Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '15

 
Kategori
Blog
 

Yazmaktan öte!

Ne güzel değil mi, paylaşımlarımızı birbirimize aktarmak, birlik olmak, bir düşünmek, bir ortama ait olmak? Öyle değil mi?

O zamanki adıyla Asabi Kedi, şimdiki adıyla Güz Özlemi’nin, beni ikna etmesiyle başlayan, 4 yıldan fazla yüzlerce blogla devam eden bu serüven, benim kişiliğimi bulmamı sağlayan bir deneyime ve hatta Ecrin’in doğmasına sebep oldu! Şunu demek istiyorum, Ecrin tuş sesleriyle büyüdü.

Tabi şunu da itiraf etmem lazım, ilk parafta bir kinaye var. Yoksa ülkemde birlik olup bir düşünmek ancak savaşlarda ve mili maçlarda gerçekleşen bir şey. Yalnız yanlış anlaşılmasın bir alay konusu değil bu anlatımım, sadece tespit!

Üniversite birinci sınıfın yazında Bolu Çimento Fabrikasındaki stajımın son günü Suat Konuralp isminde, orta yaşlı bir mühendisin hediye ettiği Ajanda ile başlayan yazma ve yaşama maceram, bugün itibariyle yaşama aşkından, yazma aşkına dönüşmüştür. Bu 26 yıllık süreç içerisine, 23 yıllık mühendislik, 2 yıllık öğretim görevliliği, 5 eser, 2 çocuk, bir evlilik ve 4.5 yıllık blog yazarlığı sığmış.    

Son bir yıldır, özellikle deneyimlediğim farklı format ve yazım diliyle ilgili arayışlarım, bana okuyucu kaybettirse de,  “aşk” konusu üzerinde a’dan başlayıp z’ye götürerek, duygularımı düşünceye dönüştürmeyi başarmıştır. Yıllar evvel tartışılan bizde de sıkça gündeme gelen “toplum için mi, kendin için mi yazmak” sorusuna, bazen öyle, bazen böyle yazarak cevap vererek, sanıldığının aksine yazmak üzerine ahkam kesmeyip deneyimleyerek, bu konuda bir yerlere gelmeyi hedefliyoruz. Ülkemin her türlü negatif enerjisine rağmen duygularımızı bir avuntu haline getirip yazmaya devam etmek, ne kadar zor olsa da, elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.

Bu blogta yazarları kişileştirip herhangi bir tartışma yaratmak gibi bir niyetim yok. Kendimi yalayıp yutup öpmek gibi bir niyetim de yok!

Sadece şunu ifade etmek istiyorum:

Yazmak kendimi bulma serüveninde bana gerçekten çok yardımcı oldu. Sizleri anlamakla kalmayıp kendimi çözmek konusunda resmen bir terapi aracı oldu. Buna hakkım var mıydı bilmiyorum? Belki de yazım türümüzün blog olması bana bu cesareti verdi yoksa tabi ki kişisel dünyamıza ait bazı enstantaneler diğer insanları ilgilendirmeyebilir. Yine de belirtmeden geçemeyeceğim, yaşamak üzerine dünyaya gelen benim gibi göçebe düşünceli bir martının,  Richard Bach ve Leo Buscaglia’dan öğrendikleriyle hareket etmesi kadar doğal bir şey olmamalı!

Sonuç olarak bana sabrettiğiniz için hepinize teşekkür etmek istiyorum. Can dostum Güz Özlemi, kızgın eleştirilerine rağmen Ümit Bey, her zaman örnek aldığım ve sımsıkı duran Alev Meisel, gönüldaşım  Nil Alaz, gerçek iyi bir örnek Ata Kemal, hocaların hocası Erdal Hoca, duygularını her şekilde ifade eden Tly, beni yazmaya şevklendirmiş matematikçi Nadir Şener, hayata karşı net duruşuyla Filiz Alev, düşüncelerine hayran olduğum ve esinlendiğim Ersin Kabaoğlu, yeteneğine hayran olduğum Sudan Hayaller, özgün ve özü sözü bir Kerim Korkut, bir Abbas bey, evet gerçekten o kadar çok insan var ki burada birlikte bir ortam oluşturduğum, ne kadar bahsetsem de diğerleri eksik kalır.

Son söz, ülke ve millet olarak, kavga etmeden ve özellikle birbirinin varlığına saygı duyarak, 1 Kasım’dan sonra yepyeni bir Türkiye’ye evet diyelim. Ve MB’de bu güzellikleri berabercek paylaşalım...

Sevgiyle kalın...

 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..