Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Veda

Veda
 

Bugün yaşadığım hiç bir anın tekrarı olmayacağını bilerek, bensiz devam edecek rutün günlerinizin özlemini çekerek ayrılıyorum aranızdan,hoşçakalıııııııın.


Hayat saksıya ektiğin çiçek tohumunun evreleridir aslında. Önce tohum, ardından çıkan bir filiz, yeşeren yapraklar, açan çiçekler ve zamanı geldiğinde solan dökülen yapraklar.
Tohumdan, dökülen yapraklara kadar geçen, kaçınılmaz malum sona doğru hızla koşan hayatımın, hiç bir evresini mecburiyet olarak görmedim, mecburiyeti memnuniyete dönüştürmeyi dostlarım ve güzel ailem sayesinebaşardım.


Her sabah otobüste oturdukları yerler bile belli olan, site sakinleri ile selamlaştıktan sonra 25 numaralı otobüsle Fahrettin Altay'a, ardından Narlıdere istikametine giden herhangi bir otobüsle 9 Eylül Hastanesi'ne gidiyordum. Acının, mutluluğun adresi olan bu hastanenin, benim işyerim olacağını, rövanşımı burda yapabileceğimi hiç düşünmemiştim. İlk görev yerim olan Dahiliye Yoğun Bakım servisinin, adı gibi yoğun olmadığından şikayetlenip yetkililere daha yoğun bir iş talebinde bulunmuştum. Talebime cevap gecikmedi ve Hastanenin en yoğun bölümüne rapor bürosunda göreve başlamam bildirildi.
Bu ofiste değişik coğrafyalardan gelen, farklı kişiliklerdeki çoğunluğu genç mesai arkadaşlarımla tanıştırıldım. Aylin, Işıl Derya, Metin, Gökhan, Mesut, Derya ve Özlem. İki yıl süre ile, rapor bürosunda, hep beraber güldüğümüz, coştuğumuz, sinirlendiğimiz, bu güzel insanların tecrübesi karşısında kendimi bilmem, nerede olduğumu, nasıl olmam gerektiğini, kısacası dozajımı ölçmem gerekiyordu. Zaman, bizi dostluk, kardeşlik, kabullenmek, ekip ve kenetlenmek, kelimelerinin sözlük anlamlarıyla eşleştirdi. Çeşitli zorlukları, birbirimize destek olarak, yaptığımız işten zevk alarak, ekip ruhu ile başarılı bir şekilde aştık. Donanımlı insan sözcüğünün, nerede, hangi görevde olursa olsun başarılı olacak arkadaşlarıma çok yakıştığını farkettim. Bu ekibin bir parçası olmaktan hep gurur duydum ve bu gururu yaşadığım sürece taşıyacağım.
Ben merkezli olan hastalarımızın, işlerini bitirme telaşları içerisinde, yetişmeyen raporları ile ilgili saldırıları sırasında tek yürektik. İşimizin içeriği ne olursa olsun, en önemli işimiz Halka İlişkiler' di. İşin içeriğini bilmeyen, profosyonel ağızdan yapılan izahati çözemeyen hastalarımıza, açıklama yapmak gerçekten zor ve sabır isteyen bir işti. Herşeye rağmen ekip olarak tek yürek olmak, yaşam biçimimiz oldu. Günaydınla başladığımız günümüz, sabah çayımız, değişmeyen Türk kahvesi saatimiz, grup halinde çıktığımız yemek sonrası sohbetlerimiz, günlük haberleri tartışmak, bıktırmadan keyifle, rütun devam etti.
Dostluğun bu noktasında, gruptan ayrılmak, elveda diyebilmek gerçekten zor oldu benim için. Ofis arkadaşlarımın dışında, diğer bölümlerde görevli, pozitif enerji yayan, sıcaklıklarıyla içimi ısıtan, Banu, Bahriye, Elçin, Aslı, Neriman, Selma, Şerife, Murat, stajerlerimiz Buse, Gözde, Türkan, Onur, Selin, Yasemin ve adını yazamadığım bütün DOKUZ EYLÜL HASTANESİ çalışanlarına çok teşekkür ediyorum.


Ağlamanın asil bir duygu olduğunu keşfettim, duyguların şahıydı, sevdiğin, saygı duyduğun insanlara duyacağın özlemin imzasıydı gözyaşlarım. Birbirinden değerli bu güzel insanlara emekliliğim nedeni ile veda ediyorum. Ruhumun kültürüne ve uygarlığına katkıda bulunan güzel arkadaşlarım, sizlerden çok şey öğrendim. Ve bugün yaşadığım hiç bir anın tekrarı olmayacağını bilerek, bensiz devam edecek rutün günlerinizin özlemini çekerek ayrılıyorum aranızdan. İçimdeki isyanı nasıl bastıracağımı, yeni hayatımda uygulayacağım ıslahatları planlıyorum şimdiden. Sizi çok ama çok seviyorum... Unutulmayacaksınız... Hoşçakalın.

 
Toplam blog
: 31
: 1109
Kayıt tarihi
: 12.03.11
 
 

Merhaba,ismim Ayşegül Adıbelli Çetin. 3 çocuğa ve onların muhteşem hediyeleri olan 6 toruna sahib..