Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Vahşi cinayetleri kimse "töre" ambalajına sarmasın artık...

Vahşi cinayetleri kimse "töre" ambalajına sarmasın artık...
 

Toplum iyi, güzel, faydalı hareketleri örnek alır. Cinayetlere "töre" kılıfı geçirmek, şeytanca bir buluş olsa gerek...


Toplum hayatımızı etkileyen belli başlı bazı ögeler vardır. Çevre baskısından yasalara kadar genişleyen yelpaze içinde, bizi en çok etkileyen ögeler, aldığımız kültüre göre değişir. 

Globalleşen dünyada tercih edilecek ortak nokta, elbette evrensel geçerliliği olan emir ve yasaklar olmalıdır.

Bir insana yakışan bütün olumlu tavır ve hareketlerin, yeni yetişen nesiller üzerinde katkı sağlaması, herkes tarafından kabul edilebilir bir durumdur. 

Nitekim uluslar arası camiada yasalar, çok ufak tefek yerellik taşıyan özellikleri dışında neredeyse aynı kalıptan çıkmışcasına benzerlikler göstermektedir. 

Demokratik toplumlar, ister istemez bireylerin hak ve görevleri konusunda ortak bir noktaya doğru yaklaşmaktadırlar. 

***** 

Son yıllarda ülkemizde çok tartışılan Avrupa Birliği’ne girilip girilmeme meselesi en çok, farklı inanca sahip bir toplum olarak, o topluluk içinde karşılaşacağımız yükümlülüklerin bizim dokumuzla bağdaşıp bağdaşamayacağı yönüyle ele alınmıştı. 

İlerleyen süreçte gördük ki, biz bu topluluğa katılmasak bile onların sahip olduğı birtakım yasal, sosyal ve kültürel haklara her halükârda sahip olmak zorundayız. 

Gelişen durumlarda insan onuruna yaraşır bir hayat sürmemiz için belli normlara ayak uydurmamız şart. 

Bunu yaparken nelerden, nasıl taviz vereceğimiz konusunda da elbette kendi içimizde tartışmalar yaşamıyor değiliz. 

Özellikle İslâm inançlarıyla hıristiyan kültürünün hakim olduğu bir ortamda bazı çatışmaların olacağı endişesi, hem bizim tarafta hem de karşı tarafta sık sık dillendiriliyor. 

Düşünce, din ve vicdan özgürlüğünün uygulandığı gerçek bir demokraside, ben kendi adıma böyle bir çatışmanın olmayacağı kanaatindeyim. 

İnsanların dini inançları ve buna bağlı ibadet ve uygulamaları, dini çerçevede de başkalarına zarar vermemekle sınırlıdır.

Hiçbir dini kural, bir başka insana zarar veremez, vermesi de düşünülemez. 

İnsan ve toplum hayatında içiçe geçmiş, âdetler, gelenek ve göreneklerle, dinî kuralların birbirinden iyi ayırdedilmesi gerekir.

Toplumu ve bireyleri, neredeyse yazılı kurallardan daha çok etkileyen ve alışkanlık haline gelince de değiştirilmesi çok zor olan bu tür eylemlerin, artık günümüz şartlarında daha iyi tahlil edilmesi ve buna göre de önlemler alınması gerekir. 

Âdet, gelenek ve görenek olarak adlandırdığımız, yüzyıllar boyu nesilden nesile geçerek, toplumda sağlam bir bağ, ortak bir ruh meydana getiren sosyal değerlerin ortak noktası, o toplumun kültürüne kattığı artılarla ölçülür. 

Kötünün örnek alınması mümkün olmadığı gibi, insana acı çektiren  hiç bir kötülüğe, hangi dönemde ortaya çıkmış olursa olsun, yanlış ve zararlı hiçbir davranışa örf ve anane bağlamında bir değer yüklemek de mümkün değildir. 

Ülkemizde çok sık rastlanan “aile cinayetleri”nin,  “töre” adının arkasına sığınılarak devam ettirilmek istenen insanlık dışı bir davranıştan başka bir şey olmadığını bilmeliyiz. 

Örf ve âdetler, elbette bir toplumda büyüklerin davranışlarını görerek yetişen yeni nesillerin de aynı şeyleri tekrarlamasıyla oluşur.

Bu anlamda “töre”yi de yazısız bir ahlâk kuralı sayabiliriz. Ancak toplumu yönlendirmeye yönelik hiçbir kural, ahlâksızlığı ve suç teşkil edecek unsurları bünyesinde barındıramaz.   

İnsan düşüncesiyle de çelişen akıl ve mantık dışı uygulamaların, “töre” adıyla meşrulaştırılması gibi bir yöntem, belki kendisine bir savunma mekanizması arayan faillerin dayanağı ve sığınağı olabilir ama, ne diğer insanlar, ne toplum, ne yasalar ve ne de resmi kurum ve kuruluşlar tarafından benimsenemezler. 

Bu durumda bilerek, isteyerek ve planlanarak, yani ceza kanunumuzda taammüden adam öldürmek suçunun tarifine uygun olarak işlenen bir cinayetin ardında gazetelerde “töre cinayeti” ifadesinin kullanılmasını çok yanlış bulduğumu ifade etmek istiyorum ve bunu şiddetle kınıyorum. 

Yurdumuzun belli bölgelerinde yıllardan beri devam eden, 21. yüzyılın şartları karşısında bile varlığını ısrarla sürdüren bu cinayet mekanizmasını, o yörelerde muhafazakâr dindarların da çok olmasıyla bağlantı kurarak, neredeyse İslâm inancından kaynaklandığı gibi bir yanlışa düşen veya iftira atmaya yeltenenler iyi bilmelidirler ki, bırakın İslâmı, hiçbir dinin özünde, insan öldürmeyi meşru kılacak bir anlayış yoktur, olamaz da... 

Tamamen cehaletten, düşünmemekten, aklı ve mantığı çalıştırmamaktan, körü körüne başkalarının telkinine bağlı kalmaktan kaynaklanan bu korkunç yanlışın düzeltilmesi ve bir an önce hayatımızdan çıkarılması için, başta Basın-Medya olmak üzere hepimizin elbirliğiyle gayret göstermesi gerekmektedir. 

Yoksa uzun yıllar işlenen bu tür cinayetler devam eder, biz hiçbir şekilde buna engel olamadığımız gibi, “töre” deyip o cinayetlerin işlenmesine bilfiil iştirak etmiş oluruz. 

Gözü dönmüş katilleri ve onlar azmettirenleri hâlâ “töre” ambalajına sarıp koruyacak mıyız, yoksa insanlık dışı bu vahşete hepimiz kendi çapımızda “dur” diyecek miyiz?

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..