Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '11

 
Kategori
Siyaset
 

Yeni CHP'de mızrak çuvala sığmıyor!

Yeni CHP'de mızrak çuvala sığmıyor!
 

Önce Umut Oran Başbakan için, "harem ağası olurdu" ifadesini kullandı... 

Bırakın insani terbiye ve nezaketle izahını, siyasi terbiye ve nezaketle de izahı mümkün değildi... 

Oran, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'dan çok ağır bir şekilde yanıtını aldı. 

Sonra Hurşit Güneş'in Kocaeli'ndeki basına kapalı bir parti toplantısında partililere, "Kürtler eninde sonunda kucağımıza oturacaklar" dediği iddia edildi. 

Şimdi de Süheyl Batum, "Koca bir askeri yıktılar, meğer kağıttan kaplanmış, biz bunu asker zannetmişiz, meğer ABD içini oymuş. O koca ağacı hop diye yıktılar." demiş. 

Önceki iki söz, hakaret anlamı taşısa da, gaf olarak değerlendirilebilirdi. Fakat Batum'un sözleri kesinlikle bir gaf olmadığı gibi, yeni CHP'yi de deşifre etmektedir. 

CHP ile ilgili önceki yazılarımda, artık sandıktan başka bir seçenek kalmadığından, şeklen de olsa demokrat görünmeye çalışacaklarını yazmıştım. Nitekim bunu Gürsel Tekin'in ve Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarında bolca görüyorduk. 

Ama mızrağın çüvala sığmadığı anlaşılmaktadır. Yeni CHP'de dengeleri gözetme adına yönetimde görev verilen ve Genel Başkan yardımcılığına getirilen Batum'u susturamıyorlar. Batum, Egenekon sanıklarını da milletvekili adayı yapmak için elinden geleni yapmaktadır. Meydan okurcasına konuyu mutlaka parti meclisine getireceğini ve kimsenin de itiraz edemiyeceğini söylemektedir. 

Batum'un, Ergenekon davası sürecinde deşifre olan, ama çok eskiden beri faaliyetini sürdürmekte olduğu anlaşılan ve bir gayri resmi Bakanlar Kurulu gibi çalışmakta olan Encümen-i Daniş'in birleşik sağın Genel Başkan (Başbakan) adayı olduğu iddia edilmişti. Batum, çok başarılı hukuk kariyeriyle hiç bağdaşmayan, bir hukuk garabeti olan "367" kararının da en büyük savunucusuydu. Özetle siyasi duruşu bilinen bir kişilikti. 

Ama yeni CHP'nin politikaları bu değldi. Önümüzdeki seçimlerde, eski oylar "çantada keklik" denilerek bastırılacaktı, demokrasi, özgürlükler, yoksulluklar, işçi hakları vs öne çıkarılarak (+) oylar kazandırılacaktı CHP'ye. 

Aslında özünde bir çelişki de yoktur. Çünkü eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e, sırf demokrat olduğu için, saldıran zihniyet, Özkök Paşa'nın yerine büyük umutlarla bekledikleri Büyükanıt Paşa'ya da, e- muhtıranın devamını getirmediği için, yine saldırmışlardı. 

Kılıçdaroğlu da, 12 Eylül referandumundan önce, Büyükanıt Paşa'ya saldırmış, iktidara geldiklerinde ona hesap soracaklarını ve onu yargılayacaklarını söylemişti. 

Demek ki özünde Kılıçdaroğlu ile Batum arasında bir ayrılık yoktur. Ama seçim sürecinde uygulanması düşünülen "iki yüzlü" siyasete karşı açık bir çelişki gözlenmektedir. 

Ve bu, CHP için büyük bir problem olarak durmaktadır... 

Batum'un sözlerinin Kılıçdaroğlu'nu ve iki numaralı isim Gürsel Tekin'i hiç mutlu etmediğinden çok eminim. Ama bir şey yapmaları da mümkün değil gibi gözüküyor. Çünkü Batum, çantada keklik gibi duran önemli bir orandaki oyları temsil etmektedir. Bundan o oyların keklik gibi durmak istemedikleri de anlaşılmaktadır! 

Bu arada, Önder Sav'ı pasifize etmek için Baykal'ın gider ayak getirdiği çok sayıdaki Genel Başkan yardımcılığı sisteminin de, Önder Sav'ı berhava etmekten başka bir işe yaramadığı ve CHP'ye zarar verdiği gözlenmektedir. 

CHP'de her kafadan çatlak bir ses çıkıyor... 

Yeri gelmişken Batum'un sözlerine de cevap vermek istiyorum... 

Daha bundan on gün önce HABERTÜRK TV'de eski başbakanlardan Mesut Yılmaz'ın açıklamalarını gördük. Askerin ne denli siyasetin içinde bulunduklarını ve kendisini çalıştırmadıklarını, hatta hesap sorduklarını anlattı. 

Geçmişteki askeri müdahaleler de tarihi gerçeklerdir. 

İşte Batum, bu tarihi gerçeklerin devam etmesini istiyor. Batum'un bütün isyanı, askerin demokrasi çizgisine çekilmesidir. Yoksa bizim askerimiz, Ruma' mı yenildi yoksa Ermeni'ye mi? Askerin aslı görevi olan bir savaş yaptı da o savaşı mı kaybetti? Hayır, hiç öyle bir şey yok, asker kale gibi yerinde duruyor... 

Daha da açık söylemek gerekirse Batum'un demek istediği, "haklarında iddia olan bazı asker kişilerin yargılanmasına neden asker ses çıkarmıyor, neden Ergenekon davasını engellemiyor, daha da önemlisi; neden eskiden olduğu gibi iktidara müdahale etmiyor"dur. 

Yaşadığımız süreçte askerin, Batı'da olduğu gibi, adım adım demokrasi çizgisine geldiğini görüyoruz. Büyükanıt Paşa'nın Hükümet'e ihtar çeken basın toplantılarından, Başbuğ Paşa'nın demokrasi vurgusu yapan basın toplantılarına geçtik, şimdi ise tamamen bir sessizlik dönemi; tıpkı ileri demokrasilerdeki gibi. 

Aslında bundan asker de güçlü çıkacaktır. Batum'un dediği gibi asker yıkılmadı, daha da güçlendi ve hukuk çizgisine çekildi. 

Çünkü, doğal olarak asker de homojen değildir. Müdahalelerde en büyük zararı TSK görüyor. Her müdahalede asker önce kendisiyle çarpışıyor. Biz bunu göremiyoruz ama; rütbesi sökülen Genelkurmay Başkanı ve ordudan atılan, tasfiye edilen yığınla rütbeli askerlerden bunu anlayabiliyoruz. Bu, sonuçları kestirilemeyecek çok tehlikeli bir durumdu. 

Özden Örnek Paşa'nın günlüklerinde, komutanların kendi aralarında bile anlaşamadıkları görülmektedir. Biraz kararsız kalan, pasif duran Büyükanıt Paşa hakkında bile, ailesiyle ilgili dosya tutulmuş! 

Dolmabahçe görüşmesiyle ilgili bir yazımda da belirtmiştim, halen aynı görüşteyim ve iddia ediyorum; Kılıçdaroğlu'nun çok merak ettiği Dolmabahçe görüşmelerinde "Ergenekon" görüşüldü ve anlaşıldı. 

Çünkü Ergenekon'dan, belki de herkesten çok, Büyükanıt Paşa rahatsızdı. 

Onun için, sen üzülme Batum Hoca! 

Askerimiz her zamankinden çok daha güçlü, onurlu ve hukuk çizgisinde... 

Bundan da en çok bir Anayasa Hukuku Profesörü olarak sizin mutlu olmanız gerekirde ve de beklenirdi! 

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..