Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '11

 
Kategori
Psikoloji
 

Yalnızlık

Yalnızlık
 

"RESİM:ALINTI""Yalnızım ben çok yalnızım /Buymuş benim alınyazım."


Siluetimi görüyorum sırçalı camda. Yatağın üzerinde dizlerimi karnıma doğru çekmiş, büzülmüş kalmışım ana rahmindeki gibi. Kıpırtısız yatıyorum öyle. Gözlerim pencereden dışarıya, gökyüzüne bakarcasına. Ama görmüyor. Hemen yanımda kitaplarımdan biri var. Okumuyorum. Kendi kendimle konuşuyorum. Başımın içindeki uğultulara cevap vermeye çalışıyorum. Başım yanıyor alevler içinde. Sesler susmuyor. Resmigeçidi çağrıştırıyor düşüncelerimin yoğunluğu. Avurtlarım çökmüş, dudaklarımın hemen üstünde çift çizgiler oluşmaya başlamış. Feri sönmüş gözlerimin. Her yanıma sinmiş mutsuzluk. Fışkırıp duruyor delik deşik bulduğu yerlerimden. 

Yalnızım, çok yalnız. 

Hayat mı yalnızlığı yorgun, usanmış omuzlarıma yükleyen? Bu duyguyu benliğimin derinliklerinde hissetmeme, yaşamama neden olan kim? Varlık içinde yokluk benimkisi çünkü kalabalıklar içinde yapayalnızım. Nil Burak’ın eski bir şarkısındaki gibi “Yalnızım ben çok yalnızım.” Evet, benim alın yazım da buymuş işte. 

Tuhaf bir yokluk duygusu fare misali yüreğimi kemiren. Azar azar yok eden ve bunun farkında olmayan, olup da aldırmayan, kapının önündeki paspastan farksız kılan bir davranış biçimi. Kıymet vermemek, değersiz olduğunu her şekilde duyumsamanı sağlamak. Bundan zevk almak. O zevkin içinde kahkahalarla yoğrulurken senin bir uçurumun kıyısında rüzgâra kapılıp da savrulacağının fark edilmemesi. Umursamazlık. Üzülsen ne olur. Ağlasan… Timsah gözyaşlarıdır onlar. Derdini kime anlatırsan anlat ama ona değil. 

Bu nasıl bir duygu, nefretin ta kendisi. Sen düşmanısın. Düşmanlar çok yaşamamalı. Ölmeli, yok olmalı. Tabancayı çekip öldürmekle son verilmez yaşama sadece. Hatta be hatta bu işin kolay yanıdır. Biraz biraz yok etmek ise işkencedir ama ölümün bir başka şeklidir. 

Yüreğinden geçen istekler haykırsan bile duyulmamaktır. İşine geldiği, canının istediği gibi davranmaktır namludan çıkan mermi kadar can yakan. Değdiği yeri kasıp kavuran. Hele hele kimselerin içinde bulunduğun ruh haline aldırmaması. Düştüğün çukurdan çıkman için el uzatılıp aydınlığa çekilmemendir. 

“Senin senden başka kimin var ki arasın” der bir şiirinde Aziz Nesin. Öyle. Benim, benden başka kimim var ki… Halimi soracak, benim için üzülecek, yarama merhem olacak, gözyaşlarımı silecek, saçlarımı okşayacak, buradayım, endişelenme hep yanındayım iyi ve kötü gününde diyecek. Yok. Bu yokluğun pençesinde sıkışıp kalan yüreğim kan revan içinde. Yalnız, yapayalnız. 

Kötü dost insanı mal sahibi yaparmış ya… İşte senin vurdumduymazlığında kendi kendime yetmeyi öğretti bana. Senden bana kalan kötünün iyisi bir avunma biçimi. Ummak ve beklemek der Murathan Mungan kadınlığa verilmiş iki büyük cezadır. Beklemekten de ummaktan da yorgun düştüm. Öğrendim elden gelenin öğün olmayacağını onu da vaktinde bulamayacağımı ve bulsam da istediğim şekilde karşıma çıkmayacağını. 

Ve kendinden vazgeçişime imza attım kaç kere boş beyaz yapraklarda. Yalnızlığımla baş başa. Gürültülere, kalabalıklara, telefon seslerine tahammülü olmayan bir ben kaldı benden geriye. Yüreğinden akıp giden sevginin yerini birbirine habis bir ur gibi yapışmış çakıl taşları aldı. Renkleri bulanık, kirli sarı, sert. Artık duygularım dumura uğramış. Umutlarım tükenmiş. Güvenmekse… Kime? Kimseler umurumda değil. Şu ölümlü dünyada bir dakika sonra başıma ne geleceğini bilmeyerek yaşamaya çalışan on binlerce kuldan biriyim sadece. O zaman tatsızlık bahşeden olumsuz her şeyden kurtulup yeni bir sayfa açmalıyım hayatımda. Tüm safralardan, yoluma çıkan tüm engellerden kurtulmalıyım. Kurtulmalıyım da… İşte bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum. Yine gömüldüm gözyaşlarının içine. Belki de boğulur giderim de… Cümle âlem rahat eder. 

 

26.08.2011 

 

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..