Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Kasım '09

 
Kategori
Anılar
 

Vay başıma gelenler (2)

Vay başıma gelenler (2)
 

"Kılavuzu Karga Olanın Burnu… Kurtulmazmış”

…..

Barış döndü bana; “Ya ben tanıyorum o aracın sahibini, biz onunla çok pavyonda yedik içtik. Çok ayıp etmiş, ben konuşurum onunla hallederiz senin işi, kaskodan yaptırsın arabanın masrafını. Sen gariban adamsın zaten ne kadar maaş alıyorsun ki? 270 liran cebinde kalsın.” O an Barış gözümde devleşti, Adeta benim kurtarıcım olmuştu. Ya dedim; gerçekten yapar mısın bu iyiliği?

- Tabi canım gidelim Ortaca’ya hallederiz.”

- Nasıl gidicez?

- Deniz abiden arabasını isteyelim, sen benzinini koyuver, hem akşamdan gideriz, rafting çilerin kamp yeri var yol üzerinde, bakarlar bize, yeriz, içeriz, uyuruz, sabahta gider senin işi hallederiz.

- Ya vermez arabasını, o adamın malı kıymetlidir.

- Merak etme ben alırım, verir bana.

Çalıştığım yer elektrik santrali, dağ başında. Rafting kamp yeri bizim santralin 30 km altında, bize en yakın bakkal Gürlek Köyünde orası da bize git gel 50 dakika. Gideceğimiz yerden Ortaca’ya ise günde bir kere giden bir araç var. Gidiş geliş 3 saat sürüyor. Onun saatine ise vardiyamız denk gelmiyor. Mecbur bi vasıta bulup gideceğiz. Kahramanım Barış’ta o sorunu çözmüş oldu.

Deniz abiden arabayı aldı, geldi. Yola çıktık. Rafting kamp yerine meğersem bizim o taraftan araçla gidilmiyormuş. Rafting yapanlar botları ile santralden yola çıkıyorlar kamp yerine kadar nehirden ilerliyorlar. Gittiğimiz bir yol var ama taşlık yol desen değil, keçi yolu desen değil yol desen o bile belli değil. Taşlık yol, altımızda 1980 model bi Renault 9, tangır tungur ilerliyoruz. Etrafıma bakıyorum, kazayla arabamız arıza yapsa o yolu ne kullanan var bizi bulabilsin, nede cep telefonumuz çekiyor bir yeri arayabilelim.

Raftingçi arkadaşlar karşıladı bizi, hoş sohbet, yedik içtik, kamp çadırlarından birinde geceyi geçirdik. Sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı edip yola koyulduk. Yolda benzinliğin birinde durduk. “20 liralık gaz yeterli olur.” Dedi Barış. Ya ben 270 liralık bir masraftan kurtulacağım, lafımı olur 30 liralık gaz aldım. Kahramanım Barış yine direksiyon başında, bende artık bu işten kurtulacağım heyecanı, aracın sahibini aradım, geldiğimizi söyledim, kendisiyle buluşma yerini tayin ettik. Beklerken fark ettim geldiğini, el salladım. Kahramanım da o yöne baktı ve kulağıma yaklaştı;

- Ben bu adamı tanımıyorum.

- Eee hani tanıyordun,

- Yok benim dediğim arkadaşımda da aynı araç var. Ben odur diye tahmin ettim.

- Ama ben sana sahibini de söylemiştim. Şu giyim mağazasının sahibi diye.

- Arkadaşın dükkanı sandım ben onu, yanlış aklımda kalmış.

Hay senin aklını diyeceğim, diyemedim. “Canın sağ olsun be Barış” demekle yetindim. O sırada aracın sahibi de yanımıza geldi. Kendisine de izah ettim. Bi yanlışlık oldu, kusura bakmayın, ben sizden bahsedince arkadaşımda arkadaş olduğunuzu ve uzun zamandır sizi görmediğini, bu olayında vesile olduğunu, ancak sizi görünce yanlış hatırladığını, parayı da maaşı alır almaz getireceğimi söyledim.

Tekrar iş yerine dönmek üzere yola koyulduk. Saat öğlen oldu, Kahramanlığını yapamamışta olsa kahramanım geçti direksiyonun başına, “Öğle oldu, sana bi poğaça ısmarlayayım” dedi. Yolda poğaçaları ve kolayı aldı. Poğaçamı yerken kendimce olayı değerlendirdim. Bana göre onunda bir suçu yoktu. Her insan hata yapabilirdi ve onun hatası bana ekstradan 30 liralık gaza mal olmuştu. Böylece bu kazanın maliyeti, çarptığım aracın arka sol sinyal grubu + motorumun sinyali + Deniz abinin arabasına aldığım gaz ile birlikte 325 lirayı bulmuştu. Ama henüz başıma geleceklerin bitmediğini ve bu rakamın devede kulak kalacağını nerden bilebilirdim.

Sürecek…

 
Toplam blog
: 14
: 977
Kayıt tarihi
: 13.08.09
 
 

1979 yılında Balıkesir Edremit doğımluyum. 1996 Edremit Endüstri Meslek, 1999 yılında ise Fırat Üniv..