Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '10

 
Kategori
Mizah
 

Vaka-i İmsakiye!

Vaka-i İmsakiye!
 

Tarih dersine ısınamıyordum. Hocaları sevimli olmasına karşın soğuk bir dersti benim için. Olayları, kahramanlarını, zamanını hep karıştırırdım!

“Ahmet; oğlum Kosova savaşını Abdülhamit’e yaptırmışsın! Sayende adam bir savaş kazandı!”

“Bir kıyak geçtim ona Hocam!”

“Tarihi de yanlış! 1388 yazmışsın. 89 olacaktı!”

“Tüh! Bir seneyle kaybettik desene Hocam!”

“Bir seneyi kaybettin Ahmet!”

Ben aslında Hocanın yazılıları okuduğunu da sanmıyordum! Ne kadar cevabı uzatırsam o kadar iyi not alacağımı sanıyordum. Hikâye gibi uzatırdım cevapları.

Sırada rahat durmadığım için ders boyu tahtada dururdum. Harita çizerdim. Osmanlının yükselme devri haritasını. Tabi orada da muzırlık yapardım. Karadeniz’e Fenerbahçe, Egeye Beşiktaş, Balkanlara bir Boşnak arkadaşın ismini yazardım. Hoca tahtaya bakmazdı herhalde ki arkadaşların gülmesine anlam veremezdi. Kaç kez Müdür kapıyı açmıştı.

“A, hocam kusura bakmayın, ben dersi boş zannettim de!”

Bütünleme sınavına bir de Beden Eğitimi dersinden kalmıştım. Beden kolaydı. Okulun çevresinde yarış yapacaktık, ilk beşe giren sınıfı geçiyordu. Olmasa beş tane şınav çeker sınıfı geçerdim!

Tarihe hiç çalışmadım. Diğer notlarım yüksek olduğu için kurul kararıyla sınıfı geçecektim!

Soru kâğıdını Hocanın elinden alırken göz göze geldik!

“Nasıl, çalıştın mı Ahmet?

“Hocam bütün yaz çalıştım!”

“İyi! Takıldığın yerlerde beni çağır!“

“Takılmam Hocam! İyiyim yani!”

Hocaya mı takılacaktım! Elimi sallasam ellisiydi!

Sorulardan biri vaka-i Hayriye olayıydı! Onu en sona bıraktım. Diğerlerine bir şeyler yazdım. Sayfanın ön yüzü doldu. Arka yüzüne yazacaktım bu olayı. Aklımda muzırlık vardı çünkü!

Ne yazdığım bugün bile aklımda!

1870 yılının sonbaharlı günlerinden biriydi. Antalya mutasarrıfı Hayri Paşa müzmin prostat hastalığı sebebiyle gecede en az üç beş kere def-i idrarda bulunmak üzere gözdesi Pakize Hatun’un sıcacık yanından kalkar helânın yolunu tutardı. Son seferinde ezan vakti olduğu için abdestini alır sabah namazını da eda ederdi.

Gene bir son seferde, tam yataktan kalkacağı sırada, yatağının içinde serada yetişmekte olan beyaz kabak gibi serilmiş Pakize Hatun’un soldan bir kesitini gördü!

Aklına abdesti boydan boya uzatmak geldi! Hem namaza hayırlı bir işle başlamış olacaktı! Her zaman aklına gelmiyordu doğrusu!

İşte kimi tarihçilerin Vaka-i Hayriye, kimi tarihçilerin vaka-i İmsakiye dedikleri olayın başlangıcı böyledir.

Sonuçta; dokuz ay on gün sonra nur topu gibi bir evladı dünyaya geldi Hayri Paşanın!

Şiir eleştirmeni olarak çok faydalı hizmetleri oldu Edebiyat dünyasına bu Vaka-i İmsakiyenin!

Bir şiirinde ne güzel anlatır bunu!

Gel yanıma benim. idik zorum derdi Pederim!

Sen gittin ya ardından feryadı figan ederim!

 
Toplam blog
: 1640
: 466
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

Doğum tarihim değişmedi ama çok şey değişti bu güne kadar. En başta, dede oluyorum! Evet; şaşırdı..