Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yazarlığımıza güveniyoruz

Yazarlığımıza güveniyoruz
 

İnanın, yazımın başlığı öylesine, ağzımdan çıktı. Çıktığı gibi de yakaladım, yazdım başlık satırına.

İki gündür, klavye oynatamadığım, -günümüz teknolojisinde "kalem oynatmanın" yerini alan bir laf- aklıma geliyor ve sinirleniyorum. Oysa o kadar çok konu var ki çevremizde, haber sitelerinde geziyorum, birbirinden ilginç manşetler, açıklamalar, sansasyon derecesine ulaşmış haberler, olaylar.

Olmuyor ama, ilham mıdır, nedir, tam olarak bilmiyorum; ama uğramıyor iki gündür bana. Öyle, boş boş bakıyorum blog yazılarıma, gelen yorumları yanıtlıyorum o kadar.

Muharrem oruçları başlamış, vatandaşımız inançları doğrultusunda ibadetlerini gerçekleştiriyor. Başbakan iftara davet edildiğini söylüyor, işi gücü bırakıp koşuyor. Yiyor, içiyor, yurttaşı ile, yetmiyor, konuşuyor. Dolu dolu laflar ediyor. Birlik, beraberlik, dostluk, kardeşlik, hoşgörü... İyi konuşuyor, ardından alkışlar kopuyor. Yaşa, varol! Unutuyor belki de lafları savururken, karşısına aldığı insanların hayat felsefesinin "hoşgörü" ilkesine dayandığını unutuyor. Buna rağmen, öğütler veriyor: hoşgörülü olalım, barış içinde yaşayalım. Unutuyor geçmişte söylediklerini, hani şu "gömleği" üzerindeyken söylediklerini, kapatmaya uğraştığı cemelvlerini.

Ülke soğuklarla boğuşuyor, Sibirya soğukları denilen bir dalga esip duruyor. Halk tirtir titriyor. Komşusuna güvenen Türkiye, bir anda yüzüstü bırakılıyor. Komşusu külünü bile esirgiyor. Başbakan, açıklama yapıyor: Hiç korkmayın, her türlü önlemi aldık, komşuyu çok yi bildiğimiz için stoklarımızı hazırladık, bir sorun yok. Hafta başında gaz akışı başlıyor. Hafta başında, gazını başbakanından almış olan vatandaş, titremeye devam ediyor. Komşu sözünü tutmuyor, "nazikçe" özür diliyor. Bunlar yaşanırken "En-Ver" diye birisi hayatımıza giriyor, şatafatlı bir gecede ülkeye tanıştırılıyor. Ne zaman enerjiye ihtiyacınız olursa Enver yanınızda deniyor. Yine öğütler veriliyor: "Gazınızı tasarruflu kullanın, saçmayın etrafa".

Televizyonda Başbakanı görüyorum, İspanya'ya gitmiş. Benim haberim yok. TV'nin yalancısıyım. Ne için gitmiş, bu karda kışta ne yapacakmış, bilmem. Başbakandır, sorgulamak bize düşmez.

Ordan da bir açıklaması yansıyor ekrana: "Velev ki, türban siyasi bir simge olsa, nolur?" diyor. Bize soruyor. Benim başbakanım, %47 oranla iktidara gelmiş bir partinin lideri, bana soruyor bu soruyu. Bugüne kadar, türbanla hiçbir sorunu olmamış vatandaşa, diyelim ki türban siyasi bir simgedir, nolacak ki diyor? soruyu öyle bir tavırla soruyor ki, gören ülkenin başbakanı değil de muhalefetinden birisi soruyor sanıyor. "Benim türbanla sorunum var, ben çözemiyorum, varın siz oyalanın bununla, benim başka işlerim var" demeye getiriyor.

Ülke bunları konuşurken, ya da konuşturmaya zorlanırken, "kara kara", ne yazsam diye düşünüyorum, ağzımdan yukarıdaki başlık dökülüyor. Bizde başlık çekildi mi yerine koyulmaz, altını doldurmak gerek, ben de doldurdum altını (!). Haksız mıyım, siz söyleyin, bu yazarlığa güvenilmez mi(!)?

 
Toplam blog
: 117
: 1067
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

1980 yılında Mersin'de doğdum, bütün eğitim öğrenimimi Mersin'de tamamladım. Yetmedi, işimi de Mersi..