Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Yalnız kaldığını düşünmek...

Yalnız kaldığını düşünmek...
 

Pericik...:(


Yanlız kaldıysan kalkıp pencerenden bir bak.
Güneş açmış mı? Yağmur düşmüş mü? dön bak dünya'ya
Herkes gitmişse sakince arkana dön bir bak
Dosttun kalmış mı , aşkın solmuş mu?
Dön bir bak dünya'ya...

Şarkının devamı da çok güzel ama en son cümlesi çok anlamlı asla vazgeçme...

Yaşadıklarından, yaşanmışlıklardan ve yaşayacakların sonrasında üstesinden gelemiyeceğini düşündüğün anlarında hayat'tan asla vazgeçme...

Bir düş kurarız çoğunlukla...İçinde henüz tanımlanmamış renkler ve adı konmamış çiçekler düşleriz. Peki hiç düşündük mü biz ne kadar iyi bir bahçıvanız? Ya da o renk ve çiçeklere ulaşabilmek için daha ne kadar çok şey yaşamalıyız?

İşte bu geceye ve belki de bu geceler gibi geçicek diğer gecelere bir atıf bu şarkı. Sadece kulaklarımda oluşabilecek çınlamalar için... İçimin burkulması bir yana kazanmış hislerimin devre mülk gibi ara zamanlarda gidip gelme girdapları sadece...

Evet !!!

Yalnız kaldım, dönüp baktım arkama kimseleri bulamadım. Kazanılmış hakların geri alınışına seyirci kaldım. Gittiğini düşündüklerimin geri dönüşlerinde beni bulamıyacaklarına seyirci kalmak zorunda olduğum gibi... Afilli yalnızlıkda diyorlar benim gibi olanların seçimine. Tam alışmaya yalnızlığını kabullenip yaşamaya çalıştığın anlarda duyduğun bir sesle irkilyorsun. Dönüp arkana baktığında kuyunun içinde hayalleriyle hapsolmuş ve bir umut kurtulurum diye çırpınan yaralı bir kuş olduğunu farkediyorsun. İpi uzatıp onu kurtarmak kolay ama sen en zor olan seçip o kuyuya kendinide bırakıyorsun. El ele verip yarım kalan özlemleri birleştirmek için yeniden bir çaba sarfediyorsun. Ama en sonunda o kuyunun içinde kalanın yalnızca kendin olduğunu gördüğünde kuyudan çıkarabildiğin için sadece buruk bir gözyaşı döküyorsun:(

Ve geri dönüşü olmayan bir yolda,
ve o izbe istasyonda bir başına öylece kalıyorsun...
herkez o trene binmişte
bir sana yer kalmıyor...
ve susma denilirken
belki de
sonsuza dek susman gerektiğini anlıyorsun...

Oysa,
Kendi olarak sana gelen_
sana gereksinimi olmadan, seni isteyen_
sensizde olabilecekken, senin ile olmayı seçen_
kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan
o işte...
Oruç Aruoba.

Bir mum yakarız çoğu kez sadece bu ışıkla aydınlanmayı umud ederek. Çoğu kez yanan kısmı bizi, akıp giden kısmı ise zamanı hatırlatır bizlere... Avuçlarımızda saklı kalan ise ıslaklığını hissettiğimiz gözyaşlarımız.

(Gece yarısı ekspres treninden çıkmış bir yazı gecenin üçü o anda hissettiklerime dair kimbilir ne zaman yayınlanır.:( )


 
Toplam blog
: 67
: 606
Kayıt tarihi
: 11.09.07
 
 

1972 İstanbul doğumluyum. 13 yaşında bir kız çocuğum var. Hayatı inişli çıkışlı, her halinde seviyor..