Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Yağmurlu bir günde... (2)

Yağmurlu bir günde... (2)
 

Yanında elinden tuttuğu oğlu, içinde derin bir yalnızlık duygusu, gözlerinde yağmur damlalarına karışan gözyaşları ve dilinde bir çocuk şarkısıyla yağmur da yürüyen kadın bir an gerilere gitti. Henüz dokuz ay önce terk ettiği evine, evliliğine. Henüz bir haftalık evliydi tümüyle yabancı olduğu bir şehirde, kocası onu tek başına bırakıp gittiğinde. Döndüğünde altı aylık hamile! Ve yine bir haftası beni de götüreceksin kavgalarıyla geçecek bir on beş gün. Bir de karşı dairede oturan ve ne iş yaptığı belli olan bir kadın. O kadın ne zaman eve gelse kocası karısına hiç davranmadığı gibi davranıyor, oldukça keyifli kahkahalar atıyordu. Kıskandı kadın aslında hiç de kıskanılmaya değmeyecek bu kadını ve sonrasında karnında patlayan tekmeler. Kadın tek şey düşünüyordu o an. Bebeğime bir şey olur mu acaba? Bir de ellerini kalkan gibi kullanıyordu başına gelebilecek darbeleri engellemeye çalışırken. Ve adam hamileliğini bahane ederek on beş gün sonra elinde valizi yine düştü yollara. Fakat kadının bu defa bir artısı vardı. Biraz da kendi zoruyla, tıpkı kendi gibi yılın on bir ayını yalnız geçiren evli dullarla tanışmıştı. Kocaları kocasıyla aynı şirkette çalışıyordu. Hiç olmazsa sıkıldığında gidebilecek iki tane dost kapısı vardı artık yaşadığı şehirde, üstelik kendisiyle aynı kaderi paylaşan. Yalnız tek farkla! Aynı kaderi paylaşsalar da bu kadınlarla, en azından onların eşleri sabah kahveye gidip akşam dönmüyorlardı. Kısıtlı olan bu süreyi eşleriyle ve çocuklarıyla geçiriyor, karılarıyla el ele parklarda geziyor, aile ziyaretlerine gidiyorlardı. İşte bu saatten sonra daha çekilir oldu yaşadığı şehir kadın için.

Yedi yılda toplam üç dört sezonu şirketin Türkiye işletmelerinde geçirdi adam. Bu arada karısını da aldı yanına. Yalnız oradaki yaşamı da yasaklar la geçti kadının. En küçük karşı çıkma eyleminde yediği dayaklarda cabası. Çünkü adam şirket kurallarını öne sürerek kadını odaya hapsediyordu. Fakat kadın sözü edilen yasakların var olmadığını öğrendi. Kendine karşı üstünlük taslayan diğer kadınlardan. Üstelik kocasının altında çalışan elemanların karılarıydı tüm bunları söyleyen. Eğer onlara yasak değilse kocası başlarında müdür olan kendisine nasıl yasak oluyordu.

Bunu öğrendikten sonra kadın hafiften delmeye başladı yasakları. Tabii arkasından malum son. Dayağa rağmen kadın elde ettiği haklardan memnundu. Diğer kadınların ona üstünlük taslamasına katlanamıyordu. Zaman zaman kendine hakim olamayan adam başkalarının önünde de kadını dövünce kadının yediği dayaklar herkes tarafından öğrenilmişti. Adamın kadını dövmesini anlayamıyorlardı. Tabii bu arada hoş olmayan farklı bir iki bakış açısı da sezinledi kadın. Bak dedi kocasına sen beni olur olmaz yerde dövüyorsun, insanlarda bunu duydu öğrendi. Lütfen bu davranışına son ver. Çünkü sezinlediğim şeyler hoş değil. Bu hem senin için hoş değil, hem benim için. Aklını başına topla dedi. Adam yalnızca dinledi. Yorum yapmadı. Fakat biraz faydası olmuştu bu konuşmanın.

Adam evini on bir yaşında terk etmişti. Doğunun bir köyünden İstanbul’a gelmiş askerliğe kadar çeşitli işlerde çalışmıştı. Askerlik sonrası ise şu an çalıştığı şirkete bulaşıkçı olarak başlamıştı. On yılın sonunda ise bölüm müdürüydü. İşinde başarılıydı fakat on bir yaşında baba ocağından ayrılmış, ömrünün yarısını dünyanın farklı ülkelerinde geçirmiş, aile kavramından uzak kalmış bu adam ne aile yaşamına, ne de bulunduğu ortama uyum sağlayamıyordu. Onun için tek değer vardı. Para.

Para demek güç demekti. İktidar demekti. Her şey demekti. Çünkü parası nedeniyle onu el üstünde tutan, lafının üstüne laf koymayan, sürekli pohpohlayan bir çevreye sahipti. Oysa herkesin yaptığını karısı yapmıyor, onun kara dediği beyaza; inatla beyaz diyor, kendi kişiliğini hiçe sayan bu adamı takmıyor, adamı dize getirmeye çalışıyordu. Bu adamı kızdırıyor ve her lafının başında kendine asilik yapan bu kadına seni boşarım tehditleri savuruyordu…

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..