Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

perihan reyhan ALKAN

http://blog.milliyet.com.tr/pra

07 Eylül '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Yeni evleneceklere öneriler!!! (Canım Kızım)

Yeni evleneceklere öneriler!!! (Canım Kızım)
 

Canım Kızım;

Bir diğer anahtar da sende.
Sen de unutma

Sana tüm yüreğimle böyle hitap ettiğime emin olabilirsin.

Önce niye, sonra acaba diye kuşkuyla okuyacaksın biliyorum. Şu konumun, bu yaşınla beni anlamanı bekleyemem. Ne zaman ki anne olacaksın ve ne zaman ki kız evlat özlemini gidereceğine inandığın, kendim yetiştirsem, böyle olurdu muhakkak dedirtebilen bir genç kızla tanışıp, onu benimseyip seveceksin, işte o zaman, beni ve ne demek istediğimi anlayacaksın.

Hele ki oğlun, candan öte sevdiğin biricik varlığın, bir gün ikiz kardeşiymişçesine, değerleri, zevkleri, alışkanlıklarıyla, çok benzer biriyle tanışırsa. Kısası aynı yoğrumun insanları olduklarını fark ederse sevinçle, yöndeş ve yetkin olduğuna inanırsa onun. Çok mutlu olursun. Oğlunun, diğer yarısını bulması, onunla tamamlanıp, bütünleşmesi, seni de oğlun kadar, hatta anne olduğun için daha da mutlu eder. Oğlunun diğer yarısı senin de diğer evladındır. Oğlun canın olduğuna göre, o diğer yarı da canındır. Ve bir iken iki çocuk annesi olduğunu görürsün, garip bir haz ve mutlulukla.

Gelinler, kayınvalidelerinden nasihat almayı pek sevmezler. İnandırıcı gelmez samimiyetleri belki. O nedenle ki karışmak olarak nitelerler bu samimi önerileri. Bu ihtimali ortadan kaldırmak ve samimiyetime inanman adına, seni kızım kabul edip gördüğüm gibi, senin de beni annen olarak görüp kabul etmeni ümit ve arzu ediyorum. Ki rahatlıkla, mutluluğuna paydaş olabileyim. Yanlış adım atmana, hatalar yapmana, üzülüp, acı çekmene engel olabileyim.

Gençliğimde, evliliğimde dahası yaşamda yaptığım yanlışları, senin yapmaman; benim yaşadığım acılara, pişmanlıklara, keşkelere düşmemen ve mutlu, ama çok mutlu olman adına, yanında olup ellerini tutabileyim her gerektiğinde.

Dedim ya, tek dileğim mutluluğunuz, mutlu paylaşımlar yaşamanız. Ama her şeyin olduğu gibi, mutluluğun da bir bedeli var. Kaldı ki mutluluk adına ödenenler, hiç de büyük ve ağır değildir. Küçücük, sıradan, bir anlıktır çoklukla. Kolaydır da aynı zamanda.

Eşin, evlendiğin andan itibaren, artık senin annen, baban, kardeşin, dostun, arkadaşın, kısaca, her şeyin olacak yeri geldikçe. Tabi ki sen de onun. O an, hangisine gereksinim duyuyorsanız, o sıfatla yer alacaksınız birbirinizin yanında. Oğluma da dediğim gibi, her ne sıfatla olursa olsun, her paylaşımınızda saygı mutlaka olsun. Çünkü saygı varsa, diğerleri zaman zaman sekteye uğrasa da elde olmaksızın, zedelenmez. Zedelense de onarılışı kolay olur özür dilenerek.

Özür dilemek, evet yeri geldikçe mutlaka dile getirmeniz gerekenlerden biri. Gerektiğinde mutlaka, ama yerli yersiz değil, dahası bir daha özre fırsat vermeksizin. Çünkü, özür dilemek, hatayı anlamış olmak, dolayısıyla üzülünmüş demektir. O halde bir daha tekrarlanmayacak olmasının sözüdür de aynı zamanda. Lâf ola, olayı geçiştirmek adına olmamalıdır. Öyle olduğu takdirde kıymet ifade etmez. Samimiyetsizlik hissedilir ve inandırıcı olmaz. Açtığı yarayı da kesinlikle kapatamaz.

İlişkinize özen gösterin, birlikteliğinizi, nadide bir çiçek kabul edin. Üzerine titreyin, solacak, ölecek diye ödünüz kopsun. İtinayla bakıp büyütün. En güzel çiçekleri açtırmak, en mest edici rayihalarının hazzına varmak adına emek verin. Boş verir, umursamazsanız, bir gün o boş saksıya bakıp bakıp ağlarsınız. Nasıl ki başka ilişkilerde daha bir itinalı, daha bir ölçülü ve saygılısınız, davranış, sözcük ve genel görünümünüzle; en yakınınız, en saygı duyup sevdiğiniz, en kaybetmekten korktuğunuza niye boş veresiniz. Öyle ya, mahalle bakkalına giderken dahi, çeki düzen veriyorsunuz da kendinize, birbirinize niye o özeni göstermeyeceksiniz? Mutlaka, daha da özenli olmalısınız.

Rahmetli babaannemin bir sözünü kendime ilke edinmişimdir. Sana da öneririm. “Akşam süsü, yar süsüdür” derdi. Büyükbabam işten geleceği saat yaklaştığında, her ne işi olursa olsun bırakır, duşunu alır özenle giyinip hazırlanırdı. Hatta ellerinin üzerine de parfüm sürerdi. Sorduğumda ise, “Büyükbaban gelince elimi öpecek, güzel kokmalı” derdi. Büyükbabam da hiçbir zaman elini öpmezlik yapmazdı. Babaannem sigarasını yakacağı zaman, büyükbabam mutlaka her defasında, ayağa kalkar, önünü ilikleyip yakardı sigarasını. Birbirlerine siz ‘ siz ve isimlerinin yanına hanım ve bey sözcüklerini ilave etmeksizin hitap etmezlerdi. Babaannem her sabah bahçe kapısına kadar eşlik edip, köşeyi dönene kadar, ardından el sallayarak yolcu ederdi büyükbabamı, ama mutlaka gülümseyerek, tıpkı akşam kapıda karşıladığı gibi. Ölene dek de bu hep böyle sürdü, sevgileri ve saygıları eşliğinde, birbirlerine toz kondurmaksızın. Üstelik babaannem, büyükbabamdan yirmi yaş büyüktü! Bilmem anlatabiliyor muyum?

Annem ise; “Günün nasıl geçerse geçsin, ne sıkıntın olursa olsun, eşini, kapıda güler yüzlü ve mutlaka bakımlı karşılamalısın. Az veya çok, ama mutlaka özenle hazırlanmış sofran hazır olsun geldiğinde” derdi.

“Eşlerin sırrı olmaz. Gereksiz, önemsiz bulduğun bir şeyi söylemek gereği duymazsan, saklamak adına olmasa da bir başkasından duyduğunda, -Bu kadar basit bir şeyi bile saklıyorsa, kim bilir daha ne önemli şeyler saklıyordur- diye düşünebilir. Ayrısı gayrısı olmaz eşlerin. Dert, tasa, görevler, sevinçler, maddi manevi tam bir paylaşım olmalıdır. Evlilikte sen – ben, senin – benim olmaz. Biz ve bizimdir artık her şey. Bir sıkıntın, çözümlenmesi gereken bir problem varsa; yemekten sonra, çay veya kahvenizi yudumlarken paylaş. Ama, birbirinizi, anlayış ve sükunetle dinlemeyi bilin karar vermeden önce ve kararlarınıza mutlaka saygı duyarak” diye ilave ederdi.

Ben, onların tartıştıklarını muhakkak ki gördüm. Saygılı, seviyeli, anlayışlı; değil kavga etmek, yüksek sesle konuştuklarını bile bilmem.

Eşimin annesi ise; bir gün tam tersine bir tavsiyede bulunmuştu: Erkeğin iki tabağı varsa birini kıracaksın. Erkeği borçtan kurtarmayacaksın ki nefes alıp evin dışına kaymasın aklı. Erkeğin biti kanlanınca, gözü dışarıda olur. Eşinden gizli sırların olmalı. Her şeyini anlatma. Hele paranın hepsini ortaya koyma. Kenarda gizli paran olsun mutlaka.

Şaşırmıştım! Anneler kimin annesi olduklarını mı karıştırmıştı? Roller mi değişmişti? Ağzımı mı arıyor, beni mi deniyordu yoksa? Düşünmedim bile üzerinde. Aklımın da doğrusu, annemin önerilerini, örnekleri doğrultusunda benimseyip uyguladım. Çelişkiye düştüğümü sanma, evliliğimin geldiği noktaya bakıp da. Doğru olanı yaptığıma inanıyorum hâlâ. Bu gün de olsa, yine aynı doğrultuda sürdürürdüm birlikteliğimi, sonuç örneğim gibi olmasa da. O gün ayıpladığım annesine de bu gün acıyarak hak veriyorum. Onun, karşısındaki erkek gereği evliliğine getirdiği bakış açısı oydu. Oğlu da o örnekle yetiştiği için o doğrultuda bakıyordu eşi olan kadına ve evliliğine. Ben de, annemin doğrultusunda değerlendiriyordum eşim olan erkeği ve evliliğimi. Tek hatam, karşımdaki erkeğin babam örneği olmadığını unutmaktı. Tek yanılgım ise, karşımdaki erkeğin, babam örneği olabileceğini, değişebileceğini düşünmekti tutumum karşısında.

Ayrıldığım kişiyi suçlamak adına da anlatmadım bunları. İkimiz de kendi doğrularımızı uyguladık, yetiştiğimiz aileler örneği ve doğrultusunda. Kendimi de asla hatalı görmediğim gibi hiçbir zaman, keşkelerim de olmadı. Tek suç, daha doğrusu hata, yoğrumları farklı iki kişinin, farklı bakış açılarıyla, farklı beklentilerle, bir yuva kurmaya kalkmalarındaydı.

Bu örneği niye verdiğimi düşünüyorsundur. Kendimi anlatmak adına değil. Sana ışık tutması adına anlattım. Yüreğini yabana atmaksızın, aklının götürdüğü yere sağlam ve sağlıklı adımlarla, kendinden emin bir şekilde gidebilmen adına anlattım.

Bugüne ulaşan süreçte, sevinçle görüyorum ki ikiniz de, hem yüreğinizin hem de aklınızın sesini dinleyerek, ama aynı paralelliği yakalamış, aynı noktada buluşmuşsunuz. Umarım yanılmıyoruzdur! Umarım hep böyle süre gider ve yine umarım ki yakaladığınız bu çizginin güzelliğinin kıymetini bilir, her geçen gün daha bir pekiştirirsiniz.

Her zaman olduğu gibi, özellikle birlikteliklerde, adı ister evlilik olsun ister başka bir şey, erkek de özenli ve bakımlı olmalı muhakkak, çünkü kadın da karşısında , bakımlı ve özenli bir erkek görmek ister, ama kadın daha bir hassas olmalı. İlişkiler ayna gibidir. Kendini bilen, kendisine saygısı olan, kendisine gereken özeni, önce kendisi için gösterir. Lakin aynaya nasıl bakarsan, öyle yansır görüntü. Her etkinliğinde bu olsun ilken. Önce ne görmek istediğini düşün aynaya baktığında, ondan sonra aynen öyle bak.

Annem, “Erkeğin yanında ev işi yapılmaz. Hoşlanmaz erkekler. Hafta sonu, erkek dinlenmek ister. Yemeklerini Cuma’dan yapacaksın. Hafta sonu sadece bulaşık yıkamak olacak tek ev işin. Onun dışında, o iki günün paylaşımcı tadını yaşatacak ve yaşayacaksın eşinle. Senin de dinlenme günün olacak bir yerde de” derdi.

Tam olarak uygulanamadı pek tabii ki benim yaşamımda, gereken gayreti göstersem de. Çünkü çalışıyordum. Muhtemelen sen de çalışacaksın.

Pazartesi günü, annemin çamaşır ve temizlik günüydü. Her Pazartesi akşamı babam, eve mutlaka bir çiçek veya hediyeyle gelirdi. “Kadının yorgunluğu teşekkürsüz geçmez” derdi. Hafta sonlarıysa, çoğunlukla, bizi dışarı yemeğe götürürdü. Anneme “Bir hafta boyu siz bizi doyuruyorsunuz, hafta sonu bu görev benim, lâkin benim elimden gelmiyor” derdi. Sırf balık yemek için bir öğünlüğüne, Gölcük’ten İstanbul’a gittiğimizi bilirim.

Sen, oğlumun dışarıda, para kazanmak adına yüklendiği görevi paylaşacak olduğun için, sizde de birebir uygulanamayacak bu güzellik şüphesiz. O nedenle, oğlum da, senin evdeki görevlerini paylaşmalı elinden geldiğince. İşi de, dinlenceyi de, eğlenceyi de paylaşmalısınız kısacası. Böylelikle daha az yorulacak, daha çok dinlenecek, daha çok mutlu ve huzurlu olacaksınız.

Ha, unutma, erkekler de sıklıkla, düşünüldüklerini, sevildiklerini hissetmek, bilmek, hatırlamak isterler. Hep ondan bekleme, sen de zaman zaman, minik hediyeler, hoş sürprizler, özellikle de, hoş sözcüklerle süslenmiş yaklaşım ve paylaşımlarda bulun. Göreceksin çok mutlu olacak, seni daha bir sevecek, bu sevgiyi sana daha bir yansıtıp, seni daha bir mutlu kılacak. Bu duygu alışverişinin döngüsünde çığ gibi büyüyecek, sevginiz de, mutluluğunuz da.

Kısaca erkek- kadın olarak, kesin bir ayrım olmamalı birlikteliğinizde. Önce insansınız unutmayın! Eş, adı üzerinde. Bu sözcüğün taşıdığı anlamı, hep aklınızın bir köşesinde canlı tutun ve hayata geçirin.

Dilerim olmaz, ama maddi sıkıntılarınız, hastalıklarınız, iş yeri ve ailevi sorunlarınız da olacak zaman zaman. Öyle zamanlarda, daha büyük destek, anlayış ve sevgiyle yer almalısınız birbirinizin yanında. Ve daha bir sarılıp kenetlenmelisiniz birbirinize.

Kadının adrenal bezleri, annelik ön sezisine, korumacılığına kodlanıp, her an tetikte, her an sızım sızım salgılanmaktadır; hayatındaki erkek, her ne sıfatla yer alırsa alsın. Doğamızdaki bu duygu seni yönlendirecek biliyorum. Eşine ve çocuklarına, eş ve anne olmanın bilinciyle, özverili, hiçbir fedakârlıktan kaçınmaksızın yaklaşacaksın. Ama sakın kendini ihmal ederek, boş vererek, yok sayarak değil!

Senin de duyguların, ihtiyaçların, isteklerin olacak şüphesiz. Görevlerinin bilincinde, aksatmaksızın, ama kendi gerçeğini de unutmaksızın, zaman ayırmalısın kendine; ileride pişmanlıklar yaşamamak, keşkelenmemek adına. Kendini iyi hissetmeni sağlayacak, daha mutlu ve yaşama bağlı kılacak inan.

Ailen; var oluşunu ve bugünlere ulaşımını borçlu olduğun aileni de unutmaksızın, dengelemek zorundasın evliliğini. Onları da bağrına bas, saygıda kusur etme. Her ihtiyaç duyduklarında, yanlarında yer al eşinle birlikte. Olumsuz öneri ve yaklaşımları olursa birlikteliğinize, sakin ve sağduyulu yaklaş önerilerine. Haklıysalar, aklınla yürü. Haksızsalar, kırıp incitmeksizin, karışmalarını engelle. Eşinin, en yakının, hayat arkadaşın olduğunu unutmaksızın yanında yer al, kimsenin incitmesine, ezmesine izin verme, ama bir gün paylaşımınız biterse, sana el olacağını da unutma; ailene döndüğünde, açık kollar bulmak adına.

Kısası, bir duvar örün yuvanızın etrafına, saygıyla dinleyin önerileri, kimden gelirse gelsin, lakin hiç kimsenin o duvarları aşıp, dünyanıza girerek huzurunuzu, düzeninizi bozmasına, hele hele o duvarları yıkmalarına izin vermeyin. İkiniz de aklı başında, doğruları görebilen, birbirinize saygılı ve sevgilisiniz ve böyle bir olguyu sağlıkla dengeleyeceğinize inanıyorum. Anne yüreği işte, yavrularının mutluluğu adına anımsatmadan edemiyor.

Çocuklarınla eşin arasındaki dengede de iş sana düşecek. Kefelerin konumlarındaki eşitliğin bozulmamasına itina göster. Ne çocuklarını, ne de çocuklarına kaptırıp eşini ihmal et.

Benimsemeseniz de görüş ve zevklerinizi, saygıyla karşılamayı bilin. Yüreklendirin birbirinizi girişimlerinizde, ketlemeyin. Hep saygı diyorum ya, yanında hep empatiyi de bulundurmasına özen gösterin. Göreceksiniz birbirinizi daha iyi anlayıp hoş görebileceksiniz. Sevginiz aşınmak yerine artacak.

Önce özgüveniniz, sonra da birbirinize güveniniz olmalı. Bu güveni de sağlayacak olan yine sizlersiniz. Ve tesis olunca da, bu güveni sarsmamak, zedelememek adına titiz davranın. Özgüveni yüksek iki kişilik olarak, asla baskın olma, otorite savaşımı, başka bir deyişle, her konuda ve koşulda “Ben”, “Benim” gibi yaklaşımlarla, yaşadığınız birlikteliği zedelemeyin. Uzlaşmacı, romantik, dolayısıyla da mutlu olamazsınız. Dahası, o çok özel paylaşımlarınız da zedelenir. Evliliklerde en büyük sorunlar orada kendini gösterir. O nedenle ki hiçbir sorunu yatak odanıza taşımayın.

Saygı ve sevginizi zedelememeksizin, daha önce de dediğim gibi, her zaman empatiyle yaklaşarak birbirinize, özgüveninizi güçlü kılıp, sağlam basın, bastığınız yerlere. Çünkü özgüveni düşük iki kişilik, birlikteliklerinde, çekimserlikleriyle, kendilerini ifade edemeyecekleri gibi, beklentilerine de cevap veremeyeceklerdir birbirlerinin. Mutlu olamayacakları gibi, içlerinde biriktirip, baskıladıklarıyla da, olmadık bir anda, olmadık bir şekilde, en yanlış olanı sergileyeceklerdir. Aman yavrum, bu gerçektende en yanlış olanı. “İkimiz aynı çizgiyi yakalayamaz, birimiz diğerine baskın olursa, diğerimizin kişiliği zedelenmez mi?” dediğini duyar gibiyim. İşte baştan beri anlatmak istediğim de bu zaten. Bu noktada görünecek erdeminiz ve saygının gücü burada gösterecek olumlu etkisini. Boşuna mı diyorum. - Saygı, saygı, her ne olursa olsun, mutlaka saygı- diye. Gerçek kişiliğiniz, gerçek seviye ve terbiyeniz ortaya çıkacak o noktada! Çünkü insanlar, gerçek terbiye ve kişiliklerini böyle durumlarda, tartışmalarda, hatta kavgalarda ortaya koyarlar. Tartışma mutlaka olacak. Ne kadar benzer de olsanız, fikir ve görüş ayrılıklarınız olacak zaman zaman, ama asla ve asla, düzeysiz ve cahil insanlar gibi kavga boyutuna gelmeyin. Gelmeyeceğinizden eminim gerçi. Çünkü kavga, hakaret, küfür; zayıf, kişiliksiz ve alt kültür insanlarının başvurduğu bir yöntemdir. Kendilerini ifadeden yoksundurlar, birbirlerini dinlemek ve anlamaktan da. Kısası aciz insanların işidir. Kavga eden ve kavgalarını, küfür ve hakaretlerle destekleyen insanlardan, hem iğrenir, hem de acırım onlara. Dediğim gibi aczin ifadesidir bana göre. Zordan kaçış, başa çıkamayış, mücadele edemeyiş, teslim olmuşluğun ezikliğinin tepkisel dışa vurumudur.

Önemli bir konuya daha değinmeden edemeyeceğim ki bence en önemlisi bu. Çünkü bu alt yapıyla yetişen çocukların, geleceklerinde hata yapma riskleri çok az olacaktır. Temel eğitim aileden, öncellikle de anneden alınır. Daha sonra, okullar yoluyla alınanlar, sağlam temellere oturmazlarsa, bilgi dağarcığına, kendi alanında bir şeyler katmaktan öteye gidemez. En ufak sarsıntıda çöker. O nedenle ki, çocuklarınızın eğitimine çok önem verin; ama uygulayarak, örnek teşkil ederek. -Ainesi iştir kişinin lâfa bakılmaz- der eskiler; sözle öğütlenenler kalıcı olmaz. Vermek istediklerinizi, kendiniz yaşayarak, örnek olarak vermelisiniz. Çocuklar, anne ve babalarının küçük birer örnekleridir. İleride örnek anne babalar olmak üzere. Oğluma da dediğim gibi, sende de güzel bir anne adayı görüyorum. Eminim ki senin örnek aldıkların da örnek kişilikliydiler.

Unutma: Doğurmak değil, yoğurmaktır analık!

Kızın ve oğlun arasında, kesinlikle ayrım yapma, her ne adına olursa olsun. Cinsiyetleri sadece, karşı cins söz konusu olduğunda önem arz eder. Hayatın içinde insandır onlar öncelikle. Eşit olsun tavrın; yaklaşım, paylaşım ve beklentilerinle.

Oldum olası, kadınların bu konudaki çelişkili ikilemine anlam verememişimdir. Yıllardır; eşlerinin, baba veya erkek kardeşlerinin, sevgiden uzak, katı, duyarsız, duygusuz, paylaşımsız tutum ve davranışlar sergilemiş oldukları düşüncesini taşırlar. Bu düşüncenin ezikliği, üzüntüsü ve öfkesini taşıyan bu kadınlar; gelecekte, aynı düşleri kurmuş, aynı özlemlerle, bir erkekle beraber yaşayacakları hemcinslerine, kendi oğullarını nasıl olup da bunca duyarsızlıkla hazırlarlar. Ve kendi oğullarına hak gördüklerini, damatları söz konusu olduğunda öfkeyle kınarlar. Kendi kızlarına hak gördüklerini de gelinleri söz konusu olduğunda, aynı duyarsızlıkla, yine aynı öfkeyle kınarlar. Onların da birer ana baba kuzusu olduklarını, onların da ana babalarının ciğerinin yanacağını düşünmeksizin. İkiyüzlülük değil de nedir bunun adı? Oysa, hepiniz, hepimizin evlâdısınız. Mutluluklarınız, hepimizin mutluluğu, acılarınız hepimizin acısı!

Bu anlatacaklarıma, hiçbir zaman gereksiniminiz olmamasını dileyip umsam da, yine de zihin dağarcığında bulunsun istiyorum. Birbirinize, her ne konuda ve koşulda olursa olsun, asla yalan söylemeyin. Güveni zedeler. Bir daha da onaramazsınız. Hele ki aldatmak... Hiçbir konuda aldatmayın birbirinizi. Aldatmak karşısındakini aptal yerine koymaktır. Ve aptal yerine konmuşluk kadar hiçbir şey yaralamaz insanı. Saygı, sevgi ve güveni de bir daha geri gelmemek üzere söküp atar yürekten. Hem zaten, aldatan aldanmıştır da aslında. Sonuçta hayretle görür bu gerçeği. Karşı cinsle olan aldatmalarda ise, kadın erkek ayrımı asla yoktur. El kiri gibi basit bir söylem olamayacağı gibi, kara her iki cinsin de alnında aynı lekeyi bırakır ve yürekteki yarası da her iki cinste de aynı kanar. Kadın veya erkek yaparsa bakış açısı, alt kültür insanlarına, bencil erkeklere ve kendini bilmezlere özgü bir düşünce biçimidir.

Gerek de yoktur bence. İnsan, bir başkasıyla olmak gereği duyuyor, onu istiyorsa, zaten birlikte olduğuyla paylaştığı bir şey kalmamış demektir. Böylesi birlikteliği, gönlündeki bir diğerine rağmen sürdürmek, şerefsizliktir bence. O takdirde, o birliktelik bitirilip, diğeriyle yaşanılır her ne yaşanacaksa. Birbirine saygısı olanların yapacağı şey değil böylesi düzeysizlikler. Karşısındakine saygısı yoksa, o zaman da kendisine saygısı engel olmalıdır, kendisini bilene.

Şayet bir gün, onarılamaz boyutta yaralanırsa birlikteliğiniz ki bu boyuta varmaya, sizin ne kişilik yapınız, ne sevginiz olanak vermeyecek gibi görünüyor. Kısaca, bir şekilde o noktaya gelirseniz, sakın çirkinleştirmeyin gelişmeleri ve hep dediğim gibi saygıyı elden bırakmayın. Koparken acıtmayacak hiçbir bağ yoktur. Acılarınızın, sonradan daha da çok acıtacak hatalara yol açmasına izin vermeyin. Ve konuşun, seviye ve terbiyeniz doğrultusunda. Kırmamaya, incitmemeye, yaralamamaya özen göstererek; her hangi bir ortaklığa son verircesine, ama hassas ve dikkatli. Boşanmak son çare olsun, onarmak, yenilemek, çözümlemekten tüm umudunuzu kestikten sonra.

Hele çocuklarınız varsa, sonradan pek çok vesileyle bir araya gelecek, yüz yüze bakacak olduğunuz gerçeğini unutmaksızın. Yaşadıklarınız ve kırgınlıklarınızı, kızgınlıklarınızı, suçlamalarınızı çocuklarınıza yansıtmaksızın. İnan onlar çok daha fazla yaralanıp, örseleniyorlar böyle durumlarda. Etkisi yıllarca sürüyor. Hatta ömür boyu yaşamını etkileyecek, hatalar yapmalarına sebebiyet verebilecek izler bile bırakabiliyor.

Unutmayın, sizin ayrılmış olmanız, onların anne - babası olduğunuz gerçeğini değiştirmez. O nedenle, çocuklarınızı birbirinize karşı, intikam adına silah olarak kullanmayın. Onların minik yüreklerinde açılacak yaraları düşünün, kendi yüreklerinizi ferahlatmaktan önce.

Mutluluğa paha biçilmez, özgürlüğe de. Satın alınamaz daha doğrusu. Paylaştığınız mutlu anlara bedel biçip, süpürge pazarlıkları yapma; özgür bırakmak adına da öyle. Onurlu ol gerektiği kadarının dışında. Eminim ki, oğlum da bu konuda onurlu ve adil davranıp, seni talepkâr tutumlara itmeyecek, gerektiğince davranacaktır. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da, düzeyli ve onurlu tutum ve davranışlarda bulunacağınıza inanıyor ve güveniyorum.

Dilerim bunlara gerek kalmaz güzel yavrularım.

Bugünkü mutluluğunuz daha da artarak devam eder, ölüm ayırana dek.

Yaşayamadığım ve özlediğim mutlu paylaşımları sizde görmek, tek mutluluğum ve amacım olacak bundan böyle.

Sana daha uzun ve detaylı yazdım, beni yanlış anlama.

Oğlumdan daha çok öğüde ihtiyacın olduğundan değil.

Evliliklerde, kadının rolü büyük ve görevleri biraz daha fazla olmak durumunda olduğundan, sana daha uzun yazdım!

Ne derler?

Yuvayı dişi kuş yapar!..

Allah senin de hep yanında...

Ve ellerini tutuyor olsun.

 
Toplam blog
: 290
: 553
Kayıt tarihi
: 11.03.08
 
 

İlk ve orta öğrenimimi Gölcük/ Kocaeli, lise ve üniversite öğrenimimi Ankarada gördüm. İlk okuldan..