Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Kuşkayası (Turgut Erbek)

http://blog.milliyet.com.tr/kuskayasi

25 Nisan '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Yazar olmak- 3

Yazar olmak- 3
 

Yazı dizimin ilk iki bölümünde yazma konusundaki görüşlerimi belirtmiş, yazmak isteyenlere haddim olmayarak bazı önerilerde bulunmuş, deneyimlerimi aktarmıştım. Asıl zorluğun, kitabın yayımlanma aşamasında yaşandığını söylersem sakın hevesiniz kırılmasın. Öncelik şunu belirtmekte yarar var. Gerçekten birçok yayınevi zor durumda, çünkü kitap satılmıyor. Kitap fuarlarındaki stantlara şöyle bir bakarsanız, gerçeği görürsünüz. Öyle bir ortamda yaşıyoruz ki ne siz sorun, ne de ben anlatayım, .

Diyelim ki bir yayınevine dosya gönderdiniz ve heyecanla alacağınız yanıtı bekliyorsunuz. Bir süre sonra o dosya gerekçesiz olarak reddedilir ve adresinize geri gönderilir. Bir tek sayfası okunmadan, bir çizik dahi çekilmeden, hatta gönderdiğiniz zarf bile açılmadan. (Bunu yaşadığım için biliyorum.) Bazıları da bir kapak yazısı yazarak, “Bu yıl çıkaracağımız kitapların planını geçen yıldan yaptığımızdan dolayı, üzülerek dosyalarınıza yer veremiyoruz. Başka bir yayınevinde değerlendirmeniz dileği ile...” diye kısa bir yazı yazarlar. Emeğiniz elinizde öylece kalakalırsınız. Yazıya, yazmaya küsersiniz. Moraliniz bozulur. Sonra kendinizi toplayarak başka bir yayınevinde şansınızı denersiniz.

İşin bir başka boyutu var ki, o daha vahim. Siz elinizdeki dosyalarla yayınevi aramakla uğraşırken, maddi durumu iyi olan, sadece isminin duyulmasını isteyen bazı yazar arkadaşlar kitabının piyasaya çıkması için, kendi kitaplarının haricinde o yayınevinden çıkacak birkaç kitabın maliyetini de karşılıyorlar. Hal böyle olunca da benim gibi emeğinin karşılığı olarak telif hakkı isteyen yazarların kitapları ortada kalıyor. Peki, aylarca, yıllarca emek verdiğimiz yapıtlardan birkaç kuruş kazanamayacaksak bunun ne anlamı kalıyor? Emek bu kadar ucuz mu, bu iş bu kadar basit mi? Siz hiçbir doktorun bedava muayene ettiğini, bir avukatın davalara para almadan baktığını gördünüz, duydunuz mu? Bunu istemek o insanların hakkı, çünkü o noktaya gelene kadar yıllarını vermişler ve emeklerinin karşılığını da almaya hakları var. Buna kimse itiraz edemez ve etmemeli de. Bu emeğe saygıdır.

Şimdi size bu konuya uygun bir öykü anlatacağım. Ünlü bir ressama giden varlıklı bir kadın, boğaza bakan yalısında kendisinin bir portresini yapmasın ister. Ressam da kabul eder. Yalıya giden ressam, kadının portresini on dakikada bitirir ve de karşılığında yüklü bir ücret ister. Kadın itiraz eder ve der ki, “Sayın üstadım, on dakikada yaptığınız bir portre için bu ücret çok değil mi?” Ressam gayet sakin bir şekilde, “Kırk yıl, artı on dakika hanımefendi, ” der. “Ben bu mesleğe kırk yılımı verdim.”

Şimdi bir düşünelim, bir yanda kendi kitabının masraflarını karşıladığı yetmezmiş gibi, yayınevinden çıkacak birkaç kitabın da maliyetini karşılayan birileri varken, telif hakkı isteyen benim gibi yazarların kitaplarını hangi yayınevi basar? Peki, kalemiyle geçinmek isteyen insanların hali ne olacak? Elinde başka bir iş gelemeyen, kendini yazmaya adayan insanlar ne yiyip ne içecek, nasıl geçinecekler?

Son zamanlara dikkatimi çeken başka bir şey daha var ki, değinmeden geçemeyeceğim. O da yazarlar arasındaki gruplaşmalar. Aktif çalışan bazı yayınevlerinin sözleşmeli ve köşe başını kapmış belli başlı yazarları var. Bazıları bir grup oluşturmuşlar ve aralarına çok az insan girebiliyor. Yani anlayacağınız o gruba mensup değilseniz, onlarla beraber olmuyor, onların yazdıklarına benzer şeyler yazmıyorsanız, kitabınızın o yayınevinden çıkması bir hayli zor. (Bu konuda yaşadığım sıkıntıları ve Yaşar Kemal’le 2003 yılında İstanbul Kitap Fuarı’nda aynı konu üzerinde yaptığımız sohbeti yeri geldiğinde anlatacağım.)

Resim: manzaralar.net

 
Toplam blog
: 72
: 1492
Kayıt tarihi
: 23.07.06
 
 

Edebiyata ortaokul yıllarında şiirle merhaba dedim. O yıllarda şiirlerim ve yazılarım yöresel gezete..