Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '07

 
Kategori
Eğitim
 

WC'siz okullar

Grup başkanı arkadaşım, “Fakülte dolmuşlarına binip, Et Balık Kurumu kavşağında ineceksin ve sola doğru giden yola döneceksin”, diyor. Arkasından da, “Köy çok yakın, tepeye çıkınca hemen okulu görürsün, en fazla beş yüz metre yürürsün”, diye ekliyor. Ondan sonrası belli. İlk köyden sonraki okula, ilk köyün öğretmeni ile gitmek, ondan sonraki köye o köyün öğretmeni ile gitmek ve bu işi son okula kadar sürdürmek.

Teftişe, ilk kez yalnız çıkmanın verdiği tedirginlik içindeyim. Et Balık durağına gelince, dolmuşçu indiriyor beni ve gideceğiniz köy çok yakın hocam, diyor. Yol şose. Yerler ıslak olmasına rağmen, yol kuru. Yer yer su birikintiler varsa da önemli değil. Yürümemi engellemiyor. Köye varırken karşılaşabileceğim köpekler en çok meşgul ediyor beni. Sonra okuldaki durumlar. Yarım saat kadar bu duygular içinde gittikten sonra, okulun tam karşısına gelince, okula doğru yöneliyorum ve çamurlar içinde yürümeye başlıyorum. Yüz metre kadar ilerledikten sonra okula ulaşıyorum. Her ne kadar çamurlara batmamaya çalışıyorsam da, ayakkabılarımın dışında bir ayakkabı oluşmasını önleyemiyorum.

Bu kadar çamurlu ayaklarla okula girilmez ki, deyip, merdivenin yanında ayakkabılarımı temizlemeye çalışırken, okulun öğretmenlerinden biri geliyor ve “hoş geldiniz”, diyor. İçeri girmeden biraz sohbet edip, köy, köylü ve okul hakkında bilgi toplamaya çalışıyorum.

"Görüyorsunuz ya, şoseden buraya kadar çamurlara bata çıka geldim. Şu yolu, hemen şu dereden çocuklara taş toplatarak döşetseniz de, çamurlara batıp çıkmasak olmaz mı?", diyorum, öğretmene.

Öğretmen, “Ben bu yolu ağadan alana kadar ne çektim bir bilseniz hocam” diyor. Okulda iki öğretim yapılmasına rağmen, fazla bir ev göremeyince, öğretmene, “Kaç öğrenciniz var ki ikili öğretim yapıyorsunuz”, diye sorunca, aldığım cevap yeterli oluyor. Oluyor da ben yine birkaç evden bu kadar çocuğun nasıl çıktığını anlayamıyorum. Öğretmen bu kez hocam ağanın dört karısı, yirmi kadar çocuğu var, diyor. Ve arkasından, “Bu topraklar ve okulun bulunduğu yer de ağanın malı. Yolu, rica minnet alabildik” diyor. Okula girip öğrencilere bakınca, öğrencilerin yarıdan fazlasının ağanın olduğunu anlıyorum. Teneffüste, okulun çevresinde gezerken, okul binasından başka binanın olmadığını görünce, “Odunluk ve tuvalet binası yok mu?”, soruma Öğretmen, "Öğrencilerin tuvaleti yok hocam", diyor. Çocukların tuvalet ihtiyaçlarını nasıl karşıladıkları konusunda ise herhangi bir soru sormaya gerek duymuyorum.

Aynı hafta içinde ziyaret ettiğim bazı okullarda da tuvalet olmadığını görünce, "Bu okullara niye tuvalet yapılmamış?" sorusu takılıyor aklıma. Bir süre sonra, gezdiğim okulların tuvaletlerini hatırladıkça, okullara tuvalet yapılmamasını pek o kadar da anormal bir durum olarak görmez oluyorum. Çünkü, köy okullarının tuvaletlerinin birçoğu, akar sudan yoksun olmaları nedeniyle kullanılamaz duruma gelmişti. Bir kısmının çatısı uçmuş, kapısı parçalanmıştı. Bir kısmının yanına bile yaklaşılamıyordu kokudan. Bu konuda öğretmenlere bir şey söylemek de boşunaydı. Çünkü onlar da çaresizdi.

Dairede toplantı yaptığımız bir gün, bina işlerine bakan müdür yardımcısına, köy okullarının bazılarında tuvalet olmadığını söyleyince, bana durumu açıklıyor: “O yıllarda yapılan okulların hemen hiçbirinde tuvalet yok, yapılmamış. O zamanki Milli Eğitim Müdürü, iki köye yapacağımız tuvalet parasıyla, okulu olmayan bir köye bir derslik yaparız. Böylece, okul sorunumuzun çoğunu çözeriz. Tuvalet binalarını da köylü kendi imkanları ile yapsın” diye bir karar alıyor. Ve o yıllarda, gerçekten birçok köye okul yapılmış”, diyor.

Her ne kadar sözü edilen köylere, okul binasından sonra, köylü tarafından tuvalet yapılmamış ise de, yapılan uygulama düşünsel açıdan yerindeydi. Çünkü, 60’lı yılların başında birçok köye sadece tuvalet değil, birçok okul binası da devletin desteği, köylünün emeği ile yapılmıştı. Yine ziyaret ettiğim bazı köylerde, az da olsa, öğretmenlerin, köylülere tuvalet binası yaptırdıklarını görüyorum.

Aradan yıllar geçiyor. Bu olaydan tam onsekiz yıl sonra, “Tuvaletsiz Okullar!” diye bir gazete haberini, öğrencilerim eğitim haberi diye sınıfa getirince, bu olayı tekrar hatırlıyorum ve öğrencilerime, haberi tekrar okutarak, “Okullara tuvalet yapılmama gerekçesi, haberde yazılmış mı?”, diye sorunca, “Hayır” cevabını alıyorum. “Bu haberi yazan kişi, okulların yapıldığı dönemdeki yöneticilerin savunmasını almış mı?”, diye bir soruyu bu kez tekrar soruyorum ve cevap alamıyorum.

Bu kez öğrencilerime, “Eldeki imkanlarımız bu kadar. Siz olsaydınız iki köye tuvaletli okul mu, yoksa üç köye tuvaletsiz okul mu, yapmayı tercih ederdiniz?”, diyorum. Tuvaletsiz okul yapmanın gerekçesini öğrenmeden önceki sert çıkışları birden yumuşuyor ve tuvaletli iki okul, diyemiyorlar.

Siz ne dersiniz?

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..