Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '10

 
Kategori
Deneme
 

Yaratıcı'ya Sesleniş-5

Yaratıcı'ya Sesleniş-5
 

 

Pek kıymet biçtiğim sözcükler bile ruhuma ayna tutmakta kifayetsiz kalıyordu. Sayfamda yer bulan her kelime bir idam mahkumunun akıbetine uğruyor, yazdıkça daha çok cinayet işliyordum. Suçsuz ve günahsız satırları ardarda ipe diziyordum. O capcanlı, hayat dolu dizeler benim kalemimden darağacına çekiliyor; onlardan geriye yalnızca mürekkep izinden ibaret cesetleri kalıyordu. Yine de onlara saygı duyuyordum. Başkaları gibi, sırf cümlelerin infazına ilişkin ceza mevzuatında hüküm yok diye, cinnete tutulmuş gibi bir solukta onlarca sayfayı kurşuna dizmiyor, üst üste yığmıyordum. Her sözcükle ayrı ayrı ilgileniyor, en azından bütün olarak bakıldığında cesetlerinin güzel görünmesine titizlik gösteriyordum. Bütün bu alakama rağmen, çabalarım yalnızca belli bir gayeden uzak yeni cesetler doğuruyordu. Yakışıklı ölüler… 

Ve ben -cellat- her geriye dönüşümde, kendi elimle yarattığım toplu mezarlar görüyordum. İtiraf etmeliyim ki onları sadece mükemmel nesre yahut şiire ulaşmak için katlediyordum. 

Artık değil… Çünkü varoluşun içinde yeralan her nesnenin, idenin, duygunun, ruhun, zulmün, adaletin, kanunların, anarşinin, her özün ve her yanılsamanın, kısacası her şeyin bir biçimde senin varlığında yahut yokluğunda düğümlendiğini farkettim. Bu keşfimle beraber zihnimde basit bir çözüm uyanıverdi. Bütün güzellik kaygılarını bir kenara bırakıp doğrudan sana yazacaktım. İnsanlara değil… Böylelikle şahsi hevası yüzünden cinayetler işleyip bununla da takdir bekleyen bir seri katil formundan çıkıp askerlerini gerçeğe -gerçeğin tam kalbine- yürüten bir kaşife dönüşmüş olacaktım. 

 

Öyle de yaptım. Bu meşakkatli yolda yine cesetler bırakıyor olsam da sonlarına yürüttüğüm kelimelerimin saygısını kazanmıştım artık. İleri doludizgin atılıyor, gerçeklik ülküsü uğrunda huzur içerisinde düşüp sönüyorlardı. Benden daha heyecanlı oldukları kesindi. Estetik kaygıları büsbütün yokolmuştu. Kan, toz, toprak içinde yerlere yığılırken gülümseyişlerini penceremden görebiliyordum. Bundan böyle karaladıklarıyla caka satan basit bir suçlunun kurbanı talihsiz birer maktul değil ışığa yürüyen şehit ruhlarıydılar. Bense onları -şimdilik- penceremin önünde çakılmış duran parmaklıkların berisinde izlemekle yetinmek zorundaydım. Ama içimi rahatlatan düşünce şuydu ki, son sözcüğüm de olabileceği en çirkin ve en harikulade biçimiyle göğsünden kurşunlanarak karlara düşünce ben, bütün bu ölümlerden sorumlu olan ben, mahpushanemin kilidini kırıp dizelerimin açtığı yoldan sağ gerçekliğe yürüyecektim. 

*** 

 

 
Toplam blog
: 32
: 637
Kayıt tarihi
: 28.09.10
 
 

Şair ve yazar... ..