Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

YAZ geldi!

YAZ geldi!
 

Bir yandan televizyondaki yağmur haberlerini izliyor, diğer yandan daha önce yazmış olduğum blogları gözden geçiriyordum. Baktım, geçen yıl bu zamanlar; “Hey Akdeniz’e yaz geldi” diye yazmışım…

Yine öyle birşey yazacağım, Türkiye'nin pekçok yerinde yağmur, sel varken sanki ayıp kaçacak (!)

Yani söze nasıl başlayacağımı bilemedim(!)
Durun değişiklik olsun, şöyle diyeyim;
"Biliyorum oralarda yağmur var ama ne yapabilirim? Buralara (yine) yaz geldiii! :)”
….
Antalya Muratpaşa Belediyesi, cumartesi-pazar günleri sabah 07.30/09.00 arası, deniz fenerinin olduğu yeşillik alanda spor etkinliği başlatmış…

Yeşil çimlerin üzerine havlunuzu serip, Körfezi, Beydağlarını karşınıza alıp, hocalar nezaretinde, müzik eşliğinde jimnastik yapıyorsunuz. (Sanki 5 yıldızlı bir oteldeymişsiniz gibi...)

Sonra falezlerdeki merdivenleri inip geri çıkmayı göze alırsanız, mavi koyun serin sularında yüzerek serinliyor, kayalıkların koyu gölgesinde bir güzel yorgunluk atıyorsunuz…

Ekim ayında bahçeme diktiğim kayısı fidanındaki çiçeklerin meyveye dönüşmesini, meyvelerin irileşmesini ve sararmasını nasıl büyük bir heyecanla izlediğimi bilemezsiniz…

Meyveyi ancak pazar ve market tezgahında görebilen benim gibiler için, bu inanılmaz bir şey, bu bir mucize…Her sabah yeniden sayıyorum kayısılarımı; 1..3..10...16 adet…Benden habersiz götüren olmasın, mesele o…
Hele olgunlaşan ilk meyveyi dalından koparıp bir yiyişim vardı ki , tam bir seramoni, hâttâ bir ayin!...

Domatesleri erken dikmişim. Mevsim gereği, yeterince güneş alamayınca fideler boyuna uzadı…
E meyvesi de az oldu bu yüzden. Her fidede 3-4 domates…
Vallahi, her sabah onları da sayıyorum…Onları seviyor, onlarla konuşuyorum...
Hâttâ o reklam filmindeki gibi neredeyse domateslerimin tozunu alasım var ya, gören olur da utanırım diye yapmıyorum...
Bu cumartesi, “Görmemişin domatesi olmuş, koparıp yiyememiş” durumuna düşmeyeyim diye kızaran domateslerden 3 tanesini kopardım, dilimleyip tuzladım, üstüne biraz da kekik ektim…
(Aman da aman kim yetiştirmiş bu domatesleri? Bunlar hayatım boyunca yediğim en lezzetli domatesler canım...Tabii!!!)

Salatalıklar 4 adetti, baktım (görgüsüzlüğümden) dalında kartlaşacak, kıydım onları da kopardım…

(Allahım bu ne koku, bu ne tat, boru değil, bahçe malı herhalde!)

Sivri biberlerin çiçeği ucunda, çıtır çıtır, mis gibi…Dolma biberler de öyle…

Taze fasulyeler erken döktü …Öyle diyorlar; “ Fasulyeler döktü!” Kılçıksız, adı üstünde tazecik…
Bir defa zeytinyağlı, diğer defa kıymalısını pişirdim. (Mmmmıhhh!...Ellerime sağlık!)

Patlıcanlar aynı resimdeki gibi, tablo, tablo…
Haftalardır çiçekteydi, bir anda belirginleşip büyümeye başladılar…
(E bu hafta patlıcanı oturtmak şart oldu!.)

Nanelerimi, dereotlarımı, reyhanlarımı söylemiyorum artık...

...

Denize girmek için Lara Plajı’nın sakin ve ıssız bölümlerini seçerim genellikle…

Bu sabah; “Nasıl olsa hafta arası, hem daha sezon da açılmadı, tenhadır, uzağa gitmeyeyim, Lara Plajı'nın Sera Oteli'ne yakın kısmında denize girivereyim” diye düşündüm…

Bir de gittim ki, ne göreyim; Sadece Türkler değil, sanki bütün Ruslar Lara Plajı'na akmış!

...

Plaj, incecik kumlar, köpüklü dalgalar, ılık rüzgar ve YAZ…

Rus ablalar güneş banyosunda sere serpe, umarsız, mutlu; Göz banyosunda memleketim insanı mutlu, umutlu...

Daha nasıl anlatayım işte?

Sözün özü: Buralara"YAZ geldi!"

...

 
Toplam blog
: 247
: 1493
Kayıt tarihi
: 29.01.08
 
 

Antalya ve Akdeniz aşığı bir öğretmenim. Bol bol okurum, blog yazarım, şiir yazarım. Yazdıkça ve ..