Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '07

 
Kategori
Öykü
 

Yağmur getirdi seni bana

Yağmur getirdi seni bana
 

Genç adam çok heyecanlıydı. Yerinde duramıyordu. Taksi şoförünün gözünden kaçmamıştı bu davranışı:

- "Beyim iyi misiniz?" diye seslendi. Duymuyordu şoförün dediklerini. Sık sık saatine bakıyor ve:

- "Daha gelmedik mi?" diye sık sık soruyordu şoföre."

- "Beyim, görüyorsun yağmur olanca hızıyla yağıyor, daha hızlı gidemem, gideceğiniz yere az kaldı zaten." Nitekim biraz sonra taksi durdu ve ve şoför:

- "Geldik işte, buyrun. Buradan şehre dönüş zordur, taksi bulmak kolay değil, beklememi ister misiniz?" diye sordu. Adam cevap bile vermedi, ücreti ödeyip taksiden uzaklaştı.

Yağan yağmurdan kaçarcasına hızlı adımlarla karşıdaki cafe-bar türü yerlerden birine girdi. Saçını, başını düzeltti, tekrar sokağa çıktı. Yağan yağmura aldırmıyordu. Sokak baştan sona aynı tür mekanlarla sıralanmıştı. Buluşacağı kadının böyle bir yerde ne aradığı, neden burada buluşmak istediğini bile düşünmüyordu. Sadece O'nu düşünüyordu.

Aylar öncesi tanışmışlardı bir toplantıda, çok kısa sürmüştü bir arada olmaları, birbirlerine telefon numaralarını vermişlerdi, aralarındaki iletişim telefondaki sesleriydi. Şimdi ikisinde de farklı değişiklikler olmuştu. Birbirlerini tanımaları imkansızdı. Adam sakallarını kestiğini, kadın da kızıl saçın kendisine daha çok yakıştığını söylemişti. Bu nedenle kadın elinde bir demet kırmızı gülle bekleyecekti adamı. Adam siyah takım elbisesinin içinde beyaz gömleği ile tanıtacaktı kadına kendisini.

Dolaşmadığı cafe bar kalmadı adamın. Elinde bir demet kırmızı gül bulunan kadını bulamadı. Kadını aradığı cafe-barlardan birine tekrar girdi. Doğru bara giderek,

- "Su, su verir misin?" dedi barmane. Barmen gülümseyerek:

- "Su mu, yanlış yere geldin galiba" dese de dolu bir bardak suyu adama uzattı. Adam kana kana içti. Sonra bara yakın bir yerdeki masaya gitti, Islanan ceketini çıkarıp sandalyeye astı. Sonra oturup beklemeye mi başladı yoksa dinleniyor muydu, bilinmez. Biraz düşünceli idi, onca yoldan gelip kadını bulamadığına üzülüyor olabilirdi.

Barmenle barın öbür ucunda duran kadın göz göze geldi, barmen iki elini de yana açarak 'bilemem' gibilerden birşeyler mırıldandı. Kadın yerinden kalkıp adamın yanına yaklaşarak "Oturabilir miyim?" diye sordu. Adam kadının ellerine baktı önce, sonra yüzüne. Elinde gül yoktu kadının. Adam "Lütfen, buyrun" dedikten sonra nazik bir şekilde sordu: "Size bir şey ikram edebilir miyim?" Kadın "Olur" dedi. "Şarap, ama kırmızı olsun." Adam "Ben de kırmızı şarabı tercih ederdim ama bu akşam değil."

Sonra barmene işaret ederek kırmızı şarap ve bir bardak su getirmesini rica etti. Kadın:

- "Merak ettim, geldiğinizden beri su içiyorsunuz, rahatsız bir haliniz yok değil mi? diye sordu. Adam:

- "Hayır, bu gece sarhoş olmak istemiyorum sadece. Bu gece her zamankinden daha fazla ayık kalmak istiyorum, bu gece hayatımı değiştirecek, hayatıma yön verecek bir karar alabilirim" dedi.

Böyle başlayan konuşma sürdü gitti. Belki saatlerce konuştular. Çok şey konuştular. Konuştukça aralarındaki yakınlaşma daha da arttı, sanki yıllardır birbirlerini tanıyor gibiydiler. Sonra bir ara ikisi de sustu. Dakikalarca konuşmadan birbirlerinin gözlerine baktılar sadece. Sonra adam yerinden kalktı, az da olsa kuruyan ceketini giyip, köşede çaldıkları müzikle kimsenin ilgilenmediği gibi, ne çaldıkları da belli olmayan orkestramsı grubun yanına giderek, mikrofonu istedi ve yabancı dilde bir şarkı söylemeye başladı, müziksiz. Çünkü çalgıcılar adamın söylediği şarkıyı bilmiyorlardı. Sanki ilk kez duyuyorlardı, şarkının sözleri muhtemelen şöyle olabilir;

Ayrılık sonrası kendimi vagonumda buldum,
Bir hayat, bir bavulun içinde
Ölü hayallerim,
Aniden ben de itiş kakışın içinde
Öylesi tanıdık bir ses,
İsmimi söylerken çığlığa dönen bir ses,

Ve tren hareket etti, sen yine uzağımda
Söylemek istedim sana
Seni nasıl da sevdiğimi bağırmak istedim
Ah keşke becerebilsem
Bir an hayatımı değiştirmeyi,

Camın üzerine yazdım seni sevdiğimi
Ve ağladığını görür görmez
Akmaya başladı gözyaşlarım ırmak gibi,
Çünkü kalbim, geç kalmıştın.

Sonra kadını yanına giderek; "Benimle gelir misin" diye sordu. Kadın, yerinden kalktı ve uzun süredir kendilerini izleyen barmenin yanına gitti, barmen; "Git, belki de uzun zamandır beklediğin O'dur." dedi. Kadın içerden şemsiyesini aldı. Gülümseyerek:

- "Dışarıda yağmur yağıyor ama bu şemsiye sanırım ikimizi de korur." dedi. Adam:

- " Şemsiyeyi bırak," dedi. "Islanalım. Çünkü bu yağmur getirdi seni bana."

Birlikte dışarı çıkarken şarkıyı baştan sona dinleyen, elinde kırmızı gül bulunan kadını farketmediler bile. Kadının ağzından şarkının son mısraları dökülüyordu

...çünkü kalbim, geç kalmıştım.


SUSMASIN AĞAÇLAR, KARARMASIN GELECEK

Türk Hava Kurumu yangın söndürme uçağı alım kampanyasına katılalım.

"YANGIN" yaz, 3919 a kısa mesaj olarak gönder, sen de katıl. Bedeli 6 YTL'dir.

Kurban derilerini de bu yıl THK'ya verelim.


resim:lahya.azbuz.com'dan alınmıştır.

 
Toplam blog
: 240
: 2494
Kayıt tarihi
: 13.04.07
 
 

6 Mayıs, bir Hıdırellez günü "Merhaba dünya" demişim. Geçen elli küsur yıl. Bir şarkı vardır Osma..