Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '08

 
Kategori
Tarih
 

Yanlış anlaşılmak böyle olur

Yanlış anlaşılmak böyle olur
 

tek adam


Atatürk asker olması sebebiyle acılarını, sıkıntılarını pek dışarıya vurmazdı. Bazen siyah beyaz filmlerde çocuklara olan sevgisi görülse de sıkıntılarına ya da duygulandığı anlara dair pek bilgimiz yoktur. İşte en yakınındaki insanlardan birisi olan Özel Kalemi Hasan Rıza Soyak’ın anılarında geçen böyle bir anı şöyle:

Bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum. Görüyorsun ya, her gittiğimiz yerde mütemadiyen dert , şikayet dinliyoruz. Her taraf derin bir yokluk, maddi manevi bir perişanlık içinde. Ferahlatıcı pek az şeye rastlıyoruz. Maatessüf memleketin hakiki durumu bu işte. Bunda bizim günahımız yoktur. Uzun yıllar hatta asırlarca dünyanın gidişinden gafil, bir takım şuursuz idarecilerin elinde kalan bu cennet memleket, düşe düşe şu acınacak hale düşmüş. Memurlarımız henüz istenilen seviyede ve kalitede değil. Çoğu görgüsüz, kifayetsiz, ve şaşkın. Büyük istidatlara malik olan zavallı halkımız ise, kendisine mukaddes akideler şeklinde telkin edilen bir sürü batıl görüş ve inanışların tesiri altında uyuşmuş, kalmış.

Bu arada beni en çok üzen şey nedir bilir misin? Halkımızın zihninde kökleştirilmiş olan, her şeyi başta bulunandan beklemek itiyadı. İşte bu zihniyetle, herkes büyük bir tevekkül v rehavet içinde, bütün iyilikleri bir şahıstan, yani benden istiyor, benden bekliyor. Fakat nihayet bende bir insanım be birader. Kutsi bir kuvvetim yoktur ki.

Münasebet düştükçe daima tekrar ediyorum, bütün bu dertlerin, bütün bu ihtiyaçların giderilmesi, her şeyden evvel, pek başka şartlar altında yetişmiş; bilgili, geniş düşüncedeki, azim, feragat ve ihtisas sahibi adam meselesidir. Sonra da zaman ve imkan meselesi. Bu itibarla evvela kafaları ve vicdanları köhne, geri, uyuşturucu fikir ve inançlardan mürekkep , muntazam, her parçası yerli yerinde modern bir devlet makinesi kuracaksın. Sonra bu makine halkın başında ve halkla beraber durmadan çalışacak maddi ve manevi her türlü istidat ve kaynaklarımızı faaliyete geçirecek, işletecek, böylece memleket ileriye, refaha doğru yol alacak. Başka çaremiz yoktur. İleri milletler seviyesine erişmek işini bir yılda, beş yılda, hatta bir nesilde tamamlamakta imkansızdır.

Biz şimdi o yol üzerindeyiz; kafileyi hedefe doğru yürütmek için, beşer takatinin üstünde gayret sarf ediyoruz. Başka ne yapabiliriz ki?

Bir az durur, gözleri dolmuştur. Yaverine bir kahve söylemesini söyler. Yaveri anlar ve bir kaç dakika yalnız bırakır gaziyi.

Her ne hal ise! Yeise değil, hatta ufak bir tereddüde dahi düşmeye mahal yoktur. Halimizi bilmekle beraber cesaretimizi kaybetmemeli, ümit ve şevk içinde yolumuza devam etmeliyiz. Er geç fakat muhakkak gayemize varacağız. Hadi bakalım… 6 Mart 1930 Antalya gezisi

İşte Gazinin en bunaldığı anı dahi memleketin çağdaşlaşmasına, halkın refahına dairdi. Memleketin gelişmesi için elinden gelen her şeyi canı pahasına ortaya koymaktan bir an bile tereddüt etmemiş, ömrünü bu halka adamıştı. Daha ne diyebilir ki bir insan? Kurtarıcı beklememeli bu toplum. O gün dahi kendisini değil, fenni ve bilimi rehber gösteren bir insan olarak toplumun gelişmesini kendi dinamiklerinde bulabileceğini açık açık belirtmiştir. Reçete çok basit, çalışmak, kendi kaynaklarını harekete geçirmek, lider sultasına düşmemek ve aklın bilimin yolundan ayrılmamak. Yani bugün gittiğimiz yolun tam tersi.

 
Toplam blog
: 166
: 1969
Kayıt tarihi
: 30.09.06
 
 

Sıcak bir Ankara yazında, 1975 yılında doğmuşum. İlk gençliğim Ankarada geçti. Üniversite yılları..