Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '09

 
Kategori
Güncel
 

Yakışıyor mu ama?

Yakışıyor mu ama?
 

İnternet


Her dilde bir sokak ağzı vardır, senli-benli dediğimiz, aralara küfürler serpiştirdiğimiz, edebimizle doğru orantıda, ebeveynlerin çocuklarını azarlarken, gençler kavgaya hazırlanırken, yakın dostlar rakı masasında gülüşürken falan kullanılan…

Sokak ağzı da sokaktan sokağa değişiklik gösterir, durumdan duruma, insandan insana…

“N’aber kız aşifte?” diye sevgi ve samimiyetlerini gösterenler vardır, “İyilik lan!” diye yanıt bulup, mutlu olanlar…

Bazı müdürler vardır bazı işyerlerinde, yerlerini hazımsayamamışlardır, bu nedenle pek severler sokak ağzı ile tehditkar ve alaycı bir biçimde konuşmayı altlarında çalışanlarla, haddini bildirme tarzıdır bu onlarca, gözdağı verme de diyebiliriz elbette!

Normal şartlar altında resmi dil kullanılır işyerlerinde, aşifte olduğu bile düşünülse içten içe, “Nasılsınız bilmem kim Hanım?” diye sorulur mesela, hiç sevmeseniz bile bir adabı vardır, “Günaydın!” denir, “İyi akşamlar…” mesai arkadaşlarına…

Riya değildir bu, sevmek ayrı, aynı ortamda çalışmak ayrıdır ve her ortamın ortak alanları, her çalışanın da bu alanda nefes alma hakkı vardır ki, bu konuda her bir çalışana sorumluluk düşer…

Birbirleriyle özel bir yakınlık içinde olmayan kişilerin de kullandığı dildir resmi dil, ancak kırsal kesim insanlarımızı, özellikle yaşlıca olanları muaf tutmak gerek, yaşamadığı, duymadığı, görmediği bir şeyi bilemez ki insan! Gençleri pek muaf tutamıyorum, radyo ve özellikle televizyon aracılığı ile böyle bir dilin varlığından haberdar olmamaları normal şartlar altında mümkün değil.

Resmi dil en çok da resmi makamlar söz konusu olduğunda kullanılır, en cahil insan bile bir dilekçe yazdığında altına “Arz ederim!”, “Saygılarımla…” gibi ifadeleri kullanmak zorunda! Bilmiyorsa dahi, eline bir örnek verilir, al bunu böyle yaz da getir denilir.

Resmi dili pek bir abartanlar da vardır, her şeyi saygıyla arz edenler falan, onlar da bana yeterince samimi gelmezler!

Hani, iki sözünden biridir “Hürmetler efendim…”, “Sağlığınıza duacıyım her daim!”…

Sokak ortasında, ayaküstü konuşurken dahi bir tanıdığıyla tespih gibi çekenler var ya, hah işte, onları haz etmem…

Bir de bürokratların sokak ağzıyla konuşmalarını haz ve hazmedemiyorum!

Ne yalan söyleyeyim, yakın arkadaşımla dahi konuşmadığım dil, vurgu ve tonda, yaşadığım ülkenin başbakanının resmi bir makamdan sokak ağzıyla konuşmasını beğenmiyor ve de o resmiyete yakıştıramıyorum!

Bulunduğu yerin kullanılan resmi bir dili varken, niçin böyle bir konuşma tarzını tercih eder, tam olarak emin değilim, emin olduğum hoş bulmadığım, bir başbakana yakıştıramadığım, bu tarz konuşmalar karşısında anne-babasından, müdüründen azar işiten kişilerin duygularına benzer hislere büründüğüm, bunun sonucunda ise mantığımın devreye girerek “Ne münasebet! Bu vatanın vergisini ödeyen, oyunu kullanan vatandaşlarından birisin sen!” diyerek tepki göstererek gereksiz yere bünyemde etki-tepkilere neden olduğudur…

Şekilcilikten değildir inanın bu yakıştıramama meselem, saygıdır asıl kaygılandığım…

Hani ben de diyelim “Söyle bakalım Tayip, oğluna kaç para kazandırdın pırlanta, elmas gibi taşların vergisini sıfıra indirerek, hadi konuş da görelim!” deme hakkına sahipsem, mesela, o zaman oturup dil ve saygı ilişkisini tekrar gözden geçirip, yakıştıramamamdan ötürü özrümü de dilemeliyim!

Taşlar otursun yeter ki, “Ananı da al git!” dediğinde vatandaşın biri başbakana, saygısızlık, saldırganlık, hakaret kapsamına girmiyorsa eğer günümüz Türkçe ve Türkiye’sinde, vakit kaybetmeden adapte olmak lazım diye düşünüyorum, naçizane…


Gülgün Karaoğlu
Şubat,07/09

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..