oylarını etkileyebileceğini düşünmüyor olmalı ki, bir karşı atak geliştirmiyor. 

Kılıçtaroğlu ve Bahçeli'nin bu çıkışları bana, Demirel'in iki anahtar vaadini hatırlattı. İktidara geldiğinde herkesin iki anahtarı olacaktı. Vatandaş bunlardan biriyle evinin, diğeriyle arabasının kapısını açacaktı. Demirel iktidara geldi ama bunlara sahip olmayanlar arabaya ve eve kavuşamadı. (1) 

Gördüğüm kadarıyla Sn. Bahçeli temkinli davranıyor ve iktidara geldiğinde yapacaklarını sınırlı tutuyor. Öyle ya, sözde biraz mantık olmalı. Hepten vitesten atmamalı. En sıradan vatandaş bile, bu ülkede neyin ne kadar gerçekleşebileceğini hisseder. O zaman çizmeyi aşmamalı, sözün sınırlarını bilmeli. 

Kemal Bey'e gelince o, freni patlamış hafriyat kamyonu gibi başaşağı kaptırmış gidiyor. Ne durak, ışık, ne viraj, ne trafik levhası dinlemiyor. 12 Haziran'daki U dönüşüne gelene kadar da böyle devam edeceğe benziyor. 

Vaadler, ihtiyacı olanlara 600 lira vermekle bitmiyor. Kesintisiz sürüyor. Bir taraftan bedelli askerlik kanun teklifi hazırlıyor. Fakat, fakirlerden bedel almıyor. Diğer taraftan askerliği önce dokuz, sonra altı aya indiriyor. Bununla da kalmıyor, üniversitelilere yaz tatillerinde, diğerlerine de 18 yaşında askerlik yapma kolaylığı getiriyor. 

Bedelli askerlikten kazanacağı parayla da öğrencilere yurt yapıyor. Tabi tüm vaadler bunlardan ibaret değil: "AKP yandaşlarını zenginleştiriyor, biz öyle yapmayacağız. Yolsuzluğu bitireceğiz, mazotu ucuzlatacağız, başörtüsünü halledeceğiz, emekliye yüksek maaş vereceğiz" misüllü sözlerle, yanlış gittiğini düşündüğü her icraata değiniyor ve tüm problemleri bir çırpıda çözüyor. 

Ancak bana göre, vaadler arasında iki tanesi ciddi önem arzediyor. Askerlik ve yurt söylemiyle genç, 600 lira vaadiyle de fakir fukara seçmenin gönlünü fethetmeyi amaçlıyor. Ülkenin beyaz kesimi zaten CHP sempatizanı olduğuna göre, artık iktidar yürüyüşünün önünde bir engel kalmıyor. 

Eh, her siyasi parti sepetindekileri yavaş yavaş ortaya döküyor. Millet te pazar yerindeki tezgâhlara bakar gibi, hepsine tek tek bakıyor. Geri dönüşünde domatesi, biberi hangi tezgâhtan alacağına karar verdiği gibi yapacak Tezgâhını beğendiği partiye reyini atacak. 

Biz ise oturup, 12 Haziran akşamını bekleyeceğiz. Bakalım vatandaş, bu vaadlere mi, gerçeklere mi inanacak göreceğiz. 

(1) "İki anahtar sözü"ünün, 1991 seçimleri sonrasında kurulan DYP-SHP hükümetinde devlet bakanı olan Çiller tarafından veya seçim öncesinde Demirel tarafından söylendiği şeklinde farklı ifadeler var. "Bana beşyüz gün verin, kim ne veriyorsa ben beş fazlasını veririm!" diyen kesin Demireldi ama "iki anahtarın" mucidi hangisiydi doğrusu bilemedim. 

Resim: kamudanhaberler.com 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..