Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '07

 
Kategori
Güncel
 

Yaşamak iyidir

Yaşamak iyidir
 

Kene vakasından sonra yaşıyor olmamın, şahsımla hiç bir ilgisinin bulunmadığını itiraf etmeliyim. Hani bazı insanlar, bazı hastalıkları yendiklerini söylüyorlar ya... Ben onlar gibi düşünmüyorum, düşünmek istemiyorum. Çünkü, bir kısım insanların yenemeyip, karşısında pes etmek zorunda kaldıkları hastalıkları, diğer bir kısım insanların gerçekten yendiğine dair somut bir kanıt yoktur.

Aslında, "ben bu hastalığı yendim" demek bir bencilliktir, kendini merkeze koyma, hatta kendini ululamadır. Zannımca insan, bunu hakedecek kadar, büyük ve sonsuz güce sahip değildir. Herkesi ateş yakar, su boğar. Bazan bir kene bile öldürebilir.

Bazı durumlarda sebepler, zincirleme olarak menfi yönde tecelli edebilir ve sonu, facia ile bitebilir. Bazen da sebepler zincirinin bir halkası kırılır, menfi gidiş müsbete dönüşebilir. Mesela trafik kazaları, ölümlere sebep olabildiği gibi, sadece maddi hasarla da atlatılabilir. Burada, olayın meydana gelişinden itibaren, artık sürücünün iradesi sonlanmıştır. Arabanın takla atıp atmayacağına, uçurumdan aşağı yuvarlanıp yuvarlanmayacağına, az ilerideki ağaca takılıp takılmayacağına karar verecek o değildir. İnsanların kimi buna, şans veya tesadüf, kimi de kader der. Ben hepsini "kader" anlamında kullanıyorum. Yazılmış kader; insanın iradesinin, yani kontrolünün bittiği noktadan başlar. Ve insanlar, bundan asla kaçamaz.

Kendisinin çok cesur olduğunu kanıtlamaya çalışan, "Timsah Avcısı" namıyla tanınan bir Avusturalyalı belgeselci vardı. Seyircilerin heyecanını artırmak ve cesaretini kanıtlamak için, hayvanlarla ilişkilerinde sınırları zorlardı. Onlara gereğinden fazla yaklaşırdı. Belgesellerinde cesaret gösterisi yaparken ciddi tehlikeler atlattığını izledim. "Özel olma" arzusunu bir türlü yenemedi, aynı yolda devam etti. Sonunda ecel onu, bir köpekbalığı ile yakaladı ve aldı. İster kabul edelim, ister etmeyelim, ister inanalım ister inanmayalım biz, kendi istediğimiz kadar değil, kendi dışımızdaki "bir şey" in istediği kadar yaşarız. İnsan gururla, " ben hastalığımı yendim!" dese de aslında o, hastalığını falan yenmemiştir. Sadece, kendisine bahşedilen şansı kullanmıştır. O, bedeninin galibiyetiyle değil, ezelde belirlenmiş kaderiyle yaşamaya devam etmektedir.

Bir kalp krizi sonucu hastaneye götürülen kişi için, doktorların kullandıkları iki tanımlama vardır. Eğer hasta müdahale ile hayata döndürülebilirse, "zamanında yetiştirilmiştir"; döndürülemezse, "geç kalınmıştır." Ne doktorları, ne de bu sözleri asla eleştirmiyorum. Doktorlar, ellerinden geleni şüphesiz yapmaktadırlar. Sonuçta onlar, hastanın yakınına bir açıklama yapmak zorundadırlar. Meslekleri itibariyle, ortaya çıkan sonucu, bekleyenlere makul sözlerle anlatmak gibi manevi sorumlulukları vardır.

Ben sadece bu sözün bir, gerçeklik olup olmadığını anlamaya çalışıyorum. Bence bunun, somut ve bilimsel hiç bir açıklaması yoktur. Çünkü bazan beş dakikada hastahaneye ulaştırılan hasta ölürken, bir saatten daha uzun bir sürede getirilen yaşayabilmektedir. Şüphesiz öğütlere uymak, acele etmek, doktor tavsiyelerini dinlemek önemlidir. Ama bütün bunlar, mutlak kurtuluşun anahtarı değildir.

Kaderimizin bizi teslim almasının yolunu bazan biz kendimiz açarız. Araba kullanırken hız limitini aşarak, arabanın bizi dinlemeyecek sürate ulaşmasına sebep olabiliriz. Tehlikeli yerlerde dolaşma, tehlikeli maddeler kullanma, sırf güzelleşmek için bıçak altına yatma, moda diye, döğme yaptırma dahil, bir çok işkenceye katlanma, sağlığımızı ciddiye almama gibi sayısız kulvarları deneriz.

İşte kader bazılarımıza, büyük oyununu buralarda oynar ve bizi çeker alır. Bazan da birileri bizim kaderimiz, yani hayatımız üzerinde etkili olabilir. En acısı da budur. Bir magandanın kurşunu, bir sarhoşun arabası, bir kavganın acı faturası, bir terör bombası, kapaksız bir logar deliği ve daha bir çok şey bize tesadüf edebilir. Görüldüğü gibi dünya, "başımız göğe değecek kadar" gururlu, bencil ve kendimizden emin yaşamamıza uygun bir ortam değildir. Fakat bazıları bunu çok rahat yapabilmektedirler. Şaşırtıcı olan, dünyada bulunmayan bu olgunun, insanlarda nasıl meydana çıktığıdır.

Kısacası, şu anda yaşıyorsam; ecelimin ipleri benim elimde olduğu için, kenenin salgıladığı virüsleri yendiğim, çok güçlü olduğum için değil, hayatımın "son kullanma tarihi" dolmadığı için yaşıyorum. Oyumu kullandım, seçim sonuçlarını, daha sonraki zamanlarda ülkemde neler olacağını görmek istiyorum. Mesela, fert başına düşen milli gelir 15 bin dolara çıktığında, (1) (inşallah dolar elli kuruşa inmez) eşimle beraber, hissemize düşen 30 bin dolarlık gelirin keyfini sürmek istiyorum. Siz de isteyin.

1-Eğer çıkarsa... Çıkmazsa, "batsın bu dünya" demeyelim. Dünya batarsa biz de batarız.

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..