Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '06

 
Kategori
İnsan Kaynakları
 

Yaş Otuzbeş, Yolun Sonu!

Yaş Otuzbeş, Yolun Sonu!
 

Bir büyük gazetenin Pazar günleri yayınlanan "İnsan Kaynakları" ekini, uzun yıllardır çalışan bir emekçi alışkanlığıyla düzenli olarak takip ederim.

Doksanlı yıllardan sonra firmaların vermiş olduğu "Eleman" ilanlarındaki inanılmaz değişikliğe ayak uydurmak pek de mümkün değildir.

İşverenler çalıştırmak istedikleri elemanlarda aradıkları niteliklerin değişen ve gelişen çağa ayak uydurabilecek özelliklerde oluşmasına özen gösteriyor!

Ancak bu paralellik gelişen ve değişen çağa ayak uydurmaya çalışan yirmi birinci yüzyıl Türkiyesinin şartlarına uygun mu işte bu tartışılır…

Bir orta düzey yöneticide aranılan vasıflara göz atalım;

Bir kere en az bir yabancı dili çok iyi konuşmak ve yazmak zorundasınız.

Bazı işyerlerinde iki yabancı dil şartı aranıyor. Tabii bu çok normal, neticede Türkiye pek çok yabancı ülke ile ticarî anlamda iş yapıyor.

Üniversitelerin dört yıllık eğitim veren ilgili bölümlerinden mezun olmak.

Ne var bu şartta diyebilirsiniz ama bazen cümlenin yanında parantez içerisinde bir ibare yer alıyor;

Açık Öğretim Fakültesi (AÖF) mezunları hariç!..

Siz istediğiniz kadar, "AÖF yasal olarak yurt içinde ve yurt dışında denkliği kabul edilmiş diğer üniversitelerle aynı eşitliktedir" diye feryat figan edin ama uygulamada işveren böyle düşünmüyor.

AOF'i bir yüksek öğretim kurumu olarak görmüyor. Bu okulun hangi zor şartlarda ne çilelerle bitirildiğini, öğrencilerin tâbir caiz ise geçer not almak için "yel değirmenleriyle savaşmak" zorunda kaldığını bilmiyor.

Bazen üniversitenin adı da yer alıyor ilanlarda; Boğaziçi, ODTÜ, İstanbul Üniversitesi v.s.

En az bilmem kaç yıl tecrübe sahibi olmak…

Okuldan mezun olur olmaz işe girmek büyük şans. Nereye gitseniz tecrübe sorulur. Ya bir tanıdığın yanında çok küçük ücretle işe başlayacaksınız veya iyi bir yere girmek için şöyle kallavi bir torpil bulacaksınız. Yoksa aylarca sürünmeniz işten bile değil.

İş buldunuz, yeterli tecrübeye eriştiniz, yaşınız da otuz beşi geçti…

Bazı nedenlerle işten ayrılmak zorunda kaldınız. İlanlara bakıyorsunuz;

Tüm şartlar size uygun; Tahsilse tahsil; tecrübeyse tecrübe; yabancı dil mükemmel. Ancak bir cümle gözünüzün önünde yanıp yanıp sönüyor; Gözlerinize inanamıyorsunuz, cümleyi bir kez daha okuyorsunuz;

"Otuz beş yaşını aşmamış olmak!"

Bulunduğunuz yere yığılıp kalıyorsunuz. Sistem sizi işe yaramaz bir eşya gibi acımasızca kaldırıp çöpe atmıştır. Bu yaştan sonra iş bulabilmeniz için pek çok şeyden taviz vermek zorunda kalacaksınız. Daha alt kademede daha küçük ücretlerle çalışmak gibi…

Üniversitelerinden her yıl binlerce işsizler ordusu mezun eden genç Türkiye’de, üretime değil tüketime endeksli sistem size otuz beş yaşından sonra yaşama olanağı sağlamamaktadır.

Genç mezunlar bir iş bulup tecrübe kazanmak için düşük ücretlerle çalışmaya hazırdır. Sistem de bunu iyi bilmekte ve kullanmaktadır.

Suç sizde değildir!

Suç; sizi tecrübelerinizden en fazla yararlanılacağı bir dönemde dışarıya atandadır…

Suç; Süleymaniye gibi bir dünya şaheserini yetmiş yaşından sonra meydana getiren Mimar Sinan’ları unutanlardadır.

"Yaş otuz beş yolun yarısı" diyen şair Cahit Sıtkı Tarancı yanılmış.

Şimdi "Yaş otuz beş yolun sonu!"

Tülay Hergünlü

Not:Resim Hürriyet Gazetesi İ.K.ekinden alınmıştır.

 
Toplam blog
: 516
: 1080
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1955 Ankara doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. İstanbul'da uzun yıllar..