Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Temmuz '07

 
Kategori
Siyaset
 

Seçim polemikleri

Seçim polemikleri
 

Dört liderin seçim konuşmalarını televizyonlardan takip etmeye çalıştım. İçlerinde, en bağımsız nutuk repertuarına sahip liderin Mehmet Ağar olduğunu söyleyebilirim. Seçim propaganda konuşmalarının özünü, diğer parti liderlerinin ithamlarına cevap, söylemlerini olumsuzlama ve başarısız olacakları üzerine oturtmamıştı. Ağar kendini, diğer üç siyasi ile fazla bağlamadan, yani onlarla laf yarıştırmadan, karşılıklı atışmaya girmeden kitleleri etkilemeye çalıştı. Siyasetle ilgiliyseniz, ucundan kenarından biraz dokunmak ve dokundurmak zorundasınız. O, ancak bu kadarını yaptı.

Tabi hiç polemik yapmadı demek istemiyorum. Erdoğanın, "Tek başıma iktidar olamazsam istifa edeceğim. Sn. Baykal, Sn.Bahçeli; başarısız olursanız siz de istifa edecek misiniz?" sorusunu, o da üzerine aldı. Devlet ve terör tecrübesiyle hizmete talip olduğunu, bir yıl içinde başarılı olamazsa, seçimden sonra değil, başbakanken bile siyaseti bırakacağını açıkladı. Yaptığı laf yarıştırmalarında kendini, çok özel bir yere koydu. Terörle mücadeleyi lafla değil fiilen yapan bir kişilik olduğunu, bu konuyu iyi bildiğini anlatarak aradan sıyrılmaya çalıştı.

Bahçeli, nedenini anlayamadığım bir asabiyetle başladığı seçim propaganda dönemini gene aynı şekilde tamamladı. Neden bu kadar kızgındı, Erdoğan'a ve onun hükümetine karşı niçin bu kadar tahammülsüzdü bilemiyorum. Sanki bu iktidar, bütün kötülüklerin anasıydı. Ülkenin başına açılmış her türlü sıkıntı ve belanın tek sebebi hükümetti. O gittiği gün, millet ve memleket kurtulacaktı. Eğer iktidar olursa, hükümet üyelerini yüce divana götüreceğini açıkça ifade ve beyan etti. Bahçeli, dört buçuk yıllık iktidar dönemini geçtik, dört buçuk asırlık, hatta dört bin beşyüz yıllık tarihimizde yaşadığımız olumsuzlukların tümünün sebebi hikmetinin, bu hükümet olduğunu zannettirecek kadar katı, haşin ve acımasız bir tavır sergiledi.

Bahçeli, iktidar olduğu dönemde bulamadığı ipi, seçim propagandası için gittiği Erzincan'da buldu ve "Asmak için ip mi bulamıyorsun! Al sana ip!" diyerek Erdoğan'a doğru attı. O sırada Erdoğan, başka bir ilde kendi seçim nutkunu irad etmekte olduğundan, dinleyiciler arasında yoktu. İp muhatabını bulamayınca, tekrar atana döndürüldü. Demek ki Bahçeli'nin koalisyon hükümeti zamanında ip kıtlığı vardı. Çünkü Apo'yu asması için, kimse ona ip atmamıştı. Olsaydı biri mutlaka atardı. Bahçeli'nin bu haliyle iktidara gelmesi durumunda Erdoğan'ın, yüce divanlık olması kaçınılmazdır. Bence bu asabiyetin karşısında kimse merhamet beklememeli.

Başbakan Erdoğan ise seçim nutuklarının temelini Baykal ve Bahçeli eleştirisi üzerine kurmuş gibi göründü. Kırklı yılların ekmek karnesini, İnönü resimli parasını; yetmişli yılların mazot tahsis belgesini her yerde teşhir ederek CHP'yi ve Baykal'ı eleştirdi. Hemen arkasından lafı Bahçeli'ye getirerek ona da verip veriştirdi. İdam kararını kaldıran kanunun kim tarafından çıkarıldığını sordu. Apo'yu idam etmeyeceğine dair belge imzalayanın konuşmaya hakkı olmadığını söyledi.

İktidarda olmanın ve sıcakların verdiği sıkıntı bir yandan, muhataplarının mazot indirimi yapması, öss'yi kaldırması, fındık fiyatlarını yükseltmesi diğer yandan, Başbakan'ı sıktıkça sıktı. O da girdiği bu cendereden kurtulup, şöyle rahat ve yumuşak bir uslupla vatandaşına hitap edemedi. Mesela, "Sevgili vatandaşlarım! Ben de mazotun bir lira, fındığın sekiz lira olmasını, hiçbir askerimizin ölmemesini, bütün problemlerimizin halledilmesini gönülden isterim. Ama ne yazık ki şartlar ve durum şu anda buna müsait değil. Otuz yıldır terörle yaşıyoruz. Önlemek için bütün imkanlarımızı kullanıyoruz. Şehitlerimiz için benim de içim yanıyor. Ne var ki her işi bir anda halletmek mümkün olmuyor, " gibi gönül alıcı sözler söyleyemedi. Söyleseydi bence iyi olurdu.

Baykal'a gelince; o siyasi bir kişilik olmaktan çıkıp, partisini terk ederek yeni bir oluşumun başına geçen Yaşar Nuri Öztürk'ün yokluğundan da istifade "müftiliğe" soyundu. Her konuşmasında bol bol fetva verdi. Konuşmalarını, "AKP'liler, on sekiz yaşına gelmiş çocuklara sünnet hediyesi olarak altın, fakirlere para, kömür, gıda paketi dağıtıyorlarmış. Eğer size de verirlerse alın. Yiyin, kullanın. Ananızın ak sütü gibi helaldir. Bu sizin malınızdır, milletin malıdır. Helal olsun. Almanızda bir günah yoktur. Varsa da günahı benim olsun. Amma!... oy vermeye gelince...işte o olmaz! O günahtır. Onlara oy vermek günahtır, " şeklinde özetlenebilecek fetvalarla süsledi. Polemikler bazen, ciddiyetten geçtik, yanlış zemine kayacak kadar sulandırıldı. Geçmişte konuşulup tartışılmış, sonuca bağlanıp rafa kaldırılmış, herkesin bilgi sahibi olduğu konuların, yeniden rafalardan indirilip, seçim malzemesi yapılması hoş olmadı. Mesela şu, hibe bir milyar dolar meselesi. İlgilenen herkes, olayın bütün boyutlarını zaten biliyordu. Ama yeni bir şeymiş gibi sunulması bir çok insanın kafasını karıştırdı.

Liderler, ülkenin dört bir yanını dolaşıp kendini anlattı. Bakalım kim daha iyi anlattı veya toplumun çoğunluğu kimi daha inandırıcı buldu, bunu yarın öğreneceğiz.

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..