Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

22 Mayıs '14

 
Kategori
Siyaset
 

Yaşam odaları (Dünyanın 17 büyük ekonomisinde yaşam odaları yok, niye ise?)

YAŞAM ODALARI…

Konuştukça batıyorlar, Soma madenlerinin sahibinden tutun, Başbakana Cumhurbaşkanına kadar. Dün akşam da gittiğim yerde izledim ağlayan adamın (Bülent Arınç) konuşmalarını, öyle güzel öyle acılı senaryolar yazdı ki beyefendi “Cannes” da büyük ödül alacak kadar…

Diyor ki mesela; “yaşam odalarına gerek olacak mı olmayacak mı diye tartıştık arkadaşlara yeni maden kanunu hazırlanırken kesinlik kazanacak…”

Zaten aynı lafı; madenin sahibi de yapmıştı. Bir farkla ağlayan adam gibi “kanun” çıkaracağız diyemedi sadece…

***

Oysa ağlayan adam farkında değil ya da işine gelmiyor. O beyefendi “yaşam odaları” için yüz bin dolarına kıyamadığı için onca insan açıkça “telef” oldu. Ama o kameraların karşısına geçtiğinde ilk söylediği söz ne oldu? Kaç gündür uykusuz kalmış; üç gün…

“Yaşam odaları” deyince bizim aklımıza madencileri hayata bağlayan donanımlı dört duvar geliyor ama onlara göre bilmem kaç metre uzunluğunda yat kotralar,  hatta patronun 6 milyona sattığını söylediği lüks daireler rezidanslar akla geliyordur…

Eh aklına buraları gelenlerin de kusura bakmayın ama aklına toprak altında sonsuzluk uykusuna yatan üç beş kuruşa çalıştırdıkları kara yüzlü işçileri gelecek değil…

***

Ve dün bir mahkeme patronun tutuklanma talebini reddetmiş, şaşırmadım ama ben asıl neyi merak ediyorum biliyor musunuz?

Beyefendiler (!) babasının gömüldüğü gün doğan küçücük bebeğin çığlıklarını duyduğunda da ya yüzünü gördüğünde dışarıda nasıl kalacak, rahat rahat nasıl dolaşacak acaba?

Vicdanı hiç sızlamayacak mı?

Yatıyorum kalkıyorum diyorum ki bunların hiç birinin zerre kadar suçu olmadığına göre bu katliamı farkında olmadan (?) ben mi yaptım acaba?

Eğer, ben yaptıysam ne olur biri benim içinde bir çukur kazsın, bu veballe ben yaşayamam…

***

Yeni Türkiye, dünyanın bilmem kaçıncı büyük ekonomisi, demokratikleşme paketleri, barış süreci, yeni sivil anayasa tantanalarının ortaya koyduğu çelişkiye bir bakar mısınız?

Daha önce de kurdum yazdım benzeri cümleleri ama gerçek bundan öte olmadığı için papağan gibi tekrarlayacağım.

Dünya lideri dedikleri adam, dünyanın bilmem kaçıncı büyük ekonomisi dedikleri ülke vekilleri bakanları; maden işçilerin pisipisine can vermesine, çocukların öksüz kadınların dul kalmasına engel olamıyorlar…

Olamadıkları gibi yalan dolan, taklit ve kin nefret dolu söylemlerle haklı mazeretler bulmaya çalışıyorlar. Üstelik de daha gözyaşlarımız dinmeden, yasımız sona ermeden…

***

Ve dün hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ ın Mevlana edasıyla konuşmasını izleyince dedim ki; merhamet ve acıma duyguları ayaklar altına alınmış siyasetin pis ve iğrenç kollarına takılıp kalmış. Ne vicdan kalmış ne ar ne de namus…

Başbakanın Salı günkü meclis konuşmasını ve ağlayan adamın dünkü konuşmasını alın kokteyl yapın ortaya ne çıkacaktır biliyor musunuz?

Hepsi işçi hayranı, kömür tozuna bulaşmış kapkara olmuş yüzlerine bayılıyorlar. İçimden “atma Recep din kardeşiyiz” diyorum ama her zamanki gibi kendim söylüyor kendim dinliyorum…

Oysa o bayıldıkları ve laf kalabalığında sorumluluklarında olduğunu söyledikleri maden işçileri kazara her hangi bir lüks lokantada yemek masalarına gelse, yanlarına oturmaya kalksa kaçacak yer ararlar…

Düşünsenize Hayrunnisa ve Emine hanımlar henüz oraya gidemediler. Neden gördünüz değil mi; hepsi yediden yetmişe “saf köylüler…”

***

Diyorum ki bu ülkede “yalandan hiç kimse ölmediği” gibi “canlar, onlar bizim çocuklarımız, ciğer parelerimiz falan feşmekan demekle de 301 candan bir tekini bile geri getiremezler…

İşte tam da bu bağlamda “Yaşam odalarından” nereye doğru gidiyorsak kaygılanmamak mümkün değil. Belki de hastane koridorların morg dolaplarına…

Ben onu bunu bilmem kardeşim; bu ülkenin sokaklarında caddelerinde “tomalar, cemaatçi Tayyipçi polisler ellerinde coplar biber gazlarıyla beklediği ve hiç tereddüt bile etmeden tüm silahlarını kendi vatandaşlarına kullandığı sürece bizim vicdanımızın da sevgimizin saygımızın da,  ahlakımızın da aile terbiyemizin de, birlik beraberliğimizin de üzerine bir bardak su için… 

Bunlar iktidarda kaldıkları sürece Cumhuriyet ve laiklik, hedef gösterdikleri yüzüncü yılına 2023’e ulaşamaz…

O tarihe kadar yaşayacağımı göreceğimi hiç sanmıyorum ama inşallah yanılan ben olurum, diyor en içten saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Ve diyecek başka lafım kalmadı; Allah’a emanet olun…

Erdoğan ÖZGENÇ

Adana 22.05.2014 16.20

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..