Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '13

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Vekiller yirmi bin lira alacakmış. Peki, ya diğerleri?

Vekiller yirmi bin lira alacakmış. Peki, ya diğerleri?
 

TBMM’deki ilgili komisyonlar bugünlerde 2014’ün bütçesi için yoğun bir çalışma içerisindeler. Yeni Bütçe ile 2014 boyunca açılacak yurt içi ve yurt dışı ihaleler, kamunun personel giderleri ile yatırımlar yanında iç ve dış borç ödemeleri karara bağlanacak. Böylece Devlet ya da AKP İktidarı bazı aşırı harcamaları da göz önüne alarak ‘ayağını yorganına göre’ uzatmaya çalışacak.
 
Bu kadar da olmaz ki
 
İşte bu bağlamda getirilmesi düşünülen öneriler arsında Milletvekili aylığı da varmış.
 
Buna göre 2014’te Milletvekili giydirilmemiş ekleri dışında net en az 20.000 TL oluyormuş.
 
AKP’nin yönetimindeki TBMM’de yasalaşacak olan bu meydan okumaları kamuoyu görüyor! 
 
Anlaşılan o ki AKP'ye göre bir 'vekil' ortalama çalışanların en az on (10) katı emeklilerin ise yirmi (20) katı bir açlık içerisindedir. 
 
Bu son durumu da bildiğimiz bütün çarpıklıkları tek tek YAZMALIYIZ DUYURMALIYIZ diye düşünüyorum.
 
Unutmayalım ki Şeyh BEDRETTİN de NAMIK KEMAL de zulüm gördüler ve bağıra çağıra öldüler.
 
Ancak onların yaktığı 'varoluşçuluk içerikli başkaldırı' ve 'özgürlük' tutkumuz hiç sönmedi.
 
Çünkü sözde bir ‘demokrasi sarmalı’ içerisinde bir anda tepemize gelerek oturan bir yöneticiler kadrosu kabaca ‘astığı astık, kestiği kestik’ anlayışı ile egemenlik taslamaktadır. Var olduğunu bildiğimiz nice doğrular onların ikbal, istikbal, çıkar ve yeniden seçilebilmek emelleri doğrultusunda eğilip bükülmektedir.
 
En yüksek ortalama gelir ne işe yarar?
 
İşte bu bağlamda öncelikle kişilerin aylık gelirleri bakımından karmakarışık bir yapılanma içerisinde bulunuyoruz. Ülkemizde yaşayan (76) milyona düşen ortalama para (10.000) ABD Doları yani yirmi bin (20.000) TL’dır. Toplumun çalışan nüfusunun bütün üretim ve ticaret sonucu elde olunan paranın ortalaması budur. Hesaplanmasında hata yapıldığı söylenmiş ise de bu durum Osmanlı’da olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de ulaşılan en yüksek dağılım. 
 
Türk toplumunun içinde bulunduğu hiç de adil olmayan gelir dağılıma biraz daha yakından baktığımızda çalışanlar, öğrenciler, emekliler ile asgari ücretliler arasındaki uçurumu görebiliriz.
 
Özel Kesim olarak bildiğimiz tüccar, sanayici, ev kadınları, esnaf ve sanatkârlar ile çiftçiler ve besiciler yanında orman köylüleri ile topraksız köylülerin nasıl ortalama ne kadar kazandıkları konusunda ayrıntılı hiçbir bilgi bulunamıyor. Nüfusu en az otuz beş milyon (35.000.000) kadar olan söz konusu kesimdeki yurttaşlarımızın büyük bir çoğunluğu kırk kanaat geçiniyor iken Tuzu Kuru diyebileceğimiz evi barkı, yazlığı ile kayıtlı olmayan nice zenginlikleri de bulunan kesim yağ bal içerisinde yaşıyor denilebilir. 
 
Aylık gelirler arasındaki uçurumu biliyoruz
 
Bu bağlamda toplam nüfusumuzun dörtte birinin köylerde yaşadığını da düşünecek olursak kayıtlı ekonomi bağlamında nüfusumuzun yaklaşık yirmi (20.000.000) kişisinin almakta olduğu aylık geliri için aşağıdaki dökümü yapabilirim diye düşünüyorum:
 
Öğrenci kredisi: 260 TL
Yarım günlük (part time) çalışma: 650 TL.
Asgari Ücret: 673.30 TL (Brüt: 940.50 TL'dir)
Ders ücreti üzerinden kadrosuz öğretmenin aylığı:  1.000 TL.
Emeklilerin aylığı ortalama bin beş yüz (1.500) TL.
Çalışanların ortalama aylığı en çok üç bin (3.000) TL.
Taşeron işçilerin aylığı: 1.000 TL – 3.000 TL.
En az iki ay çalıştığında emekli eski vekillerin aylığı (9.000) TL’dir.
Milletvekili aylığı (19.290) TL.
 
Gizlenmeye çalışılsa da sorunlarımızdan biri gibi belirmeye başlayan görevdeki milletvekilleri ile emekli eski milletvekillerinin, kendileri ve aileleri yanında yakın akrabaları için uygulanan ‘sosyal güvenlik hakları’ ile ‘dokunulmazlık’ içerikli bazı ayrıcalıklarının paraya çevrilmesi durumunda söz konusu aylık kazancın ne kadar olabileceğini ancak TBMM’de bulunan işin uzmanları bilir.
 
Bir tepki olarak çalışanlar, ev hanımları, işsizler, emekliler ve öğrenciler için seçmenlerin yazacakları önerilerin ortalamasını uygulamak üzere buyurun Referandum’a gidelim, yüreğiniz yetiyor ise!
 
Çarpıklıkları görmüyor muyuz?
 
Çevrelerine ve kendisine bağışlanan sosyal güvenlik, iş bitirme, bazı kolaylıkların sağlanması, atanmışlar üzerindeki kişisel baskıları ile yeri geldiğinde 'sen benim kim olduğumu biliyor musun' tavırları gibi Yasalar Önünde Eşitlik ilkesine aykırı uygulamalar yanında gerçekten 'demokratik' yönetimlerde bizdeki kadar geniş açılımları bulunmayan o her kapıyı açtığı ve bağlılarına her sözü söyletebildiği bilinen 'dokunulmazlık'  (ki t e z elden kaldırılmalıdır!) sıfatı kamuoyunca görülmüyor, diş bilenmiyor, kıskanılmıyor mu sanıyorsunuz? 
 
Özellikle Batı’nın Küresel sömürüsüne açılmanın başlatıldığı Özallı yıllardan bugünlere usul usul tırmandırılan: 
ZENGİNLE FAKİR, 
SEÇİLMİŞLERLE ATANMIŞLAR, 
ASGARİ CÜRETLİLERLE İHALECİ ŞİRKET ÇALIŞANLARI, 
TOPRAK AĞALARI İLE TOPRAKSIZ KÖYLÜLER, 
EMEKLİLER İLE EMEKLİ MİLLETVEKİLLERİ, 
ALSATÇILARLA SEBZE MEYVE ÜRETİCİLERİ, 
AVM’ler ile ESNAF ve SANATKÂRLAR,
DIŞALIMCILARLA YERLİ MAMÜL MAL VE SANAYİ MALLARI ÜRETİCİLERİ arasındaki u ç u r u m açılmıyor mu? 
 
Peki, üç yüz elli (350) Milyar ABD Dolarını aşmaya başlayan Dış Borç Yükü hangi doğru dürüst bir ekonomi yönetimi ile sağlanabiliyor dersiniz? Özal'ın 'Ben zenginleri severim...' sözünü de unutmadık ve unutturmayacağız.
 
Yazmalıyız, duyurmalıyız
 
Yukarıda sıralamaya çalıştığım bu gibi olumsuzluklara rağmen ülkenin alt yapıları son altı yıldan bu yana hızla gerçekleştirilen Özerklikler yolu ile 'bölünerek parçalanması' emeline matuf olarak Batı'nın Osmanlı Devletimizi üç kıt'adan kovarken kullandığı Balkanlar’da ve Ortadoğu’da o meş'um 'bir ulus yaratmak' (to build a nation) siyasetinin bir parçası kapsamında AKP ile BDP'nin İmralı-Kandil-Erbil-Oslo-Washington arasında özellikle ‘bölünme’ içerikli konularda çok yoğun bir çaba içerisinde bulunulduğunu görmediğimizi, anlamadığımızı ve yeri geldiğinde sesli ve yazılı olarak tepki vermediğimizi mi sanıyor yoksa bazı makam sahipleri?  
 
Yukarıdaki çarpıklıkları AKP’nin insafına bırakarak ya sabır çekerek bekliyorum.
Benim gibi düşünen on milyonlar da bu durumları gözlüyor.
 
Çok az da olsa birkaç bin kişi içerisine sürüklenilen nice açmazları inadına yazıyor çok şükür!
 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..