Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '11

 
Kategori
Siyaset
 

Yaşananlara ait bir yorum

Doğa dünyanın belli bölgelerinde yaşayanlara diğer yerlerden yaşayanlara göre daha cömert davranmıştır. Üç kıtanın çevirdiği Akdeniz bölesinde yaşayan halklar da bu şanslı toplulukları oluştururlar. Bu bölgede yaşayanlarla Avrupa’nın Kuzeyinde yaşayanların yaşam koşullarının çok farklı olması açıkça ortadadır. Tarih bu görüşü onaylamaktadır. İlk yerleşim birimleri, tarihin başlangıcı kabul edilen yazının bulunması, varlıkları ispat edilmiş olan uygarlıklar ve dinler tarihi hep Akdeniz’in Mezopotamya bölgesinde yer almışlardır. Eski dünyanın diğer bölgelerinde de elbette aynı zamanda ileri uygarlıklar yaşamışlardır. Hindistan, Çin gibi bölgelerde insanlık parlak dönemler geçirmiştir. Orta Doğu’nun avantajı bu zengin Doğu bölgeleri ile Batı ki olanakları kısıtlı topluluklar arasında olması olmuştur. Batı ne yaparsa yapsın Doğu’dan birşeyler almak zorunda kalmış ve iki yakası bir türlü bir araya gelememiştir. Yalnız bu durum çok uzun vadede Batı’da yaşayanların lehine gelişmelere neden olmuştur. 

Böcekten en güzel kumaşı üreten, yiyeceklerinin zenginliği ile çok yorulmadan rahat yaşayan Uzak Doğu insanı ile, hem toprağının çoğu verimli olan, Doğu’dan aldığını Batı’ya satan Orta Doğu insanının doğa koşullarını zorlaması elbette beklenemezdi. Batı’ da ise insanlar özellikle Orta Avrupa’da yaşayanlar gözlerini Doğu’nun zenginliklerine diktiler. Madem ki doğa onlara bu zenginlikler vermemişti o zaman onlar o zenginlikleri gidip zorla ele geçirmeliydiler.
Tarihte bunun ilk ciddi denemesi Haçlı Seferleridir. Halka gidin savaşın oraları ele geçirin ki içimizden bazıları zengin olsun dense oralara ölümü göze alarak gidecek adam bulamazlardı. Ama, dinleri uğruna Kutsal Yerleri almak ve bu uğurda can vermenin mükâfatları zaten yoksul olan gençlere cazip geldi. Hoş bunlardan bir çoğu yağmalar sonunda asıl amaçlarından sapsalar da Avrupa halkları yaşadıkları dinin kendilerine öğretilen dinden farklı olduğunu öğrendiler. Örneğin dünya düz bir tepside değildi, küre biçindeydi. Yani çok ileri gidildiğinde kenarda düşmek diye bir şey olanaksızdı. Kilisenin otoritesinin kaybolması birçok kıralın işine gelse de uyruklarını din ile uyutmaları artık geçerli bir yöntem olmaktan çıkmıştı. Promete Olimpos dağındaki ateşi bir kez daha insanlara vermişti. Madem ki dünya küre biçimindeydi, o zaman ne diye o kadar zahmete katlanıp savaşa savaşa Doğu’ya gidilsindi. Hep Batı’ya giderek de Doğunun zenginliklerine ulaşmak mümkündü. 

Şartlar müsait olunca bilinen gemi ile Batı’ya keşif yolculukları başladı. Kristof Kolomb Batı’ya giderek ulaştığı kara parçasını Hindistan sandı. O yüzden burada yaşayanlara İndian yani Hintli adını koydu. Halbuki o Indianlar bugün Kızılderili olarak tanınmaktadırlar. Kolomb daha sonra yaptığı yolculuklarda da Hindistana ulaşamadı ama vardığı yerlerin zenginliklerini geri götürmesi Avrupa’da yaşayan başka toplulukları da kamçıladı. Sonra tarihte bilinen keşifler ve icatlar dönemi başladı Avrupalı dünyanın her yerine ulaşıyor, oralarda yerleşim birimleri oluşturuyor ve oraları sömürüyordu. Türkçe'de bu yerlere sömürge dense de Avrupalı asla sömürge diye bir kavramı tanımaz. Onlar için oralar birer Koloni dirler, yani yarleşim birimleridir. Daha ileri dönemlerde bizde de bunlara “üs” denildi.
Kolonilerden getirilen hammaddeler Avrupa’da işlendiler ve bunlarda başta silah olmak üzere yeni ürünler yapıldılar. Bazı hammaddeler ise mutlaka bir işleme tabi tutulmalıydılar. Bunlardan yapılan ürünler uzun ömürlü olmadıklarından oralardan taşınmalarına değmiyordu. Kauçujk da bunların başında geliyordu. Uzaklardan getirilen bu malzemeden yapılan ürünler kısa bir süre sonra yapışkanlaşıyor, şekillerini muhafaza edemiyorlardı. Azmeden insanlar bu zorluğu da aştılar. Vulkanizasyon tekniği gelişti ve kauçuktan üretilen lastik malzemeler en hayati ürünlerden oldular. 

Ticaretin gelşmesi burjuva sınıfını ve kültürünü bunların yanı sıra devriminin gerçekleşmesine neden oldu. Üretimin gelişmesi ise işçi sınıfının güçlenmesine yol açtı. İşçi sınıfının yönetimi ele almamsı hen uzun zaman aldı, hem de bu ele alma dünyanın sınırlı belli bölgelerinde gerçekleşti. Her ne kadar işçi sınıfını devrimi adını alsa da uygulama da teorisinden çok farklılıklar yaşandı. İnsanlar yeryüzünde Cennet’i ararken başka bir Cehennem’in içine düştüklerini geç de olsa anladılar. Burjuva sınıfının ekonomik yönden güçlenmesi kapitalizmin doğumunu ve gelişmesini sağladı. Sermayeyi eline geçirenler dünyanın heryerinde aristokrasiyi yıktılar. Sonunda da yönetimi ele aldılar. Yıkılmayan arikrosilerde bike krallıklar sembolik değerleri ile bırakıldılar. Sermaye sınıfının hakim konuma geçmesi ile bu sınıfta hep daha fazla kazan daha fazla güçlen arzusunu oluşturdu. Kapitalizme artık sınırlar yetmiyordu. Bunun adı aristokrasinin emperyalizminin yerini alan kapitalizmin emperyalizmi idi. Artık ülkeler işgal edildikten sonra oraların doğal kaynakları talan ediliyordu. Oraların zenginliklerinin kendi ülkelerine yağmalanması yetmezmiş gibi oraların halklarında güçlü kuvvetli gençleri de kendi ülkelerine taşıyıp neredeyse bedava iş gücü yaratıyorlardı. Ekoloji kavramları o zamanlar gelişmediklerinden herkes bu değirmenin suyu böyle akar sanıyordu. Başta Almanya olmak üzere Avrupa’da denizlere daha uzak olan, kıyısı olsa bile sömürgecilik tirenini kaçırmış olan ülkelerin bu durum işlerine gemiyordu. Sonuçta 1. Dünya Savaşı patladı. Sonradan kurulmasına rağmen sömürgecilikte yeni kavramlar geliştiren ve “ağabey” konumuna gelen ABD nin müdahalesi ile Almanya ve taraftarları yenildiler. Osmanlı İmparatorluğu tarih sayfasından silindi. Emperyalist güçler Türklere Anadolu’nun çok küçük bir yerini yeter gördüler. Ama Türkler bunu kabul etmediler ve Emperyalizme baş kaldırıp tarihte bunlara ilk yenilgiyi tattırdılar. O günlerin zor günleri bu bir kaç cümleye sığdırılamaz. Ama bugün önemli olan oyaşanan zorlukların unutturulmuş olması ve tekrar o günlere doğru dümen kırılmış olmasıdır. Emperyalizmin kuralının “divide e imparare” yani “böl ve yönet” olması boşuna değildir. Türkçede bunun başka bir anlatımı “yutamadığın lokmayı çiğneyerek parçala”dır. Bölme işleminde etnik kimlikler, dinsel ve mezhepsel farklılıklar hep kullanılmıştır ve bu gün de kullanıldıklarına şahit olunmaktadır. 

Birinci Dünya Savaşının çok önemli bir sonucu da Rusya da işçi ve köylü sınıflarının (proleterya) aristokrasiyi devirerek Karl Marx’ ın öğretileri doğrultusunda önce sosyalist oradan da komunizm yönetim şekline geçmeleri olmuştur.Fakat insan ihtirasları ve zaafları da burada etkili olmuş zamanla aynen kapitalizmin emperyalizmi gibi bu defa komunizmin emperyalizmi kendini göstermiştir.
Savaştan yenik çıkan Almanya’ da bu defa evelden beri var olan milliyetçilik akımları gelişmeye başladı. Dünyada kapitalizm ve komunizm kutupları varken, bunlar bir üçüncü kutbun gelişmesine izin vermezlerdi. Nitekim Nasyonal sosyalist Almanların Polonya’ya saldırmaları ile 2. Dünya Savaşı patlak verdi. Başlangıçta büyük başarılar elde eden Almanya ve müttefikleri “ağabey” ABD nin yine sonradan oyuna girmesi ile bir kez daha acı bir yenilgi aldı. İnsanlık Japonya üzerinde denenen atom bombası ile tanıştı. Artık dünyada iki güç kalmıştı ABD nin başı çektiği kapitalist düzenle Rusya’nın liderliğindeki komunist düzen. Avrupa’nın yarısından çoğu Rusya kontrolündeki SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) ülkelerine aitti. Yalnız SSCB için önemlibir handikap vardı. Sıcak denizlere inemiyor bu yüzden dünyaya yayılması çok zor oluyordu. Türkiye Cumhuriyeti savaşa girmemiş ve kapitalist blokta yer almıştı. Avrupa’nın Güyeyi, Anadolu ve Orta Doğu kapalıydılar. Kendileri için bir umut bura halklarını kışkırtıp isyan ettirmekti. Oysa Batı dünyasının özellikle petrol şirketleri bu ülkelerin başındakilerle işi bağlamış, o ülkelerin yönetimlerini sağlam kazığa bağlamışlardı. Askerî yönden de iş sağlama lınmıştı. CENTO adında bir pakt kurulmuştu. Bu paktın üyeleri Pakistan, Afganistan, Irak, İran ve Türkiye ile İngiltere ve ABD idi.Orta Doğu’da Suriye ve Mısır’da SSCB ne yakın yönetimler kurulsa da bu paktın sınırlarını aşmak SSCB için mümkün değildi. Suriye ve Mısır’daki yönetimler bu yüzden uzun ömürlü olamadılar. Bunların topraklarında zaten petrol fazla yoktu. Daha Güneyde yer alan şeyhlik ve kırallık ülkelerinde oldukça fazla miktarda petrol vardı. Buraların kıral ve şeyhleri petrol şirketlerininsadık birer elemanı konumundaydılar. Halk ise petrol pastasından çok azını alsa bile refah içinde yaşıyordu. İşin içine bir de din sokulunca oraların halkı mutlu yaşadığını sanıp Batı emperyalizmine hizmet ettiğini anlamıyordu bile. Diğer taraftan CENTO ülkelerinde yönetimde olanlar zaman zaman nasıl sömürüldüklerini anlasalar bile en küçük bir baş kaldırmada hemen bertaraf ediliyorlardı. Afganistan, Irak ve İran da olanlar bundan başka bir şey değildiler. Pakistan’da yöneticilere yapılan suikastlar, Türkiye’deki darbelerin hiç biri tesadüf değildiler.Ne var ki Cento zamanla işlevini yitirdi. SSCB de eski şaşalı günlerini kaybetmeye başlamıştı. Cento tasfiye oldu. ABD eski Cento yerine o ülkelerde İslamiyeti güçlendirerek yeşil bir kuşak oluşturmaya başladı. SSCB nin Afganistan’ı işgaline karşı burada ve Pakistan’da Taliban güçlerini destekledi belki de kurulmasında rol aldı. Bin Ladi yönetiminde Taliban Afganistan’dan Rusları çıkarttı. Taliban Pakistan’da da güçlenmişti. İran Şahı Fransa’da el bebek gül bebek muhafaza edildikten sonra İran’a gönderilen Humeyni tarafından devrildi. İran Mollalar yönetimine girdi ve İslami (!) şeriatla yönetilmeye başlandı. Arada sorunlar çıksa da Batının petrol şirketleri aslan paylarını almaya devam ediyorlar.
Amaç Orta Doğu’nun zenginliklerini yağmalamak hakkınını(!) kaybetmemekdi. 2. Dünya savaşından sonra o bölgede kurulan ve topraklarını devamlı genişleten İsrail ABD ile iç içeydiler. Artık hangisi hangisini yönetiyordu bunu anlamak zordu. Petrol şirketlerinde ve dünya ticaretinde Yahudi sermayesini oranı hesaba katıldığında bu soru kendiliğinden yanıt bulur. Son 20 -25 yılda ortaya atılan ve kökü çok daha eskilere dayanan Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) adım adım gerçekleşiyordu.
SSCB nin yıkılması sonunda dünya tek kutuba kalmıştı. Kapitalizmin var olması için hemen bir karşı güç oluşmalıydı. O da bulundu. Müslüman ülkelerde petrol şirketlerinin çıkarlarını gözetmek için yönetime getirilenlerin jkolayca diktatörlük hevesine kapılacakları çok iyi hesaplanmış ve onlar bu amaçla o görevlere getirilmişlerdi. Şimdi sıra bölge ülkelerinde ABD desteği ile yönetime gelen anacak daha sonra birer dikdatör kesilenlerin tasfiyesine gelmişti. İkinci kutbun bahanesi de bulunmuştu.Bunun adı ”medeniyetler çatışması” olmalıydı. O İslamiyete hizmet ettiklerini zannedenler haksızlığa uğradıklarını bahane edip özellikle ABD de sivil halkı hedef alan kitlesel ölümlerle sonuçlanan eylemlere başladılar. Evet, haksızlığa uğramışlardı. Ama ABD nin destetiğini alırken kendilerine bu desteğin bir şey karşılığında verildiğini bilmeleri gerekirdi. Geçmişi bilmeden Kapitalizmin o bölgedeki çıkarlarını anlamadan onlarla işbirliğine girersen sonunda işe yaramadığın zaman bir mendil kadar değerin kalacağını da kabul edersin. Ve hizmet ettiğinin dinin olmadığını BOP olduğunu anlamadan ölürsün belki de. Diğer taraftn “barış” anlamına gelen silm” sözcüğünden gelen İslam kelimesinin çağrıştıracağı resmin tam aksine çizdirilen Müslüman profili elinde silahlar, bombalar, garip kıyafetli, saçı başı birbirine karışmış, ürküntü veren bir terörist resmine başarı ile dönüştürülmüştü. Ve o İslam uğruna mücadele ettiklerini sananlar bu resmin tamamlanmasına bilmeden yardım ediyorlardı.
Bin Ladin, Saddam, Mübarek, yakında Kaddafi ve diğerleri hepsi aynı kaderi paylaştılar ve paylaşacaklar.
Orta Doğu halklarının önünde tek örnek Mustafa Kemal olmalıdır. Vatanını işgale gelenlerle savaştıktan sonra ölen düşman askerleri için “ÜZÜLMEYİN EY ANNELER. ÇOCUKLARINIZ BİZİM ÇOCUKLARIMIZLA BU VATAN TOPRAKLARINDA YATMAKTADIRLAR.ONLAR ARTIK BİZİM DE EVLADIMIZDIRLAR” diyebilen bir lider daha var mıdır dünya üzerinde? 

 
Toplam blog
: 15
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.03.11
 
 

Avusturya Lisesi ODTÜ Kimya MÜH., B.Sc.,M.SC. lastik ve plastik malzemelerin üretiminde yaklaşık 40 ..