Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '14

 
Kategori
Öykü
 

Yaşama veda mı ediyorum? (Bölüm 2)

Yaşama veda mı ediyorum? (Bölüm 2)
 

Ağabeyinin odasına giren Sema onu yatakta oturur buldu. Uyanan fakat kalkmak için kardeşinin gelmesini bekleyen adam küçük bir çocuk gibi çaresiz bekliyordu. Sema, onun yataktan çıkmasına yardımcı oldu, üstünü değiştirdi ve onu kahvaltıya hazırladı. Bütün bunları o kadar zorlukla yapıyordu ki gelecek günler onu korkutmaya başlamıştı.

Mutlaka doktora gitmem, tedavi olmam gerek diye düşündü. Doktora gitmekten, başına uzun ve zor bir tedavi süresi çıkmasından çok korkuyordu. Yaşça kendinden büyük iki teyze kızından başka kimsesi yoktu. Onlar da kendi aileleri, çocukları ile haşır neşirdi zaten. Ağabeyini bırakacak kimsesi olmadığından doktor olayını epey geciktirmişti.

Hasta adama biraz peynir ekmek veren Sema, gelip salondaki kanepeye uzandı. Biraz güç toplayayım , sonra kalkar ev işine bakarım diye kendi kendine söylendi.

Kanepeye tam uzanmıştı ki telefon çaldı. Teyze kızlarından büyük olandı arayan. Eksik olmasın hergün telefon edip hatırını soruyordu. 'Ne yapsın o da benden epey büyük, sağlığı bozuk, daha fazla bir şey gelmez ki elinden.' dedi.

Teyze kızı geceki mide ağrılarını duyunca 'Bu böyle olmaz, senin doktora gitmen gerek, beraber gidelim ben sana refakat ederim diye ısrarla konuşuyordu telefonda.

Ağabeyini bir kaç saatliğine yalnız evde bırakabilirdi Sema. En azından yanına bisküvit, su verirdi. Adam pencereden etrafı seyredip oyalanıyordu. Zaten doktor işi de fazla uzun sürmezdi. Sema gastrit, ülser gibi stresten kaynaklanan bir mide rahatsızlığı olduğunu sanıyordu sorununun. Kendisi de Üniversitede sağlıkla ilgili bir bölüm okuduğu için bu düşüncesinde ısrarcıydı.

En azından doktor bir ilaç verir, ağrılarını giderirdi. Şu midesinin üzerindeki balina bir kalksaydı.

Doktora gitmesi için evi toparlaması, ağabeyine yiyecek bir şeyler hazırlaması, herşeyden önemlisi üstünü, başını, saçını düzeltmesi  gerekti. Ona sokağa çıkarken, özellikle doktora giderken temiz ve bakımlı olmayı öğütlemişti büyükleri yıllarca.

Bu arada tekrar telefon çaldı. Teyze kızıydı gene arayan. Öğleden sonraya doktordan randevu aldığını ve gelip onu alacağını, o zamana kadar hazırlanmasını söylüyordu karşıda heyecanlı heyecanlı.

Zamanı az, işi çok ve hali hiç yoktu. Yavaş yavaş uzandığı kanepeden kalktı ve mutfağa gitti. Bir tabağa bisküvit, kek koyarken bir gün böyle olabileceğini hiç düşünmediği aklına geldi. Nedense bugün aklına hep Üniversite yılları, yaşayamadığı gençliği, gerçekleştiremediği hayalleri geliyordu.

Kafasında bu hayaller ile takatsız banyosunu yaptı, evi toparlamaya çalıştı. Geçmişin acı anıları ile doluydu zihni bütün bu işleri yaparken.

Yıllar su gibi akıp gitmişti. Bir zamanlar Gökhanla gezdiği dolaştığı yerlere, çay içtiği kafelere bir daha ayağı gitmemişti. Bir yandan ıslak saçlarını tararken bir yandan da 'Ben Gökhan'ı çok sevdim'diye konuşuyordu kendi kendine. Onu çok sevdim ama bitti.

Devamı bir sonraki yazımda. 

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..