Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '09

 
Kategori
Kitap
 

Yazar doğulur mu yazar olunur mu?

Yazar doğulmaz. Ama yazar olunmaz da. 

Çalışmakla yazar olunmaz. Çalışmadan da yazar olunmaz. 

Genetik boyutta, bir tük kalıtımsal kader olarak yazar doğulmaz. Ancak bu, çalışarak da yazar olunabileceği anlamına gelmediği için, püf nokta, kişinin, doğduktan sonraki yaşadığı her hayat anının onun yazar potansiyelini doğrudan etkilediğidir. 

Bu da yeterli değildir, bunun üzerine ciddi anlamda bir çalışma gerekir. 

Çalışma ve sistematik gerektirmeyen hiçbir insan başarısı olamaz. 

Yazarlık dolaylı olarak söylediğim gibi bir karakter ve zihinsel gelişmişlik meselesidir, kişisel geçmişi böyle bir karakter ve zihin açılımı yaşamamış bir insan, tek başına çalışmak ile yazar olamaz. Ancak, yazarlığı taklit edebilir. 

Yazarlık karakter mesesidir çünkü, bir insani duyarlılık gerektirir, bu insani duyarlılık son derece yüksektir, yazar olma hevesini taşımaz, ego tatmini peşinde koşmaz, alçak gönüllüdür, iktidar mücadelesi taşımaz, sadece yazmakla, yaşanılana ayna olmaya çalışmakla tatmin olur, yazdığının yayımlanması bile onun için önemli değildir aslında, kimseyle yarışmaz, belki kendiyle bile yarışmaz, hayatında ezip kırıp geçmek yoktur, fesatlık, hırs barındırmaz, kendi düşüncelerini özellikle yazdıklarında hiçbir şekilde dikte etmez. 

Bütün bu karakterden gelen yüksek insani duyarlılığının verilerini yüksek bir zihinsel yetiyle biçimlendirir. Bu biçimlendirmeyi yaparken, edebi oyunlar yapmaya çalışmaz, belagat yapmaz, cerbezeye kaçmaz, yalındır, kelimelerle okuyucuyu etkilemek için oynamaz, o kelimeleri kullanmaz, anlamları kullanır. Okuyucuya anlam kurar. Kelimeler sadece araçtır, kelimeler ancak şairler için amaç olabilir. 

Taklit edilen yazarlık ise bu yazar karakterine sahip olmadığı halde, ki bu karaktere sahip olmak ne üstünlüktür ne de olmamak üstünsüzlüktür, ona benzemeye çalışmaktır. Bu daha çok anlam üretmeden güzel sözler yazmaya çalışmak olarak ortaya çıkar. Çünkü yazar duyarlığı anlam dünyasından beslenir. Yazarlğı taklit etmek tıpkı şey gibidir, bir şarkıcıyı taklit eden bir komedyen gibidir, evet ses çok benzer ama, aslının yorumunu ve tadını vermez, çünkü salt benzeyişten ibarettir. 

Yazar olup olmamanın başlangıç kriterlerinden biri, yazdığınızın beğenilmesidir. Bu konudaki en nesnel olabilecek yer ise yayınevleridir. 

Yayınevlerinin bir handakipı vardır. Ticaridir, satmayacağı kitabı basmaz. Ancak çok farklı yayıevleri olduğu için birinin basmayacağı bir kitabı başkası basabilir. 

Ancak tarihte, yayınevleri basmadığı için çok geç basılmış ve çok başarılı olmuş kitaplar vardır, ama yine de azınlıktadır. 

Bir yazar olmanın meşruiyetini sağlayan şeylerden biri, bir yayınevinin telif hakkı ile basmasıdır. Bu çok zordur. Çünkü bir yandan kitabınızın kaliteli olduğuna ikna olmaları lazım, ama bir taraftan da, gerçekten kaliteli olması gerekir. Bu kitaplar editörlerin tetkikinden geçer, onların onayı bu kalitenin tescillenmesi gibidir. Ancak bu kesin değildir, çünkü salt çok satar diye basılan da pek çok kitap vardır. 

Bunun yanında, yaptığı çalışmaları kitap olarak görmek isteyen çok sayıda insan vardır. Bu tür çalışmalara yönelik olarak yeni yayınevleri çıkmıştır. Bunlar maliyeti karşılığında kitabı basarlar ve kamuya yayılmasını sağlarlar. Ne yazık ki, bu tür kitaplar, camiada genelde pek de önemsenmez, çünkü kendi kitabını kendi bastırdığı için, kitap vasfı muğlakta kalmış olur. Bir bakıma bu doğrudur, çünkü sizin yazdığınızı uzman olan başkalarının beğenmesi ve yayımlamayı kabul etmesi önemlidir. Telif hakkı alırsınız, bu yazarlığınızın karşılığıdır. 

'Doğuştan yazar' olmak ile 'sonradan yazar' olmak arasındaki bir fark da buradan çıkar. İlki yazmak, sadece yazmak isterken, ikincisi kitap yazmak, ya da yazar olmak ister. İlki bir yaşantıdır. İkincisi, yaşadığı yaşantıya yazarlığı da sokmaktır. Yazmak yaşamaktır, yaşamak yazmaktır, yazar için. 

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..