Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Eylül '07

 
Kategori
Sinema
 

Yerdeniz (2004)

Yerdeniz (2004)
 

'Yerdeniz'i böyle yaptılarsa, 'Mülksüzler'i ne yapacaklarını düşünmek bile istemiyorum. ('Sprawl Üçlemesi veya Mülksüzler Film Yapılabilir mi?' metninin ana sorusunun yanıtı.) 'Dune'dan beter edeceklerine eminim.

3 saat: Dile kolay: Eziyet tam 3 saat.

2006 yapımı animenin farkı, oğul yönetmenin babasından devralmış diyebileceğimiz çocukluk, hayalcilik ve masalsılık becerisi. Bunda 'freak' bir Holywood çarpıtması serisi var ki evlere şenlik.

‘Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi’ni seyrederken gülmekten ve sinema adına üzülmekten kahrolmuştum. Suya düşen birini çıkarmak ve 1 adamla 1 kadının öpüşmeye başlaması, 15’er dakika. E tabii, olur o zaman 3x3=9 saat. (Bu arada Jackson’ın ‘King Kong’undaki ‘uçurumda düşerken dinozorlarla dövüşme planı’ aksiyon açısından 10/10 ve 15 dakika alır, demek ki orada da sorun Jackson’da değil, meşhur paragöz prodüktörlerin Yanki müdaheleciliğinin halt yemesi sözkonusu.)

Ancak bu onu da aşmış:

Entrika havası, Cüneyt Arkın filmlerindeki Bizans planları gibi, yerlerde sürünüyor. Ortada trajedi yok, melodram ve melokomedi var. Isabella Rossellini’ye hiç acımamış, onu rezil rüsva etmişler.

Kahramanlar, arada durup durup monolog saçmalıyorlar. Oysa, romanlarda gayet güzel tiradlar mevcut, yalnızca doğrudan onları koymak bile yeterdi. Filmde sırıtırlardı, ayrı konu.

Aksiyon, atraksiyon gibi: Başı sonu belli değil, amacı belli değil, öyküdeki yeri belli değil.

Hem mesel, hem de büyük laf:

Bilimkurgu yazmak, fantazya yazmaktan kolaydır, çünkü o hem olmadık yerlerde, hem de olmadık zamanlarda geçer ve bunların olanakları sonsuzdur. Oysa, fantazya ve masal burada ve geçmişte geçer, özde tabii ki. Bilimkurgu Dünya ve insana benzemeyebilir ve çok kez de benzemememiştir ama fantazya Dünya’ya ve insana tıpatıp benzer. O nedenle, ‘hümanizmin faşizmi’ni temsil eder. Her yol dönüp dolaşıp insana çıkar ve insanı deli eder.

Burada, bir de başımızın yeni belası (aslında eski de, yeni moda olmakta) matriyarkal faşizm var. Film, onu da becerememiş ve ataerkil kalmış. Eh yani, bu kadarı Ursula K. Le Guin’e bile yapılmaz.

Bir de, çok acı bir plan-örnek: Filmde tüm kötü adamlar camilere girip çıkıyor. Le Guin 11 Eylül 2001’den sonra, bunun anlamını da mı göremedi ya da ona kimse gösteremedi mi?

Peki, bu kadın-yazar bunların hiçbirini görmedi mi? Nasıl bir sözleşme imzaladı ki filmi vizyona koydurmamayı beceremedi? Bunadı mı, paraya mı gereksinim duydu, ünsüz olmaktan sıkıldı mı? Artık, açıklamayı mezartaşına yazsınlar.

Bu metin, asla ve kata bir ‘Meta-Sinema’ metni değildir. Le Guin şu tümceyi hak etti: Sinemayı başladığı noktadan geriye götüren bir film sözkonusu. Onun tüm yaptıklarını silen bir film sözkonusu.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..