Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yeni Osmanlı mı; yoksa Yeni Amerikanya mı, neresi burası?

Yeni Osmanlı mı; yoksa Yeni Amerikanya mı, neresi burası?
 

peanotbuttertrysts.blogspot.com


“Binmişiz bir alamete, gidiyoz kıyamete..” eskiden beri söylenen, insanın ve toplumların nereye gittiklerini bilmeden sürüklenmelerini örnekleyen kısa bir ibretnamedir. 
 
Çoğu kez insan veya bir toplum içinde sürüklenen insanlar, devletin aldığı kararlar çevresinde içinde bulunduğu toplumun 10 yıl, 20 yıl ve 100 yıl sonra nerede olacağını hayal bile edemezler.
 
Oysa toplumlar aldıkları akıllıca önlemlerle ,  devletlerini, milletlerini çok hızlı değiştirebilirler ve daha akıllıca kararlar alarak insanların gelecekteki refahını hazırlayabilirler. Belirleyebilirler…
 
Bakın Japon toplumuna. II.Dünya Savaşı’nda ABD ile savaşmayı göze aldı. Oysa o sıralarda ABD elindeki  Atom silahlarını geliştirmişti. ABD Başkanı  Truman Japonya’ya teslim olmalarını teklif etti . Japonya teslim olmayınca  (6.Ağustos.1945)de önce Hirojima’ya;  bundan üç gün sonra da (9.Ağustos.1945)de Nagazaki’ye diğer bir atom bombasını  attı. Hirojima’da 90 bin ; Nagazaki de 143 bin kişi öldü. Japonya  bundan sonra hemen kayıtsız şartsız teslim oldu. Japonyanın bütün orduları teslim oldu. Japonya ordusuz, askersiz bur ülke haline dönüştü.
 
Japonya bu olaydan fena halde ders aldı. Amerikanın kendisini fena halde dövmesinin nedenlerini araştırdı ve bunun nedeninin ABD’nin kendisinden Bilim ve Teknoloji yönünden fersah fersah ilerde olmasında buldu. Ve öncelikle Eğitimini bu hedeflere yöneltti. Bütün gençlik çok sıkı bir eğitimden geçti. Okumayan yazmayan kimse kalmadı. Üniversite bitirenlerin oranı hızla yükseldi.  
 
Japonya bilim ve teknolojide önce dünyanın en ileri ülkelerini taklit ederek bu araç gereçleri kendisi üretti. Sonra daha ileri giderek bu araç gereçlerin en iyisini kendisi yapmaya başladı. Ve bilim ve teknolojide çok hızlı gelişti, kalkındı ve hatta ABD’lerinden sonra bilim ve teknoloji alanında İkinci Büyük ülke sayılmaya başlandı.
 
Ve giderek Japonya Bilim ve Teknoloji alanında dünyanın sayılı ülkeleri arasına girdi. 
 
Biz, Türkiye ise Atatürk Devrim’lerinden sonra uykuya yattık. Bilim ve Teknolojinin bir ülkenin yaşaması için ne kadar gerekli bir araç olduğunu unuttuk. Ve ellerimizi yukarıya açarak her şeyi göklerden beklemeye başladık. Eğitim sistemimizi de hurafelere, batıni ilimlere dayadık. Çocuklarımızı gençlerimizi böyle yetiştirmeye başladık. Sonuç ne oldu?
 
Sokaklarımızda , Japon , Alman, Fransız, İtalyan arabaları vızır vızır dolaşıyor; köprülerimizi Japonlar; metrolarımızı Çinliler, Japonlar , demiryollarımızı Çinliler yapıyor. Biz de onlarla öğünüyoruz. Utanmıyoruz. 
 
Oysa o ülkelerle bizim ülkemizin hareket ettiği nokta aynıydı. Biz Güney Koreye savaşması için asker gönderirken, onların ne sanayisi, ne araba fabrikaları vardı. Fakat şimdi Kore arabaları, sokaklarımızda fink atıyor. Biz de binip geziyoruz. Utanmadan!
 
Niye? Bunun en büyük nedeni Bilim ve Teknoloji de geri kalmaktır. En büyük nedeni eğitim sistemimizi Bilim ve  Teknoloji yaratacak hale getirememiş olmamızdır. İnsanlarımızı hala uyutuyoruz; hala aldatıyoruz.  Olmayacak hikayelerle geleceğe hazırladığımızı söylüyoruz. Oysa hepsi hikaye. Millet mışıl mışıl uyuyor…
 
Hala Bilim, Fen, Teknoloji, Sanat ve  Spor’da yerimizde sayıyoruz ve uyuyoruz. Dünyada bu alanlarda örnek göstereceğimiz hiçbir şey yok; dünyanın hiçbir ileri ülkesiyle rekabet edemiyoruz.
 
Geçen gün Azerbaycan’da yapılan Dünya Güreş Müsabakalarında Japon erkek ve bayan güreşçiler rakiplerinin omuzlarını yere yapıştırıp yapıştırıp dünya şampiyonu oldular. Biz bir birincilik, bir ikincilik , iki üçüncülükle döndük. Oysa bütün branşlarda tam takım gitmiştik. Sonuçlar yürek burkucudur.
 
Eğitim sistemimiz üzerinde çok oynuyoruz. Yapılan şeyler hayır için olsa anlarız. Sonunda besbelli çok iyi şeyler ortaya çıkacak deriz. Yok öyle bir şey . Herkes birbirini kandırıyor. Herkes birbirini uyutuyor. Eğitim yerinde bile saymıyor; durmadan geri gidiyor. 
 
Daha birkaç gün önce İstanbul Üniversitesi’nde IŞİD’çi grup üniversiteyi yaktı yıktı… Ne gibi önlemler alındı bilmiyorum. Fakat gençliğin ne yöne doğru gittiğini bu olay çok güzel gösteriyor.
 
Bu sabah radyoda bir kadın ,  “14 yaşındaki çocuğum, özgürlük için savaşacağız, diyerek Kobani’ye gitti. Ben de arkasından gitmek istedim, koymadılar..”diyerek durumun ne merkeze geldiğini gösteriyor. Gençlik milli bilinçten kopmuş; Suriye’ye Kürdistan’ı kurtarmaya gidiyor. İşe bakar mısınız?
 
Özellikle bu işten en çok kızlar, kadınlar zararlı çıkıyor. Çünkü onlara okuma hakkı, kendini geliştirme hakkı tanınmıyor. Zaten bu ülkede fakir fukaranın okuması çok güç oldu. Hatta imkansız gibi. Kadınlar, kızlar ise  “başlarını bağlasınlar, otursunlar, çocuk yetiştirsinler,” isteniyor. Yazık değil mi?
 
Binlerce genç kızımız. 13-14 yaşında evlendirilme mecburiyetinde kalıyorlar. Okutulmuyorlar. Büyük insan ziyanlığı içindeyiz. Kimse onlara kıymet vermiyor. İnsandan saymıyor.
 
Dünya bilim, matematik olimpiyatlarında (Örneğin Piza,) öğrencilerimiz 44-45’inci olarak hep sonlarda yer alıyorlar. Bu da eğitim sistemimizin ne kadar zavallı durumda olduğunu gösteriyor.
 
Eğitimin her alanında reformlara ihtiyacımız var. Ama kimse ne yapacağını bilmiyor. Yaptıkları  tek şey daha çok genci Teoloji  alanına kaydırmak, başını bağlamak ve rakip kamplar yaratmak. Bunların yarattıkları cemiyetler ilerde ne yapar , diye düşünmüyorlar. Türkiye’yi aslında çok ciddi badirelerin içine sokuyorlar.
 
Umudumuz gençlik, ne yazık ki artık öyle değil. Çünkü toplum olarak onları harcamak durumundayız. Bunu bilelim. Ona göre davranalım. “Gençlik bütün ümid-i vatan sizdedir!” Nasıl? Kürdistan’ı kurtarmaya giden gençlerimizle mi olacak bu iş. Yazıklar olsun. Çocuklarımızda ; gençliğimizde ne “mefkure” bıraktılar, ne ideal, ne ülkü… Herkes başının çaresine bakmaya çalışıyor. Bir bencilliktir gidiyor. Diğer yandan bölünmeyi isteyenler kendi amaçları için gece gündüz çalışıyorlar. Biz bunu istemiyoruz. Ama çocuklarımızı, gençliğimizi ulusal amaçlar çerçevesinde yetiştiremezsek , koyversin gider. Ondan sonra Bonzai’si; Jamaika’sı vb.. gençliğin canına okur durur. Ayakta rüzgar gibi sallanırlar. Çünkü artık hayatta bir amaçları kalmamıştır. Ne Atatürk’ü tanırlar; ne de Türk sınırlarının nereden geçtiğini. Onun için 400 yıllık “Çobanbey” , birilerinin  dilinde “Kobane” olur çıkar.  
 
Çünkü artık bu yurdun gerçeklerinden kopmuşuz. Gençlik ne için yaşadığını bilmiyor. Bu dünyada bağlı olduğu bağlar birer birer kopartılıyor. Onlar artık Bonzai verilerek yapay Cennetlerde yaşatılan cansız bedenler. Ruh bile kalmadı. Yazıklar olsun.
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..