Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yaşamak ve anlamak

Yaşamak ve anlamak
 

Şu insanoğlunun bitmek, tükenmek bilmeyen arzularıdır yine insana en iyisini arayıp bulmak için mücadele ettiren. İnsan bu ne istemez ki, ta eski çağlardan beri en iyisi ve en güzelinin peşinden koşup durmuş kadın ve erkek. Bazen ne istediğini bilip hayatını ona göre planlamış, bezede fırtınaya tutulmuş bir gemi misali savrulup durmuş, oradan oraya.

Çoğu kez kendimle konuşurum bu güne kadar yaşadıklarım da benim ne kadar payım var, acaba? Zaman mı beni istediği gibi şekillendirdi, öyle olsaydı hayat sadece soluk almaktan ibaret olurdu. Oysa ben, sadece soluk almadım, çalıştım, emek verdim, öğrendim, anne odum eş oldum kısacası insan olmak için çaba harcadım. Şunu yürekten söyleyebilirim, zaman elbette beni türlü çeşit hileleriyle alt etmeye çalıştı, beni üzdü, yordu, yıprattı, en acısı benden sevdiklerimi aldı, ama insan olmama çabama engel olamadı. O benimle uğraştıkça ben aldığım derslerden yola çıkarak daha da güçlendim.

Hani derler ya, şu zaman en büyük ustadır evirip çevirip ansan oğlunu bir güzel şekillendir, doğru galiba, bizler yaşadığımız acılarla olgunlaşıp, mutluluklarla biraz soluklanıp birde buna öğrendiklerimizi katıp, ortaya koskoca bir yaşam çıkarıyoruz. Hayatın sürprizlerine katlanmak, mücadele etmek, bekleyip sabretmek, bunlar öyle kolay şeyler değil ama insan gerçekten çok güçlü, bir kere karar vermek ve hayata yenik düşmemek önemli olan.

Bazı durumlarda var tabii ki insan zaman tünelinde yolculuk yaparken, en iyisini bulacağını umarken hiç istemediği sonuçla karşılaşabiliyor.

Zamanın birinde bir ülkede güzeller güzeli bir kız yaşarmış, kıza görüp âşık olmayan, onunla evlenmek istemeyen yokmuş. Kızı, ülkenin en zenginlerinin gelip onu istemesini bekliyormuş. Fakir bir delikanlıda bu kıza gönül vermiş, ama gidip isteyememiş, o diyardan alıp başını gitmiş. Aradan yıllar geçmiş, bizim delikanlı memleketine geri gelmiş. O güzel kızı sormuş, evini göstermişler, bir sabah uzaktan gidip seyretmiş kızı. Kız hiçte umduğu gibi şahane bir evde oturmuyormuş, üstelik kocası da çok yakışıklı değilmiş. Merak etmiş kızın kapısını çalmış, Ben sana âşıktım seni alamam diye bu memleketi terk ettim, ama sen niçin böyle bir hayatı seçtin diye sormuş. Kız ağlayarak, git aka tarafta ki gül bahçesinden hiç geriye dönmeden bulduğun en güzel gül goncasını bana getir demiş. Deli kanlı bahçeye girmiş, hangi goncayı koparacağını şaşırmış, hep bir adım sonraki gonca daha güzel derken bahçenin sonuna gelmiş, bulduğu en güzel goncayı kıza götürmüş. Kız goncayı görünce daha iyisi yok muydu diye sormuş, oğlan geri ye dönme şansım kalmamıştı demiş, kız benimde diye yanıtlamış.

Diyorum ya hayat sürprizlerle dolu ve hiç birimizin geçen bir ana bile geri dönme şansımızda yok, bu yüzden de elimize geçen fırsatları, yani zamandan çalabildiklerimizi en iyi şekilde değerlendirip, bunu yaparken de en güzel yanımız insanlığımızı unutmamamız lazım. Bence yaşamak sadece soluk almak değildir, soluk alırken bu soluğun ne kadar kıymetli olduğunu anlamaktır, çalışırken sağlığın, tokken açlığın acı çekerken mutluluğun, kıymetini bilmek, beklenmesi ve sabredilesi gereken zamanlarda gerektiği gibi davranmak, hiçbir engelin gölgesinde kalmadan yaşama tutunmayı bilmektir. Bu dünyaya gelmiş olmamızın bir anlamı mutlaka var.

Eğer dünyaya şans eseri geldik ise de, dünyaya bir anlam katmak yine bizim elimizde…

SİZCE?

 
Toplam blog
: 11
: 629
Kayıt tarihi
: 09.02.09
 
 

1960 Erzurum doğumluyum. Yaklaşık 46 yıldır İzmir' in ömre bedel ilçesi Karşıyaka -Bostanlı' da yaşı..