Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '16

 
Kategori
Güncel
 

Yaşadıklarımız ve sevgiden yoksunluk...

Yaşadıklarımız ve sevgiden yoksunluk...
 

Sanki devamlı bölünmüş olmaya mahkum edilmiş, nereye gitmesi gerektiğini hiçbir zaman bimeyen bir ülke gibi Türkiye.

Umberto ECO

İçimizde, hemen yanıbaşımızda olup bitene sırt dönerek, yaşananlara dair bir yargıya varmadan yaşamak mümkün müdür? Günlerdir içimizi bir sinsi kurt gibi kemiren bu soruya vereceğimiz bir cevap olmalı. Eğer bu soruya verecek bir cevabınız yoksa, daha doğrusu böyle bir sorununuz yoksa zaten vurdumduymaz bir savrulmada rahatınız yerinde demektir.

Kim başlattı bu alçakça savaşı. Aylardır olup bitenler karşısında zamanında içini dökemeyenler, kanlarını döküyorlar şimdi. Geri kalanı her gün devam edegelen, sonlanmayan ölümler karşısında kısıldıkları ""boğuntu hücreleri "nde çaresizliklerinin ve isyanın gözyaşlarını. Güneydoğu'nun kent ve kasabalarında kazılan hendekler aslında insanlığımızda kazılı olan derin uçurumlardır şimdi. Yanıp yıkılan yerler, yakılan harap olan okullar, camiler, kiliseler ve sönen hayatlar. Aylardır bir zalim göçü yaşayan insanlar, ne acıdır ellerinde beyaz bayraklarla hastasını götürebilmek için sokağa çıkanlar, okullarına gidemeyen çocuklar, dükkanlarını açamayan esnaf, açılmayan kepenkler, ışığı yanmayan evler. " Teknik arıza sonucu " olduğu ileri sürülen sivil ölümleri, sivil çoluk çocuk can kayıpları...Bir ürkütücü fatura ki duruyor orta yerde; kimsenin ödemeyi üstlenmediği.

Yanıp yıkılan Sur'u "Toledo yapacağız" söylemi, Dünya Kültür Mirası Sur'u koruyamadıktan sonra havada asılı bir söylem gibi duruyor. Ya her gün sayıları gittikçe artan ve bir türlü sonlanmayan şehitlerin acısını, giderek daha büyük boy albayraklarımızla gizlemeye çalıştığımız yoksul evleri, onları ne yapacağız? Babasının küçük elinin içindeki sıcaklığı çoktan soğumuş çocukların, eşini kaybetmiş genç bir kadının gözlerindeki yıkılmış yaşam tutkusunun, evinin tek direği oğlunu toprağa vermiş yaşlı bir çiftin zaten kırık kaderini kim yerine koyabilir. Her gün ülkenin dört bir yanında büyük kalabalıklarla yapılan cenaze törenlerinde mi cevap verilecek bu sorulara. Ya da nerede, gerekli cevabı kimler ve nasıl verecek.

Tekrarlanan seçimlerde açılanlar seçim sandıkları değil, Pandora'nın Kutusu muydu yoksa. Nasıl ve neden oldu çözüm süreci, dilinden barışı düşürmeyenler yüzünden mi bir kanlı sürece dönüştü. Nasıl?..

Gerçeğin aynalarındaki asıl yansımalarını göremeyenlerin, kendilerini gördükleri ve topluma tuttukları sanal dev aynaları kırılmış, tuz buz olmuştur şimdi. Barış bir hak etme meselesidir. Kendi içlerinde barışı yaşatamayanlar topluma barışı sunamazlar. Barış için önce insan olmak gerek. Yaşamdır artık şimdi bir güvercin tedirginliğin de olan. Yaralı ve uzak olan umut...

Yitip giden her canda, yanıp yıkılan, önüne bayrak asılan her evde aslında yitip giden sevgidir. Ve korkaklardır barışı bozan, içinde sevginin kırıntısı olmayanlar...

Akın Yazıcı

22 Şubat 2016/İzmit

 
Toplam blog
: 190
: 391
Kayıt tarihi
: 07.05.14
 
 

1965 Ankara Üniversitesi Tıp fakültesinden asker hekim olarak mezun oldum. Gülhane Askeri Tıp Aka..