Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '10

 
Kategori
Deneme
 

Yalnızlık (!)...

Yalnızlık (!)...
 

Geceye benzeyen kara gözleri vardı!

Bakınca gözlerinin içinde kaybolduğunu sandığın iki kara göz!

Kimdi? Nasıl biriydi? Bilen yoktu(!)

…Konuşmazdı!

Bazen yağmura tutulmuş gibi olurdu yüzü…Peçeteler ıslaklığı temizlemek için yarışırdı.

Gece onu saklardı, yalnızca geceleri kendi olurdu.

Hıçkırıkları gecenin karanlığına karışırdı, ağzını yastığa bastırırdı, sesi duyulmasın diye! …yastıkta ıslanırdı.

Binlerce söyleyecek söz birikmişti içinde(!) …

Boğazı düğümlenirdi …

Konuşacak bir dostu/ arkadaşı yoktu ki!

Yalnızlığın içinden kurtulacak bir şeyler arıyordu.

Herkesin derin bir uykuda olduğu gece yarısında o yalnızlığını hafifletecek bir şeylerin arayışındaydı.

Televizyonu açtı, elinde kumanda tüm kanalları tek tek gezindi. Yok(!)... İzlenmeye değer bir program, film vs. bulamadı gönlüne göre(!)

Yine canı sıkkın televizyonu kapatıp, kitap rafından bir kitap almak üzere; güçlükle yatağından doğrulup, yatağının başucunda duran “walker” volkırına (katlanır sabit-hareketli denge sağlayıcıya) tutunarak ilerledi. Raftaki kitaplara dokunup tek tek içinden bir tane kitap seçti. Tekrar yatağının yanına dönünce…

Önce kitabını sonrada kendini yatağının üstüne dikkatlice attı.

Odayı gece lambası aydınlatıyordu.

...Yatağına uzandı ve seçmiş olduğu kitabı loş ışık altında okumaya başladı.

Okudu!

… Okudu!

… Uzun bir zaman geçti. Kitapta kaldığı yeri ayraç ile belirginleştirip yatağının yanındaki komidinin üstüne bıraktı.

Okuduğu kitap ‘yalnızlık’ ile ilgiliydi ve yalnızlığın yazarak hafifleyeceğini okumuştu.

Komidinin çekmecesini açıp birkaç yıl öncesine ait yazılmadığı (kullanılmadığı) için bomboş duran ajandasını aldı. Yine uzun zamandır kullanılmadığı için mürekkebi kurumuş tükenmez kalemlerin içinden yazanı belki bulabilirim gayreti ile ajandadan açmış olduğu boş sayfada karalamalar yapmaya çalıştı. Çabası boşunaydı kalemlerin hiçbiri yazmıyordu.

Güçlükle doğruldu yatağından ...offf!… Ah!… Diyerek volkırına tutunarak kalktı.

Yavaşça kapalı kapısını açıp, ağır ağır odasından çıktı ve çoktan uyumuş olan hane halkını rahatsız etmemek için sessiz olmaya gayret ederek oturma odasına gitti.

Bir kalem bulabilmek için çekmeceleri karıştırırken 8 yaşlarındaki küçük kardeşinin sesini duydu “Abi! Ne arıyorsun?” …

...“Uyandırdım mı seni!” diye mırıldanır bir şekilde konuştu genç adam.”

… “Yok, ben lavaboya gitmek için zaten kalkmıştım da! tıkırtı duydum…”

“Kalem var mı?...” dedi konuyu uzatmadan genç adam.

Küçük kız yemek masasının yanında yerde duran okul çantasını gidip açtı ve içinden bir tükenmez bir kurşun kalem çıkartıp uzattı. “Bu olur mu?”

Genç adam kardeşinin elinden kalemleri alıp odasına doğru yürüdü. Küçük kız buğulu gözlerle ağabeyinin arkasından baktı bir süre sonra o da odasına gidip uyudu.

Sabahın ilk ışıkları ile birlikte içini doyasıya döktüğü ajandadan başını kaldırdı genç adam.

Nihayet yıllar sonra kendini hafiflemiş hissediyordu. Güneşin ilk ışıklarını yüzüne vuruyordu, gülümsedi. Belki de yıllar sonra ilk kez böyle içten gülümsemişti. Kafasındaki bütün olumsuz duyguları yazdıkları ile birlikte içinden atmıştı sanki!

Komidinin çekmecesini açıp özenle ajandasını ve kalemleri yerleşti. Sonra ev halkında başlayan işe-okula gitme telaş sesleri gelmeye başlarken, sesleri duymamak için başını iyice yastığa gömüm, yorganı da kafasına çekti(!)

…kulağında Atilla İlhan’ın ‘Yalnızlık Şiiri’ – Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır. Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım. Bu gece dağ başları kadar yalnızım. Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından. Dudaklarımda eski bir mektep türküsü…- yankılanırken derin bir uykuya daldı.

 
Toplam blog
: 108
: 2338
Kayıt tarihi
: 15.01.10
 
 

Bu Blogda; Engelleri her şeye rağmen aşarak hayatı engelsiz yaşamaya çalışan; eş, anne, çalışan, ..