Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '11

 
Kategori
Siyaset
 

Yemin krizi, pardon "ağlama krizi" "ballı emzik"le çözüldü!

Yemin krizi, pardon "ağlama krizi" "ballı emzik"le çözüldü!
 

- Viyaak viyaaak viyaaaaak... 

- Ne var Kılıç oğlum? Yine neden ağlıyorsun? 

- Bana ne bana ne! Bu defa da iki arkadaşımı oyuna almadılar? Arkadaşlarım olmadan oynamam... Ben, Servet kardeşim gibi arkadaşlarımı satamam! Viyaak viyaaak! 

- Bana bak, doğru konuş! Ağabey mağabey dinlemem dalarım ha! Sen önce kendin bir aynaya bak. Aykal'la Ender'i nasıl da bir çırpıda satıverdin... Hani kankaydınız ya! 

- Viyak viyaak viyaaak! 

- Yeter oğlum! Helak ettin kendini, kes artık! 

- Doğan ağabeyim izin verirse arkadaşlarım da oyuna girecekler. Yoksa dört sene de sürse kesmeyeceğim. 

- Hoppala! Kardeşim, benle ne ilgisi var? Arkadaşlarını oyuna sokmayanlar başkası. Hem arkadaşlarının yaramazlık yaptığı söyleniyor. Bile bile neden oyuna almak istedin? 

- Bana ne bana ne... Viyaak viyaak viyaaak! 

- Süs oğlum süs. 

- Bırak anne ağlayabildiği kadar ağlasın. Nasıl olsa birazdan tükürdüğünü yalar, o. 

- Ben onun derdinde değilim, oğlum... Komşulara rezil oluyoruz. 

- Ooo anne, sadece ağlamakla rezil olsak iyiydi, Kılıç uzak komşulara bile bizi şikayet de ediyor, sırlarımızı da yayıyor. Servet'in ara sıra yatağı ıslatmasından tutun da daha neler neler... Ailemizin gizli saklı hiçbir şeyi kalmadı ki... 

- Ne dersin oğlum, doğru mu diyorsun? 

- Doğru tabii. Yatak odasına dikkat et, anne! Benden söylemesi, bir orası kaldı... 

- Allah Allah... Ne yapsak bu çocuğu acaba? 

- Viyaak viyaaak viyaaaak! 

- Dur anne... Nasıl olsa ağlıyor, ben şunu bi daha pataklayayım... 

- Daha yeni patakladın oğlum. Pataklaya pataklaya "patak oğlanına" çevireceksin çocuğu! 

- Oturup bekleyecek miyiz, ne yapalım o zaman anne? 

- Sen benimle mutfağa kadar bi gelsene... 

Anneyle Doğan mutfakta kısa süreli bir konuşma yaparlar. Anne, Doğan'ın eline bir miktar para verir ve markete gönderir. Doğan son surat koşarak sokağın başındaki markete ulaşır. Kardeşi Kılıç'ın ağlama sesi oradan da çok net bir şekilde duyulmaktadır. Aceleyle bir küçük kavanoz bal ve kalitelisinden bir adet ambalajında emzik alır ve yine son surat koşarak eve gelir. Anne emziği kavonozdaki bala çalar ve aceleyle oturma odasına gelir ve hala ağlamakta olan Kılıç'ın bir karış açıkta olan ağzına ballı emziği sokuverir. Kılıç, önce boğulacak gibi olur ve sonra derin bir sessizlik ardından... 

- Mıcık mıcık mıcık... 

- Aferin oğlum, şimdi de kardeşlerin gibi, bir daha yaramazlık yapmayacağına dair bana söz ver bakayım... 

- in min gün sa diiiis ku za tı çu... 

- Ne diyorsun oğlum? Anlaşılmıyor... Emziğini çıkar da öyle söyle... 

Kılıç emziğini eline alır: 

- Sizi bir daha darlatmayacağıma, üzmeyeceğime, iki de bir mızıkçılık yapmayacağıma, viyak viyak ağlamayacağıma, kardeşlerimle iyi geçineceğime, komşulara sizi şikayet etmeyeceğime, uslu bir çocuk olacağıma namusum ve şerefim üzerine söz veririm. 

Sonra Kılıç emziğini yine ağzına atar... 

- Mıcık mıcık mıcık... 

- Oh be, dünya varmış anne! Keşke balını biraz daha çok koysaydın... 

Birden yine... 

- Viyaak viyaak viyaaaak... 

- !!!!!!!!!!!!! 

- ?????? 

- Şaka şaka şaka... 

Anne kızgınlıkla mutfağa doğru giderken kendi kendine söylenir: 

- Yok yahu, bu çocuk adam olmayacak. Akşam babasıyla konuşayım da, artık yurda mı verir yoksa vakıfa mı verir, bilemiyorum. Gerekiyosa sıfırdan yeni bir çocuk yapmak lazım... 

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..