Yazarlar ve Romanları

Bir romanı elimize alıp okumaya başladığımız anda, eğer kendimizi kaptırıp hikâyenin içine girebiliyorsak, okuduğumuz kitap bizi sarmış demektir. Zaten toplum olarak okuma özürlü bir yapıya sahibiz.  Bir de okuduğumuz kitaptan zevk almadığımızı düşünün… Alın size okumamak için bir bahane…

Okuduğumuz bir kitap da neler ararız?  Bu soru genelde kişiden kişiye ve yaştan yaşa değişir. Kimileri romantik tarzda yazılmış romanları tercih ederken kimileri polisiye ya da fantastik romanlar da ısrar eder. Çünkü herkesin ilgisi merakı farklı bir boyuttadır. Kimisi de roman okumayı sevmez kişisel gelişim, düşünce yazıları, sanat ve felsefi yazıları okumayı tercih eder. Ama önemli olan ne okuduğumuz değil, okuyor olmamızdır. İnsan, düşünen, akıl yürüten, iyiyi kötüyü birbirinden ayırabilen, güzeli ve çirkini tespit edebilen seçkin bir varlıktır. Bu yüzden insanlar okuyarak bir şeyler öğrenmek ve ufuklarını geliştirmek isterler. İnsanın en azından kendisini tanıyıp bilmesinin ve bundan hareketle birçok şeyi öğrenmesinin yolu okumaktan geçer. Buna rağmen birçok insan ise, okumayı bir külfet olarak görür. Zamanı, daha çok tembellikle, ya televizyon karşısında ya da kahvehanelerde geçirir… Yani buralarda boşa geçirilen, ziyan edilen bir ömürdür giden.

Okuyarak geçirilen bir ömür ise, yeni fikirlerin yeşeren tohumlarıdır. Okumak, aramak ve bulmaktır. Bulduğun zaman ise kazanmış olduğun mutluluktur.

Aslında bu yazımda okumaktan ziyade okumamıza vesile olan yazarlarımızdan bahsedeceğim. Bize güzel eserler kazandıran okuma alışkanlığı kazanmamıza vesile olan öyle yazarlar var ki, kitaplarını elimize aldığımızda ne zamanın nasıl geçtiğini ne de kitabın nasıl nasıl akıp gittiğini anlamayız bile.

Bir yazar, kitabını yazarken kendisi içinde  akıp gitmişse, okuyucuyu da bu akıntıya sürükleyebilmeli. Kahramanlarına yüklediği karakterler hayat bulmalı, hissettirebilmeli, düşündürebilmeli. Yaşarken yaşatabilmeli. Bu bir romanda olması gereken çok önemli bir nokta. Ancak  bu şekilde bir roman akıcı bir dile kavuşur. Okuyucuyu etkisi altına alır.

Zaman zaman bu köşemde okuduğum beğendiğim kitapları sizlerle de paylaşacağım. Bugün fantastik roman sevenler için iki yazarımızı ve iki romanı tanıtacağım. Değerli yazar arkadaşım Mustafa Selimgil’in “ Kayıp Kıtanın Özgürlüğü” romanı fantastik roman severler için tam bir görsel şölen sunuyor. Anlatımı ve sunumuyla  J. R. R. Tolkien'ın “Yüzüklerin Efendisi” romanını aratmayacak güzellikte bir fantastik savaş romanı. Yazarımız kitabını yazmadan önce uzun bir süre kurgusu için hazırlık aşaması geçirmiş, Kelt dillerini araştırarak romanında kullanılan kendine özgü bir dil yaratmış. Gerek kahramanların görünüşleri, yaşayışları, beslenmeleri, gerekse konuşmaları tamamen bu uzun süren hazırlık aşamasından sonra profesyonel bir şekilde ortaya çıkarılmış. Hatta kayıp kıtaya özgü harita bile yapılmış. Romanı okurken yazarın hayal gücüne hayran kalıyorsunuz. Betimleme, tasvir ve anlatım açısından oldukça başarılı bulduğum “Kayıp Kıtanın Özgürlüğü” romanını mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Buradan yazarımız Sayın Mustafa Selimgil’i de kutluyor, başarılı çalışmalarının devamını diliyorum.

Fantastik roman sevenler için bir diğer önerim ise, değerli arkadaşım yazar Fatoş Hatice Erman’ın “ Son Bakış” romanı. Bu romanı okumadan önce yazarını tanımanız lazım. Çünkü Fatoş Hanım, diğer birçok yazar gibi üniversiteden mezun olmuş biri değil. Kendisi ilkokul 2. Sınıftan terk bir yazar. Ama birçok yazara göre de oldukça başarılı, kendine göre üslubuyla ortaya çıkardığı fantastik kurgularıyla okuyucusunu hemen avucunun içine alan biri. Okumayı çok seven ve kendisini okuyarak geliştiren bu yazar arkadaşımız fantastik olmakla birlikte gündelik hayattaki kişi karakterleriyle çok güzel ahenk içinde romanlarını oldukça akıcı bir dille sunuyor. Okuyucularını büyülü bir yolculuğa çıkarıyor. Siz de bu yolculuğa çıkmak istiyorsanız “Son Bakış” size göre bir roman. Fatoş Hatice Erman’ı azminden ve başarılarından dolayı kutluyor, başarılı çalışmalarının devamını diliyorum.

Okumayla geçen güzel günler sizlerle olsun…

Gonca Çiftçioğulları